Doğrusunu istersen tradutor Português
291 parallel translation
- Doğrusunu istersen, hayır.
- Francamente, não.
Doğrusunu istersen canım, umurumda değil.
Francamente, minha querida, isso não me preocupa nada.
Doğrusunu istersen, ben de senin gibi zor durumdayım.
Para dizer a verdade, estou na mesma situaçäo que vocês.
Doğrusunu istersen, evet.
Quero ser honesto.
Doğrusunu istersen evet.
- Francamente? Sim.
Gus, memnuniyetle yapardım ama doğrusunu istersen buna hakkımız yok.
Eu não digo que não seria um prazer, mas não temos o direito.
Doğrusunu istersen aldım.
De facto, trouxe-lhe um presente.
Doğrusunu istersen, seni dövmek benim için büyük bir keyif.
Quando acabar, terá sido um prazer vencê-lo.
Doğrusunu istersen senden hoşlanmaya bile başladım.
Relaxe, não estou chateado porque me agarrou.
Doğrusunu istersen, bu adamlardan bazıları transfer edilmekten memnun olacaktır.
Alguns destes homens até acham a transferência conveniente.
Doğrusunu istersen, işi karıştıran biraz da benim.
Achei que piorei a situação ainda mais.
Doğrusunu istersen, yılanlar için olağandışı bir şey değil.
De facto, não é estranho que uma cobra faça isso.
Aslında tam olarak bilemiyorum doğrusunu istersen 4 kişiydiler.
Assim por alto, deviam ser uns... Para dizer a verdade, eram quatro, mas iam nas calmas, com uma grande desfaçatez.
Otobüsler dürüst insanlarla dolu. Ama bir noktada... Doğrusunu istersen... seninki gibi güzel bir tekneyi tercih ederim.
Os autocarros estão cheios de pessoas honestas... mas, a certa altura, para dizer a verdade... é melhor andar com um belo barco como o seu...
Doğrusunu istersen, Jerry o mide kanamasından beri tek bir rahat nefes almadım.
Para ser sincera, Jerry, não respirei livremente desde aquela hemorragia.
Doğrusunu istersen, bu yaptığın en büyük hataydı hayatım.
Se queres saber a verdade, querida, foi a maior asneira que já fizeste.
Doğrusunu istersen bende karışmayı düşünmüyorum.
E não tenho como sair fora disso.
Doğrusunu istersen, bilmiyorum.
Eu conto-te a verdade : Eu não sei.
Doğrusunu istersen çok sıkıcı.
Para ser sincera, um grande tédio.
Doğrusunu istersen öyle sıradandı ki Bob Lewis'le otomatik pilota uçağı kullanma izni verdim. Arkaya geçip, 30 saatten sonra ilk defa olarak, uyudum.
Aliás, era tanto uma rotina que deixei o Bob Lewis conduzir com o piloto automático, e fui dormir pela primeira vez em 30 horas.
Doğrusunu istersen...
Para vos dizer a verdade...
Doğrusunu istersen aklımdan geçen, Livia'nın bu işte bir parmağı olduğu.
Para vos dizer a verdade, já me passou pela cabeça que Lívia pode ter tido mão nisso.
Doğrusunu istersen, ona şefkat göstermekte çok zorlanıyorum.
Para ser sincera, Júlia, custa-me ser afectuosa com ele.
Kendimi iyi hissetmiyorum, doğrusunu istersen.
Na verdade, não estou a sentir-me bem.
Doğrusunu istersen sessizliğin beni hayal kırıklığına uğrattı.
Francamente, estou desiludido com o seu silêncio.
Doğrusunu istersen buna hiç aldırmıyorum.
Não estou numa de preferências, sabes, como, quem é o pai.
Doğrusunu istersen ben artık bir şey anlayamıyorum.
Para ser franco, não tenho conseguido aceitar nada.
- Doğrusunu istersen, ta Jersey'den buraya kadar... Heather Does Hollywood'un çekimlerini görmeye gelmedik.
Não viemos de Jersey para ver "Heather Agarra Hollywood".
Doğrusunu istersen Vulkan tasavvufundan hiç anlamam.
Nunca percebi o misticismo dos Vulcanos.
Doğrusunu istersen o sürenin çoğunda uyudum.
Para lhe ser sincera, dormi quase o tempo todo.
Doğrusunu istersen, dostum, dışarıda olmaktan memnunum.
No entanto, estou contente por sair, para te dizer a verdade, meu.
Doğrusunu istersen ben esmer kadınları tercih ederim.
Se bem que prefiro as morenas.
Doğrusunu istersen, ben oynayamam.
Para ser honesto, não sei jogar.
Doğrusunu istersen, köylü bankası.
Olha, e é mesmo.
Doğrusunu istersen, Georgie, biraz perişan oldum.
Digo-te a verdade, Georgie, tenho-me sentido um pouco miserável.
Doğrusunu istersen dostum sanırım felç oldum.
Para dizer a verdade, companheiro, acho que estou na últimas.
Doğrusunu istersen, evet.
Na verdade, joguei.
- Doğrusunu istersen evet.
Sim, morreu.
"Doğrusunu istersen artık emin olamıyorum."
Para falar a verdade não já não tenho a certeza.
Doğrusunu istersen... beni asla dinlemiyorlar.
Eles não me ouvem, escusado será dizer.
Doğrusunu istersen erkek bile olmayabilir.
Pensando melhor, talvez nem seja homem.
Doğrusunu istersen artık gitmeliyim. Karım denize düştüğümü sanacak.
Mas devia ir andando, ou a minha mulher ainda pensa que caí borda fora.
Doğrusunu istersen pek dayanıklı değildi.
Ainda que, na verdade, não tivesse muita resistência.
Doğrusunu istersen adamların umurunda olmaz.
Eles simplesmente não querem saber o que eu lhes possa dizer.
Doğrusunu istersen, cellada nişan almıştım.
Para ser sincero, apontei ao carrasco.
Doğrusunu istersen, çok çok iyi.
Na verdade, ela é muito boa.
Doğrusunu istersen, onlarla aramda bir bağ var.
Sinto uma certa afinidade por eles.
Doğrusunu istersen var.
Existe um homem de nome Whitey Kincade
Ben doğrusunu istersen Grace için orada kalıyorum.
- Bem, eu... eu fico lá pela Grace.
- Doğrusunu istersen var.
- Sim, por acaso, tenho.
- Doğrusunu öğrenmek istersen, seni kaybetti.
- Para lhe dizer a verdade, ele perdeu-o.
doğrusunu isterseniz 22
istersen 241
isterseniz 150
doğru 10892
dogru 95
doğrudur 303
doğru söylüyorsun 77
doğru mu 1537
doğru söyle 45
doğrulandı 46
istersen 241
isterseniz 150
doğru 10892
dogru 95
doğrudur 303
doğru söylüyorsun 77
doğru mu 1537
doğru söyle 45
doğrulandı 46
doğrusu 383
doğru bildin 42
doğruymuş 64
doğru mu söylüyorsun 24
doğru söylüyor 187
doğru değil 421
doğru mu anladım 18
doğru söylüyorum 192
doğruyu söyle 121
doğruyu söylemek gerekirse 116
doğru bildin 42
doğruymuş 64
doğru mu söylüyorsun 24
doğru söylüyor 187
doğru değil 421
doğru mu anladım 18
doğru söylüyorum 192
doğruyu söyle 121
doğruyu söylemek gerekirse 116