English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ Ö ] / Öyle kal

Öyle kal tradutor Francês

916 parallel translation
Kımıldama. Tam öyle kal.
Que personne ne bouge!
Öyle kal ve tam perdesini çal.
Continue.
Hayır, öyle kal.
Restez où vous êtes.
"Kendi doğasına uyan kişi, başta nasılsa sonunda da öyle kalır."
Celui qui suit sa nature la conserve jusqu'au bout.
Onların kemikleri öyle kalın değil, benim serçe parmağım kadardır.
Ses os sont plus petits que mes doigts.
Öyle kal. Ben ondan kurtulurum.
Ne te relève pas.
- Öyle kal, öyle kal. Hiç bir yere gitmiyor.
Du calme!
İçine girip kalbini açar ve öyle kalırsın.
Elle s'empare de votre cœur... et on n'en guérit pas.
Öyle kal.
Ne bouge pas.
Öyle kal. Kımıldama.
Ne bouge pas.
Öyle kal.
Tenez bon.
Öyle kal.
Reste allongé.
Öyle kal! Regülatörü 2.100 rpm'de kapat.
Le modérateur l'arrêtera à 2 100 tours minutes.
Öyle kal.
Les voilà!
Herhalde öyle oldu. Sekizinci katta kalıyorum.
Je suis au 8e étage.
Ama öncülün... öyle... Son mesajında demiş ki "Excelsior'da kalıyor."
Mais votre prédécesseur, paix à son âme pensait qu'il était descendu à l'Excelsior.
- Gel bakalım, sen. Kal öyle.
Suivez-moi!
- Evet, öyle diyorsan Sadece iki veya üç dakika kalırım sonra hemen devam ederiz
J'y resterai quelques minutes et on repartira.
Öyle görünüyor. Eğer yankeeler işimize karışırsa,... onları terbiye etmek zorunda kalırız.
Et les gens du Nord veulent nous apprendre les bonnes manières.
O halde... Church'ü izleyen, kalın gözlüklü, iri yarı bir adamınız yok, öyle mi?
Alors vous n'avez pas envoyé un grand costaud à lunettes pour surveiller Church?
İkiniz de öyle naziksiniz ki şimdilik hoşça kalın, arkadaşlarım.
Adieu.
- Öyle olacağını biliyorum. - Evet efendim. Hoşça kalın.
J'en suis sur.
Öyle de kal. İşte.
Reste comme ca.
Tabii. Dalïs hïzïnï çïrpïsla azalt ve havada öyle asïlï kal.
Bien sûr, on stoppe net l'avion et on reste suspendu dans les airs.
Bana öyle geliyor ki kalıntı bırakmayan arsenik şimdiye kadar keşfedilmiştir.
Il doit y avoir des poisons qui ne laissent aucune trace.
Bana kalırsa sen, hanımefendinin hizmetçi olarak çalıştırabileceği... - gibi bir kız değilsin. - Öyle mi efendim?
Vous n'êtes vraiment pas faite pour vous occuper de Madame.
Kendime bir çiftlik alırım orayı öyle bir yaparım ki burası kümes gibi kalır yanında.
Je me trouverai un ranch qui éclipsera celui-ci.
Öyle mi? Kal öyleyse.
Alors, reste.
Kal öyle.
Une seconde.
Bense iyiliğimden mi, belamı aradığımdan mı, öyle vermişim ki kraliçeye kendimi, çevresinde dönen bir yıldız gibi, her hareketimde bağlı kalıyorum ona.
Or, ma vie est liée à celle de la Reine. Ma vie n'existe que par la sienne, comme une étoile ne se meut qu'en sa sphère.
Hayır, öyle. Mecbur kalırsam... bir aynanın önüne oturup kendimle konuşurum.
Je me parle toute seule, même s'il faut m'asseoir devant d'un miroir...
Öyle kalın.
Ne bougez plus.
Ama öyle herkesi evime alamam. Yoksa polis pansiyonumu kapatabilir ben de ortada kalırım.
Si je loge n'importe qui, la police fermera ma pension et je mourrai ruinée.
Öyle ölüm kalım mücadelesi veriyorlar ki, maneviyata ayıracak vakitleri yok.
Ils dépensent leur énergie à survivre, ils n'ont pas le temps d'avoir une vie spirituelle.
Göğüs göğüse kalıp ayrılınca, öyle yok öyle.
Et à la fin des corps à corps, pas de ça.
Öyle olursa hummadan aklımızı kaçırana dek orada kalırız.
Si cela arrive, nous resterons là, et la fièvre nous tuera.
Savaş halinde ülkeniz öyle bir vurur ki... Pearl Harbor onun yanında tokat gibi kalır. Amerika'yı kendi silahıyla vurmak kaderin bir cilvesi diyebilirsiniz.
En cas de guerre, votre pays pourrait frapper et faire passer Pearl Harbour pour de la gnognote, en utilisant les armes de l'Amérique elle-même, si vous appréciez l'ironie.
Hoşça kal. - Neden öyle diyorsun?
- Je ne sais plus où j'en suis.
Umarım öyle de kalır, gizemli.
J'espère que ça restera ainsi, seulement un mystère.
Evet, fakat ben öyle değilim, otur yerine ve orada kal, o şekilde herkes daha güvende olur.
- Ça va mieux? - Oui. Vous avez de la chance, c'était votre tête qu'il visait.
Çocukken oturma odasında oturup, konuşurken görürdüm bazen onları benim ihtiyara hayran kalırdım, her zaman öyle şefkatliydi ki.
Je les revois assis au salon, ils parlaient et parlaient encore. J'adorais mon père, il ètait toujours si gentil.
O 10 bin dolarla öyle bir mabet kurarım ki, Wheeling Island'daki, yanında tavuk çiftliği gibi kalır.
Avec ces 10000 $, je pourrais construire un temple... si magnifique que tous les autres auraient l'air d'être des poulaillers.
- Yerinde kal. - Hepiniz bela arıyorsunuz, öyle mi?
- Tu cherches les ennuis, hein?
- Evin hanımı bana kal dedi. - Evet, öyle.
Madama, c'est elle qui m'a dit de rester.
Belki de öyle yapmalıyım ama... geç kalıyorum.
Peut-être que je devrais, mais- - Il se fait tard, maintenant- -
Öyle mi? Burada kalıyorsun, Karswell.
Vous allez rester là.
Öyle de kal.
Restez-le!
Ve öyle görünüyor ki, buradaki kalışımız sona erdi.
Aínsí donc íl semble que notre sé ) our ící est termíné.
Umarım öyle olur. Aksi taktirde bombayı patlatmak zorunda kalırız.
Sinon nous ferons exploser la bombe.
Yani kalıyor musun? Öyle karar verdim, Jim.
- Tu veux dire que tu restes?
- Bu ışık bütün gece açık mı kalıyor? - Öyle
Cette lumière brûle toute la nuit?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]