Küçük bir çocukken tradutor Português
430 parallel translation
Küçük bir çocukken bana ata binmeyi ve beyefendi olmayı öğrettiler.
Quando era pequeno, ensinaram-me a cavalgar e a ser cavalheiro.
Küçük bir çocukken korkunç bir hikaye anlatmışlardı, anlatılırken siz de oradaydınız.
Contaram-me uma história horrível quando era pequeno e o Doutor estava presente.
Küçük bir çocukken öğrendiğim her şeyi bana babam öğretti. Onun öğrettiği hiçbir şey sonradan yanlış ya da yararsız gelmedi.
Tudo o que alguma vez aprendi enquanto criança aprendi-o com o meu pai, e nunca achei que nada do que ele me disse estivesse errado ou fosse inútil.
Küçük bir çocukken, benim masallara inanmamı isterdin ve şimdi bir tanesi gerçekten oldu -
Quando eu era criança, queria que eu acreditasse em contos de fadas... e agora que realmente acontece...
Sen küçük bir çocukken onun ölümünden sonra bu evin kötü güçleri seni ele geçirmeye çalıştı.
Quando tu eras uma menina pequena, depois da sua morte, Os demónios desta casa vieram procurar-te.
Küçük bir çocukken sokaklarla nehir arasında seçim yapması gerekmiş.
Quando ela era uma criança... tinha de escolher entre as ruas e o rio.
Küçük bir çocukken, sendelediğimde annem beni uyarırdı.
Quando era miúda, a minha mãe costumava dizer-me que era feita de retalhos.
Küçük bir çocukken bile her zaman onun tarafındaydı.
Ele sempre gostou dela desde criança.
Eskiden, daha küçük bir çocukken bu boylarda bir kurşun askerim vardı.
Quando era pequeno e mal levantava dois palmos do chão, tinha um soldadito de chumbo, mais ou menos deste tamanho.
Küçük bir çocukken babam, İrlandalı bir baban ve Kızılderili bir annen olduğu için şanslısın demişti.
Quando eu era miúdo, o meu pai disse-me que tinha sorte em ter um pai irlandês e uma mãe índia.
Küçük bir çocukken, bizi piyano çalarak neşelendirirdi.
Quando era pequeno, ele nos alegrava tocando piano.
Bana dedi ki, sen küçük bir çocukken, istediğini alamadığında yüzü kızarmış halde yere yatıp, tekmeler savuruyormuşsun.
Ela me disse que quando era criança e não tinha o que queria, se deitava no chão, e ficava com o rosto todo vermelho.
Tony küçük bir çocukken, burada oyun oynardı.
Quando Tony era garoto, muito pequeno, costumava brincar aqui.
Ben küçük bir çocukken, bir Fransız öldürmek için babama söz verdim.
Quando era rapaz prometi ao meu pai que mataria um francês para ele.
Ben küçük bir çocukken de saçların beyazdı, şimdi de aynı görünüyorsun.
Tinha cabelo branco quando eu era miúdo e agora parece ter a mesma idade.
Ben küçük bir çocukken babam hastalandı. Ve uzun bir süre hastanede kaldı.
Quando era criança, o meu pai ficou doente e esteve muito tempo no hospital.
Daha küçük bir çocukken evlenmek istemişsin.
Estás doente!
Themonitus, ben küçük bir çocukken, gizli bir korkum vardı. Karanlık çöktüğü zaman,... bir daha hiç kalkmayacak zannederdim. Ama hayatlarımızı zifiri karanlıkta yaşadıktan sonra bunun küçücük bir korku olduğunu anlıyorum şimdi.
Quando eu era criança, Timonides, tinha um medo secreto que a noite viesse e não mais acabasse... que vivêssemos as nossas vidas na escuridão total!
Daha küçük bir çocukken, beni arabasının jantlarını çalarken yakalamıştı.
Era eu miúdo, ele apanhou-me a roubar os tampões do carro dele.
Paco'nun babası beni, korkmuş pis, sıska, küçük bir çocukken buraya bu evde yaşamam için getirdiğinde başladı.
Começou quando o pai do Paco me acolheu quando eu era um assustado, sujo, escanzelado, anão, e me trouxe aqui para esta casa, para viver.
Oğlumuz küçük bir çocukken George yüzünden sürekli kusardı.
Quando o nosso filho era pequeno, ele vomitava sempre por causa do George.
Ben küçük bir çocukken, Noel bana karmaşaymış gibi gelirdi.
Quando era pequena, o Natal era uma época confusa para mim.
Biliyor musunuz, hep bir köpek istedim. Ve küçük bir çocukken...
Sabes... sempre quis... um cão... quando era criança.
Biliyor musun, babam beni küçük bir çocukken Palladium'a götürmüştü ve o zamandan beri hep böyle bir çift ayakkabım olsun istemiştim.
Sempre quis ter um par desses. Uma vez, levaram-me ao Paladium quando era garoto.
Biliyor musun, küçük bir çocukken senin gibi olmayı hayal ederdim.
Sabes, desde pequenino sempre sonhei contigo assim :
Küçük bir çocukken, kedimi Jack Beauregard'ı oynardım.
Quando era miúdo, fingia que era o Jack Beauregard.
Küçük bir çocukken sirkte büyüdüm.
Quando era rapaz fui educado num circo.
Sevgili Junior, Makineli Tüfek Joe Chicago'da küçük bir çocukken, üç tekerleklisi ile gezdirdiği ve çok sevdiği bir yılanı varmış.
- Sabes Júnior, que quando Joe metralhadora era só... um puto de Chicago costumava ter uma serpente mascote que... gostava de montar com seu triciclo.
Küçük bir çocukken, bunda bir saçmalık olduğunun farklıdaydım ama ne zaman bir şey söylesem beni terslerlerdi.
