Ne zaman mı tradutor Português
7,640 parallel translation
Karşılığında da, tahtı aldığım zaman Gece Nöbeti'ne ihtiyacı olan tüm adamları sağlayacağımı söyle.
Em troca, quando eu tomar o trono, certificar-me-ei que a Patrulha da Noite terá todos os homens que precisar.
Evet, ne zaman karşımda böyle bir hayvan evladı görsem o korkunç suratına baksam, rahat kazanacağımı bilirdim.
Sim, sempre que via uma besta como aquele na minha frente fazendo aquelas caretas bestiais, sabia que podia ficar descansado.
Boş zamanımda ne yaparım yoksa?
O que vou fazer no meu tempo livre?
Sorgulanmaktan bıktım. Ne zaman eve gelsem...
Estou farto de ser questionado cada vez que chego a casa...
Matt ne zaman öldürüldü, pazar mı?
Quando é que o Matt foi morto, no domingo?
Ne zaman bu durumdan çıkmaya çalışırken, ne zaman sorunlarımı çözmeye çalışırken sahip olduğum tek şey, Matt ve kardeşi ile olan telefon görüşmelerimdi.
E quando me estava a tratar, quando estava a tentar superar os meus problemas, a única coisa que tinha eram aqueles telefonemas do Matt e do irmão dele.
Ne zaman yanlış ve şaibeli bir şey yaptığımı düşünsen daha da fenalaşıyorsun.
Quando pensas que fiz algo de errado, algo duvidoso, ficas pior.
Ama senin öldüğünü sandığım zaman ne oldu biliyor musun? Bunların... hiçbirini düşünemedim.
Mas quando pensei que tinhas morrido... não o fiz, não pude preocupar-me com nada disso.
Ne zaman ayağa kalksam başım dönüyordu.
E sentia-me tonto de cada vez que ficava de pé.
Ama ne seni eğitecek elemanımız ne de buna zamanımız var.
Mas não temos tempo nem pessoal para lhe dar formação.
Sadece şunu bilmeni istiyorum ki bize ne olursa olsun sen benim her zaman kızım olarak kalacaksın.
Quero que saibas que, aconteça o que acontecer connosco, serás sempre a minha filha.
Soru da bu. Bizim ne kadar zamanımız var?
Essa é a questão.
Açıkçası en uzun süre öpüşürken kebap yiyorum sanmıştım. Çünkü ne zaman öpsem aldığım tek tat baharat ve sarımsaktı.
A verdade é que durante muito tempo, pensei que beijar era como comer Kebab, porque sempre que o beijava, sentia o gosto do tempero e do alho nos lábios dele.
Ne zaman çıkacağım?
Quando saio?
- Ne zaman basayım?
- Então, quando eu vou?
- Ne kadar zamanım var?
- Quanto tempo tenho?
I ne zaman ve ı'm asla tekrar bırakın.
Não, vamos mandar a Guarda Nacional para proteger o vaivém. Não acredito que vais fazer isto, e nem sequer me ias dizer!
- Tamam, ne yapalım o zaman?
- O que mais posso fazer?
Bir şeyi mi kaçırdım? Ne zaman profesyonel bir aşçı oldun?
Desde quando é que és uma cozinheira profissional?
- Peki ne kadar zamanımız var?
Quanto tempo temos?
O zaman ne istersem alırım.
É quando consigo obter tudo o que eu quiser.
Ne zaman bir tanesini açma şansım olsa gözüme çarpan hastalıktan hasta olacağıma inanırım.
Sempre que abro um, fico convencido de que sofro da doença que me chamar a atenção.
Ben de benimkini ne zaman alacağımı merak ediyordum.
Estava a pensar quando é que iria receber o meu.
Harvey, ben bu işe insanlara yardım etmeyi denemek için girdim ve ne kadar zamanım kaldı bilmiyorum,
- Harvey, entrei nisto tudo para tentar ajudar as pessoas, e não sei quanto tempo me resta.
Tanrım, Sean. Seninle konuşmak ne zaman böyle zorlaştı?
Meu Deus, Sean, quando é que se tornou tão difícil falar contigo?
- Zimmetinize para geçirmeye ne zaman başladınız? - Pişman mısınız?
Lamenta o que fez?
