English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ K ] / Kal

Kal tradutor Francês

106,534 parallel translation
Evet ve hemen dediğimi yapmazsan kanıtlamak zorunda kalırım.
Et vous serez arrêté si vous ne sortez pas tout de suite.
Kendime geldiğimde ağzım tıkalıydı.
En me réveillant, j'avais quelque chose en bouche.
Kalın bir şey ağzıma sokulmuştu.
Un tissu épais me bâillonnait.
Eğer ona anlatırsan evden ayrılmak zorunda kalırım.
Si tu lui dis, je devrai faire mes valises.
On dakika daha geç kalınsa boğulabileceğini söylediler.
Encore dix minutes et tu te serais noyé.
- Arabada kal.
- Reste ici.
- Kalıyorsun.
- Tu restes ici.
Evinle Axehampton arasındaki yolun direkt üzerinde kalıyor.
Sur la route entre chez vous et Axehampton House.
- Kalıp olarak uyuyor.
Qu'en pensez-vous?
Hatta belki de iyi bir yalancıdır. En iyiler gerçeğe olabildiğince sadık kalırlar.
Les meilleurs menteurs restent proches de la vérité.
Sınıfta mı kalıyorum?
Je dois redoubler?
Bu dönem sınıfta kalırsan Columbia'dan ayrılman gerekecek.
Si vous ratez ce trimestre, vous devrez quitter Columbia.
Ninemin cenazesine geç kalıyorum.
Je vais enterrer ma grand-mère.
Rahatlamak için çizgi film alıntısı yaparım. Hoşça kal.
Je cite ce dessin animé pour me rassurer.
Seth, biraz kalır mısın?
Seth, je peux vous voir une minute?
Evde eğitim görmek zorunda kalırlar.
Il leur faudra des tuteurs.
Eski İngilizce "hoşça kal" demek isterdim ama telaffuz edemiyorum.
J'ignore comment on prononce "au revoir" en vieil anglais.
Hoşça kal baba.
Au revoir, papa.
Hoşça kal, Kevin.
Salut, Kevin.
Çalıştırdım, böyle kal!
Tu y es, tu y restes.
Testislerin elinde öylece kal ve beni dinle.
Garde tes mains sur tes couilles et écoute-moi bien.
Yani... Ayyaşın teki olduğunu biliyorduk, ama raylarda uyuya kalır mıydı?
Je veux dire, on sait tous qu'il buvait, mais s'endormir sur les rails?
Bette bir seçim yapmak zorunda kalırsa her zaman meslek hayatını özel hayatına tercih ederdi.
Quand Bette devait choisir, elle privilégiait toujours le travail avant la vie privée.
-... öğle yemeğime geç kalıyorum.
- je suis en retard pour mon déjeuner.
Ne kadar uzun süre kalırsam -
Plus je m'éternise, et plus...
Fakat bana söylediklerini törpülüyorum,... bu tür şeyler kariyer kalıntılarıdır.
Mais si je consigne par écrit ce que vous m'avez racconté, je ne donne pas cher de votre carrière.
Bana kalırsa hakim bir ruh, muhtemelen "dibuk".
Un esprit usant de possession démoniaque, un dybbuk, peut-être.
Burada kalın.
Restez ici.
Hoşça kal Bay Ehrmantraut.
Au revoir, M. Ehrmantraut. Attendez.
Yoksa Fred Çakmaktaş gibi çalışmak zorunda kalırdım.
Sinon, je l'aurais jouée façon Pierrafeu.
Lütfen kal.
Reste, s'il te plaît.
Bana kalırsa sadece bir şeyin kanıtı.
Elle ne prouve qu'une chose.
Bana kalırsa cevap çok güçlü bir evet.
Je pense que la réponse est un oui sans équivoque.
Bana kalırsa değişen hiçbir şey yok, tamam mı?
En ce qui me concerne, rien n'a changé, d'accord?
Güzel kısmı aynı kalıyor, bedava yayın.
Et là encore, du temps de diffusion gratuit.
Bana kalırsa burada daha önce Duke City Koltukları'nı duymamış yüzlerce, hatta binlerce yeni müşteriyle satışlarını katlama imkanın var.
C'est l'occasion de booster vos ventes grâce à des centaines... Des milliers de nouveaux clients qui ne vous connaissent pas.
Şimdi benim bütün kuyularım Texas tarafında kalıyor.
Il faut savoir que tous mes puits sont correctement placés du côté du Texas.
Müvekkiller zararlarını çıkarıyor, yanına da sağlam bir miktar kalıyor.
Les clients récupéreront leur argent et toucheront un joli montant.
Bana kalırsa ona ne iş verirsek verelim üstesinden gelebileceğini kanıtladı.
Pour ma part, elle a prouvé qu'elle pouvait tout gérer.
Rahibeler de acımasızdı ama annemin bana muamele şeklinin yanında solda sıfır kalır.
Les sœurs étaient dures, mais... ce n'était rien comparé à la façon dont ma mère me traitait.
Bunun zorluğu karşısında ne kadar takdir etsen az kalır Hedda.
Tu ne comprends pas, Hedda, à quel point c'est dur.
Victor, sen de burada kalıp etrafı karıştıracaksın.
Puis, Victor, tu seras seul ici pour fouiner.
Lütfen beklemede kalın.
Patientez.
Beklemede mi kalıyım?
Attendre?
Hey! Orada kal, adamım!
Reste-là, toi!
Hoop, orada kal.
Reste-là.
Dur bekle. Benimle kal, benimle kal, benimle kal.
Accroche-toi.
Yerde kal.
Restez à terre.
Yerde kal!
Restez à terre!
Yerde kal.
À terre.
- Ben kalıp odada var mı bakarım.
- Je vais fouiller.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]