Onun değil tradutor Francês
8,247 parallel translation
- Evet, serseriyim ama kabahat onun değil.
Ouais, c'est pas sa faute.
Jack onun değil ki.
Jack n'est pas son enfant.
Onun değil mi?
Il n'est pas son fils?
Kristinn'in arazisi onun değil mi?
Kristinn ne possède pas cette terre?
Artık onun yanında kalmayacaksın değil mi?
Vas-tu arrêter de vivre avec lui?
Fakat onun için değil, kendim için.
Mais pas pour elle, pour moi.
- Onun kocası falan değil.
- C'est pas son mari.
Bu onun kavgası değil.
Ce n'est pas son combat.
Onun düşmanı değil. Bunu...
Il n'est pas l'ennemi.
- Onun yüzüden falan değil.
Ça n'a rien à voir.
- Belki onun suçu değil ama ben...
- Ce n'est pas sa faute, mais...
Onun kanı değil bu.
Ce n'est pas son sang.
- Onun yüzünden, değil mi?
C'est à cause de lui.
Kredi değerleri, onun için yeterince kötü değil.
C'est pas assez risqué pour lui.
Onun kadar önemsiz bir şey değil bu.
Rien d'aussi vulgaire que cela.
Bu onun düşündüğü, benim değil.
Pas ce que je pense, moi.
Sağ çıksak bile kimi seçeceği onun sorunu, değil mi?
Et si on s'en sort, alors... ce sera son problème de faire un choix, non? Oui. Je sais qu'elle choisira celui sans lequel elle ne pourra pas vivre.
Ama bu onun seçimiydi, senin değil.
Mais c'était son choix, pas le tien.
Bunu onun için yapabiliriz. Değil mi?
Nous pouvons faire ça pour lui, n'est-ce pas?
Chris, ben de bir diyet Cola ve küçük boy mısır istiyorum. Ama onun da yarısını çöpe dökeceksin tabii. Hatırlıyorsun değil mi?
Hé, Chris, je vais prendre un coca light et un popcorn taille enfant, mais souviens-toi d'en jeter la moitié dans la poubelle.
- Onun annen olmadığının farkındasın, değil mi?
- C'est pas ta mère, tu le sais?
Kardeş değil, onun görümcesine.
Où à Delhi? Uttam Vihar.
Onun suçu da değil.
Ni de la sienne.
Onun yapmadığını düşünüyorsun, değil mi?
Tu le crois innocent, pas vrai?
Gerçek değil, analog ya da onun gibi bir şey de değil.
Mais pas vraiment, ce n'est pas un analogue ou quoi que ce soit.
- Sorun değil. Onun nasıl olabileceğini biliyorum.
- Sa fine je sais comment elle peut être.
O yaşta kolay değil... baban o yüzden onun için endişeli.
Ce n'est pas facile, à son âge, alors papa s'en fait pour lui.
Ancak Rose... Artık onun için bitti, öyle değil mi?
Mais Rose, c'est la fin pour elle, n'est-ce pas?
Suç onun sizin değil.
Mais ça sera sa faute, pas la vôtre.
Onun suçu değil.
Mais elle l'a fait sans savoir.
Sanırım bu onun filme aldığı... Son şey değil mi?
Normal que ce soit son dernier film.
- Hayır, onun için değil!
- Non, pas du tout!
Mümkün değil. Çünkü şu anda onun kartına bakıyorum ve üstünde sizin numaranız yazıyor.
C'est pas possible, j'ai sa carte sous les yeux et votre numéro est dessus.
Hayır, bu onun suçu değil.
C'est pas de sa faute.
- Kızım, erkek arkadaşı değil onun ya.
C'est pas son petit copain.
Onun bahçesi değil ki.
C'est notre pelouse.
Burası onun için çok sıcak değil mi?
Il ne fait pas trop chaud pour lui ici?
Onun güzelliğinin eşine az rastlanılırdı... İnsanın başkasına değil kendine benzemesi isteğini uyandırırdı.
Elle était d'une beauté rare qui incitait plus à s'accepter qu'à lui ressembler.
Onun kız kardeşisin değil mi?
- T'es sa s? ur, non?
Artık onun ailesini göremezsin biliyorsun değil mi?
Tu sais que tu ne pourras plus voir ses parents, hein?
Dur biraz, laboratuvarda görüntü çekmesini biz istedik. Bu onun hatası değil.
Attends un peu, elle n'y peut rien.
Kızının acı çekmesi umurunda değil tek umursadığın onun sana söylememesi ve senin fark etmemiş olman.
Tu t'en fous que ta fille ait souffert. Ce qui te touche, c'est qu'elle ne t'en aie pas parlé et que tu ne t'en sois pas aperçue.
Peki öyleyse... Onun karısı senin annen değil mi?
Donc, sa femme, c'est pas ta mère?
Apollo Creed'in sadece adını taşıyan değil onun vücut bulmuş hali.
Il n'est plus seulement l'homonyme de Creed, il est son incarnation!
Ben bana bakarak değil düşünüyorum, o onun dışarı çıkıyor.
J'ai l'impression qu'elle regarde ailleurs, mais en fait, elle me regarde, moi.
Ki bu hiç adil değil. Çünkü kimsenin, gençliğini onun kadar.. .. dolu dolu yaşadığına inanmıyorum.
Ce n'est pas juste, car personne n'était plus vivant que lui quand il était plus jeune.
Tobias'ı bana ver. Burası sence de onun için biraz soğuk değil mi?
Donne-moi Tobias, il fait un peu froid pour lui ici, s'il te plait.
- Oswald onun kokusunu sürecek değil ya!
Oswald ne sent pas son parfum.
Hayır, o artık onun babası değil.
Il n'est pas du tout comme son père.
- Onun suçu değil.
Ce n'était pas elle.
Sadece rehineyi görebiliyorum. - Bu adamın ölümünün vebali onun boynuna, benim değil!
Cette mort est sur la conscience de cet homme, pas la mienne!
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi ya 25
değil mi çocuklar 56
değil mi efendim 66
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi ya 25
değil mi çocuklar 56
değil mi efendim 66