English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ S ] / Sizi uyarmalıyım

Sizi uyarmalıyım tradutor Francês

203 parallel translation
İspanyol elçinin ziyaretinin yaklaştığı hususunda sizi uyarmalıyım. İsveç Avrupa'da Protestanlığın kalesidir.
Quant à la visite de l'envoyé espagnol, la Suède est la forteresse protestante de l'Europe.
- Bir derece kır. Sizi uyarmalıyım, bu gemi majestelerinin.
Je vous rappelle que c'est un navire de Sa Majesté.
Doktor Kravaal, sizi uyarmalıyım ki... Hastanızı gönüllü olarak göstermek istemezseniz Kanun sizi buna zorlayabilir.
Dr Kravaal, sachez que la loi a les moyens de vous forcer à produire votre patient, sauf si vous le présentez volontairement.
Sizi uyarmalıyım. Burası tehlikeli bir yerdir.
Je vous en conjure, méfiez-vous.
Sizi uyarmalıyım. Oğlunuz olsa bile sizi tanımayabilir. Hafızası zarar görmüş.
Même si c'est votre fils, il n'est pas certain qu'il vous reconnaisse.
Sizi uyarmalıyım, Dr. Petersen eski bir sporcudur.
Je vous préviens, la Dre Petersen est une gymnaste frustrée.
Korkarım sizi uyarmalıyım bay Marlowe bayan Adrienne olayları romantikleştirmeyi sever.
Méfiez-vous, elle a l'imagination fertile.
Sizi uyarmalıyım. Müthiş bir çapkın olduğumu söylerler.
Je suis, parait-il, d'une coquetterie infernale.
- Sizi uyarmalıyım bay Greenwald.
- Un avertissement, M. Greenwald.
Fakat sizi uyarmalıyım, bu gece Verona sokakları hanımefendi için güvenli olmayacak.
Mais faites attention, ce soir les rues de Vérone ne sont pas sûres.
Sizi uyarmalıyım ki çalışmayı hemen bitirmek zorundasınız.
Nous tenons à ce que ce portrait soit fini au plus vite.
Sizi uyarmalıyım, kahvemiz yok. Ve herhangi bir tatlı çeşidi yapmamız da söz konusu olamazdı tabii.
Et je dois vous avertir, il n'y a plus de café, et une friandise ou un dessert... étaient tout simplement hors de question.
Bu küçük insanlara çok değer veriyorsunuz, ama sizi uyarmalıyım.
Je sais combien vous les estimez, mais je vous avertis :
Sizi uyarmalıyım, bu çok ciddi bir durum! Kesinlikle bir şeyler yapmalısınız!
Sachez que vous êtes complices d'un fait gravissime!
- Bayan Millett, sizi uyarmalıyım. Eğer sizi benimle yakalayacak olurlarsa...
Je vous préviens, si on vous surprend au volant...
Menzil dışındayız. Sizi uyarmalıyım...
Notre portée est faible.
Sizi uyarmalıyım, Bond, talimatlarım
Je dois vous avertir, Bond, voici mes instructions :
Sizi uyarmalıyım, bu binalar hiç güvenli değildir.
Je vous préviens, c'est dangereux...
Fakat sizi uyarmalıyım.
Mais je vous avertis.
Bayan Anderson... Psikanalistiniz olarak... sizi uyarmalıyım.
- Mme Anderson, en tant que psychanalyste je dois vous avertir.
Ama... sizi uyarmalıyım...
Mais, elle, elle est aveugle. Elle est donc meilleure...
Sizi uyarmalıyım. Alman Ordusu karşı saldırıya geçmeye hazırlanıyor.
Je dois vous avertir que nous préparons une contre-offensive.
Ve sizi uyarmalıyım, Sabırlı olma niyetinde değilim.
Et au plus vite.
Sanıyorum sizi uyarmalıyım, üstçavuş sinirlerime dokunuyorsunuz, kaldı ki kaybedecek hiçbir şeyim yok.
Je te signale, camarade sergent chef, que je suis nerveuse et que j'ai plus rien à perdre.
Yakınımda kalmanız ve yolunuzu kaybetmemeniz için... sizi uyarmalıyım.
Je me dois de vous prévenir de rester avec moi et ne pas vous égarer.
Sizi uyarmalıyım, Bay Dudek.
Laissez-moi vous prévenir, M. Dudek.
Führerim, sizi uyarmalıyım ki Berlin, henüz bir kuşatmaya dayanabilecek durumda değil.
