Ama bu tradutor Português
102,250 parallel translation
Hayır, ama bu orada olmadığını göstermez.
- Não, mas... -... não posso dizer que ele não estava lá.
Ama bu uzun sürmeyecektir.
Mas durará pouco tempo.
Ama bu gerçekleşmedi.
Não aconteceu.
Ama bu olmayacak.
Isso não vai acontecer.
Ama bu kızımın peşinden gelen şeyle savaşmamıza yardım edecekse hadi yapalım da kurtulalım.
Se isto puder ajudar-nos a combater a coisa que perseguia a minha filha, vamos lá andar com isto.
Ama bu sırada Vincent Griffith'i iyi niyet göstergesi olarak alacağım.
Entretanto, fico com o Vincent Griffith como prova de boa-fé.
Ama bu bizim şehrimiz.
Mas esta é a nossa cidade.
Ama bu sonun başlangıcı oldu.
Mas isso foi o início do fim.
Belki... belki hiç incinme olmasını istemezsin, ama bu kimseyi incitmediğin
Talvez. Talvez... Não queiras magoar, mas isso não significa que não tenhas causado mágoa.
Ama bu ailenin yaşadıklarını neden anlamaya çalışmıyorsun?
Mas que tal tentares compreender o que esta família está a passar?
Seni dost olarak görürüm Jack ama bu işte bu kadar fena sıçmana inanamıyorum.
Considero-te um amigo, Jack, mas nesta situação fizeste merda da grossa.
Thurston öğrencileri ayrıcalıklı ve avantajlı ve bazen onlara yetişmek için iki kat çok çalışmak gerekiyor ama bu yapmaman gerektiği anlamına gelmez.
Os alunos de Thurston têm privilégios e vantagens e, por vezes, trabalhas o dobro deles e ficas a meio do caminho, mas não significa que deixes de trabalhar.
Temmuz ayına gireriz, yine para isterim ama bu seferki ayın dördü içindir.
Depois de julho, ganho mais algum, mas é publicidade para o Quatro de Julho.
Hep gittiğin dandik barlarda bu lafların yanına kâr kalabilir ama burada asla.
Até se pode safar com essas merdas nos bares rascas onde costuma ir, mas não aqui.
Cesur ve yiğitçeydi. Ama bu çok farklı.
Foi corajoso e desafiante, mas isto é diferente.
Kehanetlere ve falcılara asla güvenip para harcamam ama bu seferki sanki geleceğini görmüşsün gibi hissettirmedi mi?
Não invisto em presságios ou cartomantes, mas isto parece-me muito com o teu futuro, não é?
Ama bu kez mekân 10 katı büyük.
Mas agora têm dez vezes mais espaço.
Biliyorum, senden bir şey istemeyeceğimi söylemiştim ve söyleyeceğim şey bir istek gibi gelebilir ama bu sadece bir teklif.
Sei que te disse que não te pediria nada e, com o que vou dizer, pode parecer que peço. É apenas uma oferta.
Ne? Ama bu...
O quê?
– Ama bu imkânsız.
Mas isso é impossível.
Lütfen Miza, çok güzelsin ama bu davet bir onur.
Por favor, Miza. Estás muito bonita, mas este convite é uma honra.
Ama ikisinin çok yakın arkadaş olduğundan söz ettin, ki bu seni de başkasını da ilgilendirmez.
Depois falaste em dois amigos íntimos. Algo que não diz respeito a ninguém, incluindo a ti.
Bu politikanın bazı insanlara zarar vereceğinin farkındayım ama neden gerektiğini açıklayayım.
Eu sei que esta política vai prejudicar algumas pessoas, mas deixem-me explicar porque é necessária.
Ama idari ayrıcalığın nedeniyle bu kuşların ayağına kadar gitmek zorunda olmadığını ikimiz de biliyoruz.
Mas ambos sabemos que podia ter usado o privilégio executivo para não aparecer num desses locais.
Ama ben de eski bir başkan yardımcısı olarak diyebilirim ki Pennsylvania'daki bu temizliğin ederi 300 milyon dolar ve 10.000 kişilik istihdam olacak.
Mas posso dizer-lhe, de um ex-vice-presidente para outro, que esta limpeza na Pensilvânia vai valer cerca de 300 milhões de dólares e 10 mil empregos.
Bu tuhaf ama eve yaptıkların hoşuma gidiyor...
É estranho. Mas, acho que gosto daquilo que fez à casa.
Hayır, Ama sanat pazarı gelişiyordu, bu yüzden...
Não... mas o mercado das obras de arte tem estado em expansão, então...
- Evet. Ama diyelim ki, bugün bu şeyin üzerine direk gittik, Elijah.
Mas vamos supor que encontramos aquela coisa, hoje, Elijah.