Sabia que isso era uma loucura quando era uma criança, mas se dizia alguma coisa davam-me um estalo, por isso...
O köyde küçük bir çocukken bana kendimi hep kötüymüşüm gibi hissettirirdi.
Quando era pequeno e vivia na aldeia, ele fez-me acreditar que eu era mau.
- Oh. Küçük bir çocukken bu kötü rüyaları görürdün. Kabuslar.
Quando criança tinha uns pesadelos horríveis.
Ben küçük bir çocukken ölmüş. Annem ve babam öldü. Ah, bakalım.
Morreu quando eu era um menino, meus pais estão mortos.
Küçük bir çocukken yaptığımız gibi şimdi birbirimize sıkıca sarılalım.
Dá-me um abraço apertado, como quando eras criança.
Küçük bir çocukken kafasına koyduğu kozmik ihtişam, ve dünyaların dengesi uğruna bütün hayatını adamıştı.
Como rapaz, Kepler foi apanhado por uma visão de esplendor cósmico, a harmonia dos mundos, pela qual suspirou incansavelmente toda a sua vida.
Küçük bir çocukken, gece yarısı aniden bir şimşek çakar ve ebeveynlerinin... odasına koşarsın ya hani,
Lembra-se de ser miúdo e de entrar no quarto dos seus pais, a meio da noite, durante uma trovoada forte?
Küçük bir çocukken, düştüm ve dizimi kestim. Babam da bana ağlıyorum diye vurdu.
Quando eu era miúdo, caí e cortei o joelho e o meu pai bateu-me porque estava a chorar.
Hatırlar mısın sen küçük bir çocukken elimden tutar caddede yürürdük.
Lembras-te de quando eras criança, pegavas na minha mão e descíamos a rua.
Ben küçük bir çocukken, bütün öbür çocuklar şu güzel Corgi kamyonlarıyla oynardı.
Quando era pequeno, os outros miúdos tinham camiões às cores.
Küçük bir çocukken dünyanın sonu çok uzaktı ama her yıl biraz daha yaklaşıyor.
Quando eu era rapaz... o Fim do Mundo era muito longe... mas cada ano ficava mais perto.
Sen küçük bir çocukken.
Quando eras bebé?
Biliyor musunuz Bay Bancroft ben küçük bir çocukken yetimha... yani okulda benimle ilgilenen rahibelerden biri bana bu şiiri öğretti.
Sabe, sr. Bancroft, quando eu era apenas um miúdo uma das irmãs do orfan... da escola... em que eu andei ensinou-me este poema.
Küçük bir çocukken, büyükbabam vahşi hayvanlara kapan kurmayı öğretmişti :
Quando eu era criança, o meu avô ensinou-me a caçar animais selvagens.
Küçük bir çocukken gemilerin büyülü olduğunu sanırdım garip bir yerde açıIır gizemli kargolar taşırlardı.
Quando eu era miúdo, achava os navios mágicos, vinham de lugares estranhos, transportavam cargas misteriosas.
" William Blake küçük bir çocukken bir tarlanın ortasında bir ağacın altında...
" Quando, ainda rapaz, William Blake viu o profeta Ezequiel debaixo de uma árvore,
- Ben küçük bir çocukken...
- Quando era miúdo...
O lambayı küçük bir çocukken kaybettin.
Perdeu quando era criança!
Çocukken senin için yaptığım küçük bir şeydi.
O que eu fiz por si em criança foi algo tão insignificante.
Hatırladığıma göre, VI.Henry, Richmond daha küçük, şaşkın bir çocukken onun ileride kral olacağına dair kehanette bulunmuştu.
Recordo... que Henrique VI profetizou que Richmond seria rei, quando Richmond não era mais que um rapazote.
Ben çocukken, Tennessee'de küçük bir çiftlikte, sabahtan akşama kadar çiftlik işlerinde çalışıyordum... Öldükten sonra arkamda bir iz bırakacağıma yemin ettim.
Quando eu era rapaz tive que trabalhar... para um pequeno fazendeiro de Tennessee... lavrando de sol a sol... jurei que deixaria uma marca para todos verem até depois de morto.
Biliyor musun, çocukken bir gölde fırtınaya yakalanan küçük bir kayık gördüm.
Sabes, quando eu era um rapaz... eu vi um pequeno barco no lago, durante uma tempestade.
Küçük bir çocukken...
Quando era miúdo, em Trinidad,
küçük bir hediye 18
küçük bir kız 38
küçük bir şey 30
küçük bir 20
küçük bir kızken 23
küçük bir çocuk 19
küçük bir sorunumuz var 19
çocukken 158
çocukken bile 17
küçük 429
küçük bir kız 38
küçük bir şey 30
küçük bir 20
küçük bir kızken 23
küçük bir çocuk 19
küçük bir sorunumuz var 19
çocukken 158
çocukken bile 17
küçük 429
küçükken 45
küçük kız 168
küçük kardeş 36
küçük adam 77
küçük kızım 28
küçük çocuk 37
küçük prenses 23
küçük kardeşim 59
küçük ayak 20
küçük hanım 234
küçük kız 168
küçük kardeş 36
küçük adam 77
küçük kızım 28
küçük çocuk 37
küçük prenses 23
küçük kardeşim 59
küçük ayak 20
küçük hanım 234
küçük serseri 26
küçük bey 45
küçük şeyler 22
küçük köpek 18
küçük sürtük 19
küçük mü 41
küçük dostum 72
küçük olan 19
küçük insanlar 18
küçükhanım 44
küçük bey 45
küçük şeyler 22
küçük köpek 18
küçük sürtük 19
küçük mü 41
küçük dostum 72
küçük olan 19
küçük insanlar 18
küçükhanım 44