Sadece ben değil tradutor Português
648 parallel translation
Sadece ben değil...
Não é só pelo meu...
Sadece ben değil tüm Cefalu halkının onuru zedelendi.
Desonrado não era só eu. Desonrado não era só eu, mas todos, toda a casa Cefalu.
- Sadece ben değil.
Muita gente!
Tabii ki, çok hayal kırıklığına uğramıştım. Sadece ben değil...
Naturalmente que me sentia desapontado, não esperava isso...
Ve bu sadece ben değil, diğer gruptakilerde böyle düşünüyordur, bence.
Os demais também o dizem. Não colam. Cada uma vai por seu lado.
Sadece ben değil, hepimiz
Não só eu, somos nós.
Eric, sadece ben değil.
Não sou só eu.
Sadece ben değil.
Não fui só eu.
Hayır, ben bir soyguncu değil, sadece bir baş belasıyım.
Não, não sou um assaltante, apenas um estorvo.
Sorun değil. Ben sadece...
Eu só procuro...
Ben sadece politika için değil, hayatım için savaşıyorum.
Estou lutando pela minha vida, não só minha vida política!
Ben sadece gururlu ve mutlu olduğumu.. .. ve bu büyük onuru başardığım şeyler için.. .. verilen bir ödül değil, daha başarmam gereken şeylere..
Digo-vos que estou orgulhosa e feliz, e que vejo esta honra não tanto como um prémio que ganhei pelo que fiz, mas como um símbolo daquilo que ainda tenho de realizar.
Nerede olduğum umurumda değil, Ben sadece nerede olduğuma bakarım.
Não quero saber onde estive. Quero saber onde estou.
Sadece anlatım biçimi ve tarzıyla değil ne yapılması gerektiği konusunda da. Ben de onları imzaladım..
Não apenas na fraseologia e no estilo, mas no conteúdo do que tinha de fazer, por isso assinei-as.
Ben sadece onun söylediklerine inandım, efendim. Söyledikleri oldukça güzel, değil mi?
Só tenho a palavra dele a provar isso.
Gerçek ben değil, sadece karakterler var.
É tudo o que sou. O verdadeiro eu não existe.
Sadece daha önce böyle bir şey yapmadığımdan değil, ama bana öyle geliyor ki, ben veya bu durumda bir başkası 13 yaşındaki bir kızın içini dökmesiyle ilgilenmez.
Não só porque nunca fiz isso antes... mas porque me parece que, assim como eu... ninguém está interessado nos desabafos de uma menina de 13 anos.
Bakın, deli olduğumu düşünmenizi istemem, bu öyle bir şey değil. Ben sadece...
Não quero que pense que estou louco nem nada, mas é so que... bem...
Beni incitebileceğin anda incittin ben sadece bir paçavrayım senin erkeğin değil
Tirei a sorte grande No dia em que te encontrei
Sadece bayan Tremaine yüzünden değil, doğru, ben çalışıyorum ve aptalım.
Não só por causa da menina Tremaine. É verdade, eu trabalho e sou uma tola.
Bu yer benim değil. Ben sadece buraya bakıyorum.
Não é minha, só cuido dela.
Bir dakika Rosemary. Sadece onların sorunu değil. Ben de hepinizi evlat edinmeyi planlıyordum.
Espera, Rosemary, não é só um problema deles... eu planeava adotá-los também.
- Hayatım boyunca çok yatak gördüm ancak hiç bir zaman... ben... sadece.. - Güzel, değil mi?
- Já vi camas na minha vida... mas nunca...
Ben, sadece seni değil, adını ve unvanlarını da seviyorum.
Não só te amo, como também amo o teu nome e o teu numeral.
Ben sadece burada laºi değil! Orospu!
Não pode deixar-me aqui!
- Bilirsiniz işte, Yani resmi bir şey değil Ben sadece... nasıl söylesem ucu açık şeyleri birbirine bağlayabilmek için.
Não é nada oficial. Tenho a mania de amarrar as pontas soltas.
Ben katı yürekli bir adam değilim, Sözkonusu olan sadece harcadığım paralar değil.
Para lhe mostrar que não sou cruel. Não é só uma questão de dinheiro.
Ben sadece mitralyözün peşindeyim bayım, Kutsal Kase'nin değil.
Não estou atrás do seu cálice, apenas da arma Gatling, senhor.
Ben ondan eski nişanlın olarak değil, sadece küçük maçımızı düzenleyen biri olarak söz ediyorum
Só falei nela como a pessoa que organizou a nossa partidinha, não como a sua ex-noiva.