Senin sukuma wiki ve ugali'nin kokusunu en son ne zaman aldığımı hatırlamıyorum.
Não me lembro da última vez que cheirei o teu sukuma wiki e ugali.
Ne zaman ve nerede olursa olsun kapımı çal yeter.
Sempre que quiseres, bate à minha porta.
Ne dediğini anlamıyorum.Felsefe için zamanımız yok, tamam mı?
Não sei do que é que estás a falar. Não há tempo para filosofar, certo?
- Ne kadar zamanım var?
- Quanto tempo tenho de vida?
Tatlım, seni uyanık gördüğüme çok mutluyum. Ne zaman ayağa kalkacağım?
Querida, lamento imenso.
Ne kadar zamanım var?
- Quanto tempo tenho?
Bekle, peki o zaman adım ne?
Espera, então, como me chamo?
Ne zaman rutinime uysam, Cornell ortaya çıkıp eşyalarımı kurcalıyor.
Sempre que sigo a minha rotina aparece a Cornell para revistar as minhas coisas.
Asıl sır, yapabileceğimiz şeyleri düşündüğümüzde ne kadar az zamanımız kaldığını anlamak.
O segredo para fazer tudo aquilo que somos capazes é perceber o pouco tempo que temos.
Seni çok uzun zaman önce görmüştüm, hep gelip konuşasım vardı ama ne bileyim doğru anı bekledim.
Eu te vi há muito tempo e sempre quis vir falar com você, mas... Não parecia a hora certa.
Tamam o zaman. Bize yardım etmeye ne dersiniz?
Então, que tal ajudar-nos a resolver o problema?
Görünüşe göre zamanın nasıl geçtiğini anlamamışım. Sorun ne?
Sim, bem, devo ter perdido a noção do tempo.
Bizi koruyacağım Esther ama ne olursa olsun her zaman ve daima birlikte kalmalıyız.
Mas aconteça o que acontecer, temos de ficar juntas. - Sempre e para sempre. Promete.
Ne zaman bir sorunum olsa Connie'den yardım isterdim.
Sempre que tive um problema, pude contar sempre com o Connie.
Ne zaman uçağa binecek olsam Xanax alırım, bir Lunesta, bir Ambien, iyi bir Pinot la gece daha güzel olmaz mı, haksızmıyım Irene?
Bem, quando entro num avião, tomo um Xanax, um Lunesta, um Ambien, empurro tudo com um belo Pinot e é "adeus, boa noite", não é?
Ne zaman serbest kalacağım, efendim?
Quando é que serei libertado, senhor?
O zaman ne yapacağım?
O que devo fazer então?
Suyu en son ne zaman değiştirdiğimizi hatırlamadığım için olabilir.
Talvez seja porque não me lembro a última vez que troquei a água.
Neyi ne zaman yapacağımı sen söyleyemezsin.
Tu não podes dizer-me o que fazer.
Yaptıklarını ne zaman duyacağımızı merak ediyorum.
Pergunto-me quando será que vamos ouvir falar sobre o que fizeste.
Ne yapmalıyım o zaman, Kevin'in sonraki hamlesini yapmasını mı bekleyeceğim?
Então devo fazer o quê, aguardar que o Kevin dê o próximo passo?
Senden ne zaman hoşlanmamaya başladım? Bilmiyorum.
- Quando é que deixei de gostar de ti?
Senden ne zaman hoşlanmamaya başladım?
Quando é que deixei de gostar de ti?
Ve hatırlamalıydım, her zaman ne kadar kararlı olduğunu.
E eu deveria ter-me lembrado, quão certa sempre estiveste.
Ne zaman yakınlaştığımızı, ilişkimizin bir yerlere vardığını hissetsem geri çekiliyor.
Quando penso que estamos perto de chegar a algum lado, ele recua.
ne zaman oldu 58
ne zaman öldü 28
ne zaman geliyorsun 16
ne zaman 1956
ne zaman istersen 196
ne zamandı bu 24
ne zaman gidiyorsun 81
ne zamandan beri 195
ne zaman olursa 26
ne zaman geldin 79
ne zaman öldü 28
ne zaman geliyorsun 16
ne zaman 1956
ne zaman istersen 196
ne zamandı bu 24
ne zaman gidiyorsun 81
ne zamandan beri 195
ne zaman olursa 26
ne zaman geldin 79