JE DOIS VOUS PRÉVENIR QUE BERLIN NE TIENDRA PAS UN SIÈGE.
Sizi uyarmalıyım. Size fileto sığır eti ikram edip etmediklerine dikkat edin.
Je vous préviens que si jamais on vous proposait le filet de boeuf...
Ama sizi uyarmalıyım, köylüler!
Mais écoutez, bonnes gens.
Tamam, ama sizi uyarmalıyım ki, geceyi burada geçirmeye cesaret... edenlerin hepsi korkudan öldü.
Mais je dois vous prévenir que tous ceux qui ont osé passer la nuit sur cette plaine sont morts de peur.
Evet, giderilmesi gereken sorunları yok etmek için elimden geleni yapacağım........ ama sizi uyarmalıyım, çalışma tarzımı ve aldığı biçimi değiştiremem.
Oui, je vais m'efforcer d'éliminer les problèmes qu'il convient d'éliminer, mais je dois vous prévenir que je ne suis pas en mesure de changer mon style de travail ni ses formes.
Sizi uyarmalıyım, şu an polis devamlı olarak bizim evi gözetliyor, Bay Hallet.
Je dois vous prévenir que la police surveille notre maison en ce moment même, M. Hallet.
- Bayan ya da bayım, sizi uyarmalıyım.
Madame ou Monsieur, je dois vous prévenir.
Ama diğer taraftan, sizi uyarmalıyım ki... siz bir katilsiniz ve her eyalette polisçe aranıyorsunuz... ve, aaa, dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
Toutefois, n'oubliez pas que vous êtes un assassin. Vous êtes recherché dans tous les États. Vous devriez faire très attention.
Bayan Brisbane, sizi uyarmalıyım. Büyük bir şok yaşayabilirsiniz.
Je dois vous prévenir que vous allez sans doute être très choquée.
Bay Burton, bu defa görmezden geliyorum, ama sizi uyarmalıyım... Yönettiğim hiçbir mahkemede... böyle davranışlara izin vermeyeceğim.
Je passe l'éponge pour cette fois, mais je vous préviens, je ne saurais tolérer cette attitude dans aucun de mes tribunaux.
Ama sizi uyarmalıyım.
Mais je dois vous avertir de faire attention.
- Görevim icabı sizi uyarmalıyım, söyledikleriniz aleyhinize kullanılabilir.
C'est mon devoir de vous prévenir que cela sera retenu contre vous.
Sizi uyarmalıyım.
Je dois te prévenir.
Umarım varlığım sizi rahatsız etmez. Bu arada sizi uyarmalıyım...
En fait, je devais vous prévenir que j'ai trouvé un étranger qui traînait près de la porte.
Ama sizi uyarmalıyım, gelmeye devam ederseniz, çıkacak savaşın sorumlusu siz olursunuz.
Mais je dois vous prévenir. Si vous avancez, vous aurez un combat sur les bras.
Yine de, sizi uyarmalıyım ki, şey, pek hatırladığınız gibi çıkmayacaktır.
Certes... Mais je dois vous mettre en garde... il n'est plus tout à fait tel que vous l'avez connu.
Sizi uyarmalıyım efendim, benim annem biraz... aykırıdır.
Remarquable! Sortie.
Sizi uyarmalıyım.
- Il est de mon devoir de vous avertir...
Ama sizi uyarmalıyım... ben sizin istikranızı kazanırken, siz de benim rahatsızlığımın getirdiği azgın düşünce saldırısına... maruz kalacaksınız.
Mais je dois vous avertir... Pendant que je bénéficierai de votre stabilité, vous ferez l'expérience d'une violente attaque d'émotions déclenchée par ma condition.
Sizi yaptığınız itirafın ciddiyetinden dolayı uyarmalıyım.
Je dois vous informer de la gravité de votre déclaration.
Sayın başkan, sizi tekrar ve tekrar uyarmalıyım... böyle tam teçhizatlı uçaklarla...
M. le Président, nous vous avons avertis... que ce survol constant d'appareils armés- -
Dr. Zira, sizi uyarmalıyım.
- Dr Zira, je dois vous avertir.
Sizi uyarmalıyım.
Je dois vous prévenir.
Sizi uyarmalıyım doktor.
Je vous avertis.
Sizi, insanların çocukları için ölmeye razı olduğu konusunda uyarmalıyım. Çocukların geri verilmesi pazarlık konusu edilemez.
Certains continuent à en débattre, mais je crois que oui.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]