Ama bu imkânsız tradutor Português
110 parallel translation
Çok tatlılar, ama bu imkânsız. Aklı yerinde olanları Mutluluklar Vadisi'ne almıyoruz.
É muito simpático da parte delas, mas não aceitamos pessoas normais.
Ama bu imkânsız rüya çok geride kaldı Biddy.
Mas esse pobre sonho, Biddy, já se foi.
Sen iyi bir dostumsun Bendrix ama bu imkânsız.
É um bom tipo, Bendrix, mas é impensável. É mesmo impensável.
- Bunu ben de farkettim, ama bu imkânsız!
- Eu pensei nisso, mas é impossível!
Ama bu imkânsız.
Mas é impossivel.
Ama bu imkânsız!
Isso é impossível.
Ama bu imkânsız!
Não, Isso é impossivel.
Ama bu imkânsız tabii- -
Mas como pode isso acontecer... a menos que...
Ama bu imkânsız.
Mas não é possível.
Ama bu imkânsız, Laura.
Isso não é possível, Laura.
Felaket! Ama bu imkânsız.
Que aconteceu?
Ama bu imkânsız.
Não pode ser.
Ama bu imkânsız.
Mas é impossível.
Üzgünüm ama bu imkânsız.
Eu receio que isso não seja possível.
Ama bu imkânsız gibi görünüyordu.
Mas desta vez... parecia impossível.
Ama bu imkânsız.
Não pode.
Ama bu imkânsız.
Mas isso não pode ser.
İki hafta mı? Ama bu imkânsız.
Significa que tens apenas duas semanas.
Sorun, kayıt defterine Carl Custer olarak imza atmış olması. - Ama bu imkânsız, çünkü o sırada Carl Custer dört sokak ötede, zırhlı aracın içinde ölmekle meşguldü.
Mas não podia ter assinado, porque estava ocupado a morrer antes, nas traseiras do carro blindado.
Ama bu imkânsız değil mi?
Mas a alquimia é impossível, não é?
- Ama bu imkânsız.
- Isso é impossível.
Ama bu imkânsız.
Mas isso é impossível!
Ama bu imkânsız.
Mas isso é impossível.
Ama bu imkânsız, ona henüz birşey vermedim!
Bem, isso é impossível, Ainda não lhe dei nada!
Ama bu imkânsız.
Mas... Mas isto é impossível.
- Ah. Keşke halktan gizlenebilseydi, ama korkarım, bu imkânsız.
Queria que fosse poupado de toda a publicidade disso, mas temo que seja impossível.
Ama bu pençe ancak ağaçta yaşayan bir hayvana ait olabilir. İmkânsız, bir ağaç maymunu gibi.
Mas esta garra só poderia pertencer a uma criatura arbórea como uma preguiça irreal.
Doğru değil ama bu. Bu imkânsız.
Não é verdade, é impossível.
Ama bu ilişki imkânsız. Ben bir rahibeyim. Sen de bir rahip.
- Isso não é possível, sou uma religiosa e você é um religioso.
Evet, biliyorum ama imkânsız gibi gözükse de bu oluyor.
Não sei. Não é impossível. Está a acontecer.
Ama her şeyi ciddiye alıyorsun, bu imkânsız bir şey.
Mas levas tudo muito a sério.
Bulunan izlere göre mezarlıkta boğuşmalar olmuş. Ama cenaze töreni sırasında toprak çiğnenmiş. Bu yüzden kanıt bulmam imkânsız gibi.
Há sinais de luta na campa, mas está tão calcada pelo funeral, que vai ser impossível reunir provas.
Ama tabii ki bu imkânsız değil.
Mas isso não é impossível.
Ama şimdi hepsini yapman gerekiyor ve bu imkânsız bir şey!
Mas agora você tem que ser tudo, e isso é impossível
ama seni ancak Tibbetts'ı eyalet sınırına getirdiğini kanıtlarlarsa yargılayabilirler, bu da imkânsız.
Mas o fbi só tem jurisdição se podem demonstrar... que trouxe para o Tibbetts através de linhas estatais, e não podem.
Ama bu detaylar biraz da anlık geliştiği için, birebir canlandırmak tamamen imkânsız.
Os acontecimentos são aleatórios. - Nunca podem ser recriados na perfeição.
Biliyorum, senin için bu neredeyse imkânsız ama senin sesini duyarsam yapacaklarımdan ben sorumlu değilim.
Sei que contigo isso é impossível. Mas se volto a ouvir a tua voz, não serei responsável pelos meus actos.
Bu durumda elle kapatılmış olmalı ama bu da imkânsız.
Teria de ser desligado manualmente.
Kim olduğumu düşündüğün umurumda değil, ya da gözlerimde ne gördüğün ama bu tamamen imkânsız.
Não quero saber quem acha que eu sou, ou o que pensa ter visto nos meus olhos. Mas é total e completamente impossível!
Bu "anne" diyecekti ama hastalandım ve imkânsız hale geldi.
Este ia significar "Mãe", mas eu fiquei doente e e tudo isso se tornou impossível.
Onu Johannes'ın götürdüğünü sanmıştım, ama tabii bu imkânsız.
Pareceu-me que foi o Johannes que o levou, mas não pode ter sido.
Ama bu kesinlikle imkânsız.
Isso é totalmente impossível.
Şu ana kadar tüm Dünya'da üretilmiş tüm güneş pilleri muhtemelen sadece 10 km karelik bir alanı kaplayacaktır, bu çok küçük bir alandır, bu yüzden imkânsız ya da olanaksız değildir ama çok büyük bir teknolojik atılım gerektirmektedir.
Todas as células solares feitas até hoje no mundo, só cobririam cerca de 10KM quadrados uma pequena fracção... não é impossível, não é impensável mas seria um grande desafio tecnológico.
Ama bu normal, anlaman imkânsız.
Quero dizer, como poderias mesmo?
Ama imkânsız bu.
Mas não pode ser!
Seninle konuşmak istiyordum Freds ama daha sonra da konuşabiliriz... Hayır bu imkânsız. Emily eşcinsel.
Bem, queria falar contigo, Freds, mas pode ser noutra altura, e...
Biliyorum, ama korkarım bu imkânsız.
Eu sei, mas temo que seja impossível.
- Ama sağlam bir teori. Bu yüzden Ordu'ya bunun imkânsız olduğu yalanını söylüyoruz.
É por isso que temos andado a mentir aos militares, a dizer-lhes que é impossível.
İyi ama nasıl? Şu an bu imkânsız.
Agora, será impossível.
Ama bu adamın o dövmeyi bu yaşta yaptırması imkânsız. Deri yaşlandıkça dövmeyi kırışıklara dikkat ederek yapmanız gerekir.
Quando a pele começa a envelhecer, temos de marcar a pessoa com atenção à disposição da pele.
Ama bildiğimiz üzere bu imkânsız.
Mas como sabemos, isso não é possível.
ama bu imkansız 78
ama bu 445
ama burada 97
ama bu sefer 44
ama bunu yapamam 24
ama bu arada 26
ama bunlar 19
ama bu sabah 17
ama bu kez 23
ama bu mümkün değil 32
ama bu 445
ama burada 97
ama bu sefer 44
ama bunu yapamam 24
ama bu arada 26
ama bunlar 19
ama bu sabah 17
ama bu kez 23
ama bu mümkün değil 32