- Ben sadece kendi çocuklarımı değil... Mr.Jensen'in çocuklarını da seviyorum. Mr. Jensen'i seviyorum.
Gosto dos nossos filhos, dos do Sr. Jensen e do Sr. Jensen.
Sadece bir yudum. Ağbin gibi değil. Ben de alabilir miyim baba?
- Só um pouco, não como o teu irmão.
Ben sadece bugünkü... hayranlarım için değil, onların çocukları... ve torunları için de öleceğim.
Hoje não vou morrer... só por meus fãs... mas sim pelos seus filhos e netos...
- Başka biri değil, sadece ben. - Sadece siz.
- Outra pessoa qualquer não, só eu...
Bunu sadece kadınlar çalışabilir, ben değil
Só as mulheres praticam isto, eu não.
Düşünmen kadar konuşmanı da ben yapabilseydim, seni sadece senatör değil, başkan yapardım.
Se além de falar por ti, também pudesse pensar por ti, faria de ti Presidente em vez de Senador.
Ben de sadece bir tepsi getiriyorum, değil mi?
Só vim trazer o tabuleiro.
Hayır, sadece neden diğer on milyon doktor değil de ben diye soruyorum.
Não. Apenas me faz pensar porquê eu e não um milhão de outros médicos que estão lá fora.
- Onemli değil, ben sadece bakıyorum.
- Não tem importância, estou só a ver.
Benim istasyonum değil o, ben sadece mimarlarıyım.
A estaçäo näo é minha. Sou apenas o arquitecto.
Horace Blatt temize çıkmışsa ve Kenneth Marshall'da yapmamışsa ve... ben de yapmadım elbette... Patrick Redfern temize çıkmışsa ve Myra Gardener'da temize çıkmışsa çünkü oda Patrick'in yanındaydı. Geriye sadece küçük bayan ürkek kalıyor değil mi?
É claro que, se não fui eu, nem Sir Horace, nem Kenneth, nem Patrick Redfern, nem Myra Gardener, então tem de ser a Sra. Cringe, não?
Ben sadece kalabalıktan nefret ederim, değil mi?
Eu odeio multidões. Você não?
Biliyorum, bunu senden ben istedim, ama o zaman sadece bir isimdin hoşlandığım adam değil.
Sei que pedi, mas era só um nome, não um homem de quem gostava.
- Ben değil, sadece o. - Peki. - Teşekkürler.
É só ele, eu não.
"Ben, Beatles'a değil, sadece kendime inanırım."
"Não acredito nos Beatles, só em mim."
Ben sadece diyorum ki, kendi beyaz dünyasının bütün ayrıcalıklarına sımsıkı tutunmuş beyaz bir liberalin -... evi, işi, eğitim imkanları, hatta Mercedes'i gibi -... siyahlara, ırkçılığın karşısında nasıl durmaları gerektiğini söylemek için biçilmiş kaftan olduğunu söylemek pek mümkün değil.
É que me parece que um branco liberal, que se agarra aos privilégios do seu mundo de brancos - os empregos, as casas, a educação, os Mercedes - talvez não esteja em posição de dizer aos negros como reagir ao apartheid.
" Sana bu mektubu yazdım sadece İtalyancama güvenmediğimden değil.. ... sen bunu tercüme ettirirken ben çok gitmiş olayım diye.
" Escrevo-lhe esta letra... não só porque você não acredita no meu Italiano... mas também porque quando alguém a traduzir para si, estarei longe.
- Ama kendimden sadece ben sorumluyum, başkası değil.
Sabes quem é responsável por mim? Eu, e mais ninguém.
Sadece seni de değil, hem seni, hem beni. Çünkü sen ve ben, bu işte beaberiz... beni anlıyor musun? Eğer sen sıyıramazsan, ben de sıyıramam.
E não só a ti, a ti e a mim, porque estamos no mesmo barco, percebes?
Sadece ben değil, tamam mı?
Para todos.
Sadece ben değil.
Não eu só...
Hayır o değil. Ben sadece yemek yiyordum.
- Estou aqui quieto a comer!
sadece benim 48
sadece beni 16
sadece ben 126
sadece beni dinle 27
sadece beni yalnız bırak 17
sadece ben varım 32
ben değilim 366
ben değildim 222
ben değil 585
değil mi 44479
sadece beni 16
sadece ben 126
sadece beni dinle 27
sadece beni yalnız bırak 17
sadece ben varım 32
ben değilim 366
ben değildim 222
ben değil 585
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32