Elbette biliyorsun tradutor Português
137 parallel translation
- Elbette biliyorsun.
- Sabes muito bem onde está!
Elbette biliyorsun.
Correto. E exploração.
Elbette biliyorsun, posta kutuları konusunda bilgi sızdırmak yönetmeliklere aykırı.
Você sabe, é claro, que é contra os regulamentos dar qualquer informação sobre os apartados.
Elbette biliyorsun ki, evlenmeden uzun süre önce Robert'tan ayrıldım.
Você sabe, é claro, que eu rompi com o Robert muito antes de me casar.
Elbette biliyorsun!
Sabes.
- Elbette biliyorsun.
- Claro que sim.
Elbette biliyorsun.
Sabe, sim.
Elbette biliyorsun, sen bir Polonyalısın.
Claro que sabes. És um Polaco e um sobrevivente.
Oh, elbette biliyorsun.
Claro que sabe.
Elbette biliyorsun ki iyi bir asker emirleri yerine getirir.
Certamente sabes que um bom soldado cumpre sempre as ordens.
- Elbette biliyorsun.
- Claro que não.
Elbette biliyorsun. Senin koruman altındaydı.
Claro que sabe, ela estava a seu cargo.
Elbette biliyorsun, Alfie.
Claro que sabes.
Elbette biliyorsun.
Claro que sabe
- Elbette biliyorsun.
- Claro que conheces.
Elbette biliyorsun.
É capaz, é!
- Oh elbette biliyorsun.
Oh, certo que fazes.
Elbette biliyorsun ki tüm kayıtlar senin anlayacağın kadar net.
Decerto, tu sabes, com com a tua reputação, compreenderias isso. Quer dizer, pelo menos devias.
Elbette biliyorsun.
É claro que conheces.
Elbette biliyorsun.
Sabes sim.
- Ne yapacağımı bilmiyorum. - Elbette biliyorsun.
- Eu não sei o que fazer.
Elbette ki, seninle neden evlendiğini biliyorsun, değil mi?
Claro que sabe porque ele está se a casar contigo, não sabe?
Elbette neden geldiğini biliyorsun.
Claro que sabe porque veio! Quer o que eu tenho!
Elbette biliyorsun.
Claro que sabes.
Elbette beni biraz çatlak bulduklarını biliyorsun.
É claro que sabes que eu sou um pouco louco.
Elbette, ah bu paranoyak bir katilin içeri girmesini engellemezdi. Biliyorsun, kadının durumunu korumak için bir kanıt arayacaksın. Ah, anladım.
É claro... que isso não impediria uma suspeita paranóica... de lá entrar... e procurar alguma prova que a defendesse no seu caso.
Elbette ki bu defa, ne kadar içsem de sarhoş olmayacağımı biliyorsun.
Por esta altura já deves saber que nunca consigo estar bêbado, por mais que beba.
En iyisi oydu biliyorsun. Elbette.
- Ele era o melhor, sabias?
Elbette.Sen de biliyorsun Mac.
- De certeza. E tu sabes muito bem como é.
Elbette fiyatları biliyorsun, değil mi?
- E sabes o preço, é claro.
Elbette, biliyorsun, bu benim kendi tasarımım olan özel bir program.
Claro que, sabes, foi um programa especial que eu mesmo inventei.
Seni sevdiğimi biliyorsun. - Evet, elbette.
- Vá lá, amor, sabes que te amo.
- Elbette biliyorsun.
- Claro que sabes.
Pekala, biliyorsun, yukarı gitmem gerek ve kalsiyumumu kemiklerim paramparça olmasın diye aspirinimi, kalbim tıkanmasın diye Metamucil'imi, kolon kanseri olmayayım diye ve elbette, östrojenimi vücuduma hala 23 olduğumu inandırmak için alacağım.
Olha, tenho de ir lá pra cima... tomar cálcio para... os ossos não quebrarem... aspirina para o coração não entupir... Metamucil para não ter câncer no intestino... e estrogênio para... convencer meu corpo de que ainda tenho 23 anos.
Elbette, bunu sana anlatmaya çalıştığımı biliyorsun.
Ou melhor ainda, talvez consigamos... observar inicialmente o elemento... no seu ambiente natural.
Elbette, Bess. Bunu biliyorsun.
Sabes muito bem que sim, Bess.
Elbette, biliyorsun.
Claro que sabe.
Elbette biliyorsun.
Claro que sabe.
- Biliyorsun demek. Elbette. Elbette biliyorum.
Claro.
Elbette yazarım biliyorsun.
Claro que escrevo, sabes que sim
Elbette ki bir şirket ama bundan daha da fazlası, biliyorsun.
Não é caridade. - Claro que é um negócio. Mas é mais do que isso, sabes bem.
Elbette. Popüler olmayı biliyorsun.
Fica frio como tu sabes.
Yeni bir ilaç deniyorlar, ama biliyorsun, elbette.
Estão a testar um novo medicamento. Certamente que já sabia.
Elbette, ama ne kadar tembel olduklarını... biliyorsun.
Claro, mas já sabes como são preguiçosas.
Cavaliers'a karşı en çok sayıyı kim yaptı biliyorsun elbette, değil mi?
Sabes quem é que marcou mais pontos contra os Cavaliers?
- Elbette ismimi biliyorsun
Não faço ideia como te chamas.
Elbette ama bunlar seni öldürür, biliyorsun, değil mi?
- Claro. Mas isso mata, sabes?
Elbette, yerini biliyorsun, kendin al.
Sabes onde elas estão. Come à vontade...
Elbette, Billie ve Christy'nin icabına bakmanın sadece bugünün problemini ortadan kaldıracağını biliyorsun.
Vocês sabem, claro, que eliminar a Billie e a Christy só resolve o problema de hoje.
Başka seçeneğim olmadığını biliyorsun. Elbette, başka seçeneğin var!
É claro que tinhas uma escolha!
Bunu zaten biliyorsun elbette. Çünkü 20 yıl sonra bunu izlediğinde ben aynen şu andaki gibi görüneceğim.
Claro que já sabes isso, porque, quando vires isto, daqui a 20 anos, estarei exactamente como estou agora.
biliyorsun 4418
biliyorsunuz ki 33
biliyorsunuz 744
biliyorsun ki 112
biliyorsundur 23
biliyorsun ya 20
biliyorsun değil mi 147
biliyorsun bunu 34
biliyorsun işte 57
elbette 13408
biliyorsunuz ki 33
biliyorsunuz 744
biliyorsun ki 112
biliyorsundur 23
biliyorsun ya 20
biliyorsun değil mi 147
biliyorsun bunu 34
biliyorsun işte 57
elbette 13408
elbet 35
elbette var 142
elbette ki 133
elbette benim 21
elbette istiyorum 43
elbette seviyorum 29
elbette iyiyim 21
elbette yok 101
elbette öylesin 20
elbette isterim 24
elbette var 142
elbette ki 133
elbette benim 21
elbette istiyorum 43
elbette seviyorum 29
elbette iyiyim 21
elbette yok 101
elbette öylesin 20
elbette isterim 24