Şimdi, onun bu dünyaya girmesine izin verecek ne yaptım bilmiyorum. Ama arkadaşımı almasına izin vermeyeceğimi biliyorum.
Não sei o que fiz para o deixar vir para este mundo, mas não vou deixar que o mate.
Ama ruhun bağlantısını koparmak için bu boncukları, yaratığın gücünün kaynağına gömmek zorundasın.
Mas, para cortar o elo com o espírito, terá de enterrar as contas - na raiz do poder da criatura.
Bu dünyayla bağlantılarını kopardık ama zaten ölmüş şeyi öldüremezsin.
Destruímos a ligação que lhes permite aceder a este mundo, mas não se pode matar o que já está morto.
Bu ayini yapmamalıydım çünkü atalara inancımı çoktan kaybettim. Ama sana inancımı hiç kaybetmedim.
Eu não devia estar a fazer este ritual porque perdi a fé nos Antepassados há muito tempo, mas nunca perdi a fé em ti.
Seni de bu duruma sokmak istemezdim ama başka çaremiz yok.
Não queria isso para ti, mas aqui estamos.
Her konuda anlaştığımız söylenemez ama aile içinde bu durum olağan bir şey olsa gerek.
Sei que nem sempre nos entendemos, mas suponho que a família raramente se entende.
Hepimiz bu piçleri öldürmek istiyoruz ama yapmıyoruz çünkü uğruna yaşadığımız şeyler var.
Todas queremos que estes cabrões morram, mas não fazemos nada porque temos outras prioridades na vida.
Ama daha önemli olan soru şu, bu cezaevi sisteminde neler oluyor? "
Mas a grande questão é : O que se passa no nosso sistema prisional? "
Sanmıyorum ki bu sözler Baptist bir Kansas City avukatına işlesin ama şansımı denerim.
Duvido que isso convencesse um advogado batista da Cidade do Kansas, mas posso tentar.
Genelde araç çalıp gezintiye çıkmazlar ama inanın bana, bu cezayı ödeyemezler.
Eles não costumam roubar barcos, mas acreditem quando vos digo que não têm dinheiro para pagar.
Affedersin ama kırpıcı esprisi mi bu?
Perdão? É humor de Clipper?
- Tanrı muhtemelen bu fikri onaylamazdı, ama onu ikna ederdim.
Meu Deus! Deus provavelmente não aprovaria esta ideia, mas podia convencê-lo.
Olabilir ama yaratıcı enerjimi sırf sermaye kazancı uğruna günlük hayatı daha pratik hale getirmeye harcama düşüncesine dayanamıyorum. - Bu...
Talvez, mas não aguento pensar que terei de gastar a energia criativa a tornar a vida prática do quotidiano mais refinada apenas para obter lucro.
- Aramamın tek sebebi bu değil ama. - Başka ne var?
Mas não liguei só por isso.
Bu sefer ev sahibi bendim ama benim ev çok küçük.
O meu apartamento é muito pequeno.
Ama Axe, eğer bu bir oyunsa bize oyun oynuyorsan senin öyle bir peşine düşeriz ki piyasada kemiklerini bulamazlar.
Mas, Axe, se isto for mais uma jogada tua, vamos atrás de ti e deixamos-te sem nada...
Bu senin üçüncü boşanman. Ama ilk kalça dövmen.
Terceiro divórcio, primeira tatuagem no rabo.
Tabii ki yerden zıplayıp kendi kendilerine kutuda düzene girmeyecekler ama... – Herr Einstein. ... matematiksel olarak bu mümkün, değil mi?
Claro que não saltam do chão para se reorganizarem na caixa, mas matematicamente podiam, correcto?
Ama itiraf edeyim, bu sadece sosyal bir ziyaret değil.
Mas admito que não é apenas uma visita social.
Ama elimizdeki en iyi fikir bu.
É a melhor ideia que temos.
Seni harika yapan bu ama onun hayatını düşün.
Pensa na vida dela.
Ama bir patent görevlisi olarak kendime bu cihazın vaadini yerine getirip getiremeyeceğini sormalıyım.
Mas, como funcionário de patentes, tenho de questionar se este dispositivo pode cumprir essa promessa.
Ama ben çok sayıda makalede sana yardım ettim. – Bu da dâhil.
Mas eu ajudei-te com tantos artigos, incluindo este.
ama bu imkansız 78
ama bu imkânsız 18
ama burada 97
ama bu sefer 44
ama bunu yapamam 24
ama bu arada 26
ama bunlar 19
ama bu sabah 17
ama bu kez 23
ama bu mümkün değil 32
ama bu imkânsız 18
ama burada 97
ama bu sefer 44
ama bunu yapamam 24
ama bu arada 26
ama bunlar 19
ama bu sabah 17
ama bu kez 23
ama bu mümkün değil 32