Haş tradutor Francês
2,693 parallel translation
Senin gibi adalı bir kız Mikhail gibi bir teröristle nereden haşır neşir olur ki?
Comment êtes-vous entrée en contact avec Mikhail, d'abord?
Çoğu zaman kadınların, iş hayatına insani bir yön kattıklarını söyleriz. Kadınlar duygularıyla daha haşır neşirdirler.
Au nom de la parité, on dit que les femmes apportent plus d'humanité dans le travail car elles sont plus à l'écoute de leurs sentiments que nous.
Bakın, yangınlarla haşır neşir birisi..... bilerek hasar veren ya da katlayan birileri olabilir.
Quelqu'un qui connaît les feux, le profilage, les accélérateurs...
Medyanın kendine has yöntemleri var.
Les médias ont leur source.
İşte hafta sonu hasılatımız da gidiyor.
Nous perdons les recettes de la fin de semaine.
Hepimizin kendine has yas tutma şekli var.
Chacun fait son deuil à sa manière.
Eğreltiotu kokar hayat, nefes hasıl olur sisden sonsuz bir beyaz ova.
L'odeur des fougères et le souffle de vie venant de la brume les immergeaient... dans une plaine blanche infinie.
Aynen, hatta hasır sepetin içine iç çamaşırlarımı koyabilirim.
Ouais. Je peux garder mes sous-vêtements d'adultes dans le panier en osier.
Kendine has bir dünyası, koruma güdüsü vardı.
Elle squatte, elle mendie.
Her neslin kendine has bir müziği olur ama çoğu ebeveyn Tween Wave'in bok gibi olduğunu söylüyor.
Chaque génération a sa musique, mais la Tween Wave est merdique selon de nombreux parents.
Sanada Yukimura birbirlerini hasım olarak gördükleri halde... Azuchi'ye çevirdiler.
bien qu'éternels rivaux, marchent sur Azuchi pour les vaincre.
Bu acayip şekilde kendine has.
C'est très spécifique.
Hasır, tesbihler ve kristallerin yanı sıra bunu da bulduk.
Et on y a trouvé ça, en plus des nattes, des perles...
Tanrı'm, aklına gelebilecek her harika yıldız karanlıktan doğar.
Toutes les starlettes has-been possibles et imaginables.
Veya mutsuz bir Amerikan takımının önemsiz biri olarak mı bulur kendini?
Ou la cohorte des has been qui hantent les petites équipes US?
Doğru aslında, bir şeyleri mahvetme konusunda kendine has bir yöntemi var.
Elle a le don de tout gâcher.
Bert, o hasır sepet.
Bert, cette poubelle est en osier.
Hasır da ne be?
Qu'est-ce qui est en osier?
Adamın hasısın!
C'est de ça que je parle.
Has...
C'est quoi, ça?
Film kısmında hasılat 4 milyar dolar zaten.
Repose-toi, détends-toi.
* Şu zavallı kalbim çok kırıldı şimdiye kadar *
This heart of mine has been hurt before
* Vardı *
Has always
* Vardı *
Has al...
* Vardı sürekli *
Has always been.
Özür dilerim. One of those days, it has been.
D'une de ces journées, il s'agit.
Bugüne kadar hasır altı mı ettiniz bunu?
- Pourquoi vous n'avez rien fait?
Amerikan işçilerini koru!
( Cat Stevens ) ♪ Morning has broken ♪
Başkalarına geçmesine asla -
Il n'y a pas moyen que je laisse... ♪ Blackbird has spoken ♪
Bu adamın kendine has bir tarzı, bir üslubu var.
Non, cet homme a un certain style, un certain... talent artistique.
Çeviri : Lizozom
Saison 02 Épisode 02 Sabrina Has Money
İyi de bu hasılatımızın yarısı anasını satayım.
C'est la moitié de nos revenus.
Hasır beşik mi istiyorsun?
- Un couffin en osier?
Bir hasır beşik mi?
- Un couffin en osier?
Dürüstlüğün kendine has meziyetleri vardır.
L'honnêteté a ses vertus.
Göreceksin ama önümüzdeki sene, sahanın diğer tarafından, şiken unutulduğunda.
Oh, vous allez encore le voir depuis d'autres bancs de touche l'an prochain, espèce de has-been tricheur!
Lily, Barney'nin henüz girmemiş olduğu bir iddiayı kazanabilmek için hiç sevmediği bir restorana has pişirme tarzını öğrenecek diye Hoboken'a kadar altı ay boyunca gidip geldiğini mi söylüyorsun gerçekten?
Lily, tu suggères vraiment que Barney a passé six mois à faire des aller-retour vers Hoboken pour apprendre un style de cuisine particulier à un restaurant qu'il n'aime même pas pour pouvoir gagner un pari qu'il n'a même pas fais pour l'instant?
Metobolizmamın içki içerken kendine has işleyişi vardır.
Mon métabolisme a une façon particulière d'appréhender l'alcool.
Bak, eminim dışarıda senin kendine has cazibeni daha çok takdir edecek biri vardır.
Ecoutez, hum... Je suis sûr qu'il existe un homme qui serait plus à même... d'apprécier vos... charmes particuliers.
Michael yüzünden. Görünüşe göre bebeğimiz uykunun zayıf mahluklara has olduğuna inanıyor.
Il semblerait que notre bébé pense que le sommeil c'est pour les faibles.
Has'siktir!
Shit!
Has'siktir!
Merde.
Ortadoğu'daki hasımlarımız için serbest olarak çalışan, ABD hakkında bilgi verecek varlıkları bulmakla görevli birisi.
Il travaille en solo pour d'hostiles gouvernements du Moyen-Orient, cherchant des actifs prêts à espionner les Etats-Unis.
Biz Amerikalıların da kendine has bazı numaraları vardır.
Nous les américains avons quelques trucs à nous.
Bu, kendine has bir yakın arkadaş hamlesi olmasa iyi olur.
J'espère que ce n'est pas un plan élaboré pour l'aidé à la draguer.
Kendine has operasyonlar, bürokrasi yok.
Opération compacte, sans bureaucratie.
Kwanzaa Çelengi istemiyorum. Yüzümde, Hanuka'ya has olan dreidel istemiyorum.
Je veux pas de couronne de Kwanzaa ou entendre du dreidel.
Şirinler Köyü'nde her Şirin'in kendine has bir özelliği vardır.
Dans le village des Schtroumpfs, chacun a un rôle bien défini.
Kendine has silahları olan bir araba.
Équipée d'armes.
Her birinin kendine has bir şablonu vardır.
Chacune à son modèle particulier.
Bu muhabir, Stacee Jaxx ve Paul Gill'in gecenin tüm hasılatını alıp gittiğini öğrendi. "
"Cette journaliste a appris " que Stacee Jaxx et Paul Gill, ce soir-là, ont raflé toutes... "les recettes."
hasta 212
hassan 61
hastings 746
hasan 72
hashimoto 22
hastayım 158
hastane 65
hasta mısın 277
hastaneye 39
hastaydı 31
hassan 61
hastings 746
hasan 72
hashimoto 22
hastayım 158
hastane 65
hasta mısın 277
hastaneye 39
hastaydı 31
hastanede 84
hastalık 59
hastaydım 46
hastasın 78
hastalar 23
hasta o 16
hassiktir 259
hassas 41
hastalandı 24
hasta mı 113
hastalık 59
hastaydım 46
hastasın 78
hastalar 23
hasta o 16
hassiktir 259
hassas 41
hastalandı 24
hasta mı 113