Ne güzel tradutor Francês
24,824 parallel translation
Ben de tam "Sessiz Ünlü" oynasak ne güzel olurdu diyordum.
Je me demandais sur le chemin, - Et pourquoi pas "célébrité"? - Bien, nous..
Sizi birlikte çalışırken görmek ne güzel.
Tu l'as dit, bouffi.
Ne güzel, değil mi?
Il est pas beau?
Ne güzel annelik yapıyor size.
Une mère modèle.
İnsanları ne güzel anlıyorsun öyle.
Tu as une étonnante compréhension des gens.
Ne güzel anne bu çok hoş fakat şu anda aşırı uykuya ihtiyacım var.
Maman, c'est intéressant, mais là il faut vraiment que je dorme.
Ne güzel kasaba!
C'est une jolie ville.
- Ne güzel.
Bravo.
- Ne güzel.
- Tu as bien fait.
Natalie, bir sabah uyanıp da "Gus'sız hayat ne güzel olur" diyebildiğine inanamıyorum.
Tu sais, Natalie, je n'arrive pas à croire qu'un matin, tu te sois réveillée en pensant : "Je serais bien mieux sans Gus", mais tu as de la chance.
Ne güzel!
Super!
- Ne güzel!
- Merde.
- Ne güzel seni görmek.
- C'est bon de te voir.
Vay be Kimmy Gibbler. Başkası gibi giyinince ne güzel olmuşsun.
Hé, Kimmy Gibbler, tu es belle sans ton look habituel.
- Seni görmek ne güzel.
- Ça fait plaisir.
Her gün içsek ne güzel olur.
On devrait boire de l'alcool tout le temps.
Pasta ne güzel görünüyor.
Punaise, ce gâteau a l'air bon!
Sen ne güzel yavruymuşsun böyle.
Nous devons fouiller votre maison. Quel beau chien!
Aman ne güzel. Hormonlu Gizli Servis'çiler.
Les Services Secrets sous stéroïdes.
Ne güzel bir sürpriz.
Quelle bonne surprise.
Ne güzel bir kaplan.
Sympa le tigre.
- Ne güzel.
- Cool.
Ne güzel.
Charmant.
- Joe, seni görmek ne güzel.
Joe, c'est un plaisir de te revoir.
Ne güzel mutluydum, sonra ben gelip tüm hayatını mahvettim.
Tu étais heureux ici, et je suis arrivée et j'ai mis ta vie sans dessus-dessous.
Açıkçası, bir kişinin kaprisi yüzünden diğerlerini tüm bu güzel şeylerden mahrum etmek adil olur muydu?
Serait-il juste si quelqu # 39 ; un ne pouvait prendre toutes ces bonnes choses des autres?
Baksana ne kadar güzel degil mi?
Et je l'ai juste pris dans mes bras. Regarde comme c'est joli.
Ne olduklarını göremeyecek kadar mı kafanız güzel?
Vous voyez pas? On fait quoi?
Bosa'nın sevdiğim birçok yönü var. Güzel yüzünü ve dev elini söylemiyorum bile.
Il y a beaucoup à aimer chez Bosa, et je ne parle pas juste de sa jolie bouille ou de main géante.
İstediğim son şey güzel hamile karımın yorulması.
- rien que d'y penser. - Je ne veux surtout pas épuiser ma jolie femme enceinte.
Bana güzel bir et parçası göster, ellerimi ondan alamam.
Je vois un beau morceau et je ne peux plus m'en détacher.
Charles, şu söylemek istiyorum ki Bobby ile ne olursa olsun seninle güzel zaman geçirmek çok hoştu.
Charles, je voudrais juste te dire, sans penser à Bobby, c'était vraiment agréable de passer du temps avec toi.
Ben fotoğraflarda pek güzel çıkmam.
Je ne suis pas très photogénique.
Beyler bayanlar, hiç bu kadar güzel hissetmemiştim.
Mesdames et messieurs, je ne me suis jamais senti aussi beau.
Evet. Hayat yavaşlayınca hayatın ne kadar güzel olduğuna inanamazsınız.
Vous seriez enchantée de voir à quel point on apprécie plus la vie quand tout ralenti.
- Ne kadar güzel.
- C'est génial.
Şu şöminenin yanında bir bardak kırmızı şaraptan daha güzel bir şey olamaz.
Rien ne bat un bon verre de vin rouge près de cette cheminée.
Ne kadar güzel olduğunu unutmuşum.
J'avais oublié sa beauté.
Kimse bilmiyordu. Bu güzel bir an.
Personne ne le savait.
Sadece gerçekten şaşırtıcı olan ne biliyor musun çocuklarının aslında gerçekten çok güzel insanlar olması.
Ce qui est extra, par contre, c'est que tes enfants sont très gentils.
- Ne güzel.
- Tant mieux.
40,000 kişi önünde duygusal bir ayrılık yaşamak şarkıcılık kariyerim için ne kadar da güzel bir başlangıç.
Drôle de façon de lancer ma carrière de chanteuse. Une crise de nerfs devant 40 000 personnes!
Ne güzel köpek.
- Tanni.
İnanın, resimde göründüğünden daha güzel.
Cette photo ne lui rend pas justice.
Anan baban öldüğü için mi yoksa sarışın zengin, ayrıcalıklısın diye mi, böylesin bilmiyorum ama herşeyin sonu maalesef güzel bitmiyor.
Je ne sais pas si elle est parce que vos parents sont morts ou parce que tu es... Blanc et riche et... Affaibli par les privilèges, mais pas tout le monde a une fermeture claire.
- Eskisi kadar güzel değiller.
Ils ne sont pas aussi bons.
Chadwick, seni görmek ne güzel.
Chadwick, c'est bon de vous voir.
- Seni görmek ne güzel.
Ça fait plaisir de vous voir.
Ne kadar güzel bir kolyeymiş.
Quelle pièce joliment travaillée.
Ne tür adamlar için çalıştığını bilmene rağmen o güzel kafanı kuma sokmaya devam et sen... -...
Vous enfoncez votre joli visage dans le sable tout en sachant pour quel genre d'hommes vous travaillez...
Misafirlerimizin ne kadar mükemmel oldukları ve bize güzel şeyler yapacakları yalanıyla kandırıldık.
On nous enseigne des mensonges sur la splendeur de nos hôtes, des mensonges sur toutes les bonnes choses qu'ils vont faire pour nous.
ne güzel bir sabah 20
ne güzel bir manzara 16
ne güzel bir gece 16
ne güzel bir gün 107
ne güzel bir sürpriz 74
ne güzel sürpriz 31
ne güzel bir isim 37
ne güzel değil mi 71
ne güzel bir yer 22
ne güzel bir fikir 22
ne güzel bir manzara 16
ne güzel bir gece 16
ne güzel bir gün 107
ne güzel bir sürpriz 74
ne güzel sürpriz 31
ne güzel bir isim 37
ne güzel değil mi 71
ne güzel bir yer 22
ne güzel bir fikir 22
ne güzeller 16
güzel 14869
guzel 19
güzelim 390
güzelsin 102
güzel kız 114
güzel bir gün 178
güzel kızım 24
güzelim benim 17
güzellik 77
güzel 14869
guzel 19
güzelim 390
güzelsin 102
güzel kız 114
güzel bir gün 178
güzel kızım 24
güzelim benim 17
güzellik 77
güzelmiş 286
güzel bir kadın 48
güzeller 55
güzel bir kız 49
güzeldi 214
güzel görünüyorsun 72
güzel bayan 54
güzeldir 52
güzel olmuş 50
güzel mi 269
güzel bir kadın 48
güzeller 55
güzel bir kız 49
güzeldi 214
güzel görünüyorsun 72
güzel bayan 54
güzeldir 52
güzel olmuş 50
güzel mi 269