Sadece bir adam tradutor Português
1,644 parallel translation
- Hayır, sadece bir adam.
Não. Um gajo.
Sadece bir adam, Lionel.
É apenas um tipo, Lionel.
Yanımda çalışan bir adam var sadece bu tur.oktan işlere bakıyor.
Tenho um subordinado que imagina sempre coisas fodidas para se fazerem às pessoas.
Adam'dan geliyorsa sadece bir yüzük değildir.
Nada é apenas uma coisa, quando se trata do Adam.
Adam'ın sadece benim çözeceğimi bildiği bir yol.
Eu arranjei uma forma de ouvir o CD, uma forma que o Adam sabia que só eu descobriria.
Dinden hoşlanmayışım bundan değil. Bu sadece... ben bir bilim adamıyım.
Não é que eu não goste da religião, mas eu sou um homem da Ciência, preciso de evidências concretas, de provas.
Özgürlüğe açılan kapıyı bulmak için adam gardiyanlardan birine sadece bir tane soru sorabiliyor gardiyanlardan hangisinin Yalancılar Ülkesi'nden ve hangisinin Dürüstler Ülkesi'nden olduğunu bilmiyor.
"Para dar com a porta que dá acesso à liberdade, " o estrangeiro pode fazer apenas uma pergunta a um carcereiro. " Contudo, não sabe qual é o da Terra da Mentira
Amcanız sadece evsiz bir adam değildi.
Quero que saiba que o seu tio não era apenas um sem-abrigo.
Genç adamın sadece bir tek hayali vardı.
O homem tinha apenas um sonho...
Yani senin gibi koca bir adam, Arap falan, öyle bir aile ve sadece bir erkek mi?
O senhor, um homem grande, árabe, com família... E só teve um filho?
Vakit yok. Eğer o adamı öldürenle aynı zehir ise, Ellie'nin sadece bir kaç saati kaldı demektir.
Se é o mesmo veneno do tipo morto, significa que a Ellie só tem algumas horas.
Hatırlamıyorum, ama adam bir katil değildi sadece para kazanmaya çalışıyordu.
Não me lembro. Mas não é um assassino, estava apenas a tentar ganhar uns dólares.
Levyeli bir adamım sadece.
Apenas um tipo com um pé-de-cabra.
Beyaz bir kadına iki kez bakmak, bir beyaza gülmek, hatta beyaz adamın gölgesine basmak gibi suçlara sonunda vergi pulu biçiminde bir kanun daha eklendi. Bu pul sadece esrarı değil, aynı zamanda keneviri ve kenevirden yapılan ilaçları da kapsıyordu.
Algumas ofensas incluíam em olhar uma mulher branca duas vezes, rir de uma pessoa branca, ou até pisar na sombra de um homem branco, o que levou à criação de uma lei tributária, uma estampilha que não apenas incluía a maconha,
Ben sadece adamımın daha önceki düşüncesizliği için bir kucaklamayla özür diliyorum, hepsi bu.
Estou só a pedir desculpa pela indiscrição dos meus amigos. - Sim. - Com um abraço.
Bu adam sadece bir gece ünlü biriyle takılmak istiyor..
O tipo só quer estar com uma celebridade do momento, esta noite.
Hayır, sadece yüzyüze konuşmayı göze alan bir adam olmak istiyorum.
Não, só quero portar-me como um homem e dizer-lhe cara à cara.
- O hiçbir şey, sadece emir alan ufak bir adam.
Ele não é ninguém, raia miúda a obedecer a ordens.
Eğer bir güvenlik görevlisi gibi davranırsam, Sadece daha fazla adam yollamalarına neden oluruz.
Se agir como um guarda de segurança, eles, simplesmente, vão mandar mais gente.
Hayır. Adam sadece kiralık bir tip.
Ele é apenas um pau-mandado.
Sadece arabası olan bir adam, Londra'nın en uzun yolundaki son evi satın alabilir.
Só assim ele compraria uma casa no fim da rua mais longa de Londres.
Hayır, sadece sarhoş bir adam.
Não, é só um bêbado.
Dr. Brennan her zaman kötü adamı yakalamanın sadece bir kısmı olduğunu söyler.
A Dra. Brennan diz que apanhá-los é só parte da história.
Oradaki yaşlı adam bir işlem bile yapmıyor. Sadece biriyle konuşmak istiyor.
Aquele velhote ali, nem sequer está a fazer nenhum transacção, ele só quer alguém com quem falar.
Sadece, garip bir adam vardı.
É só, um cliente que ficou um pouco estranho.
Sadece bir soru soracağım yaşlı adam.
Desejo perguntar-te uma coisa, velho.
Sadece sıradan sorunları olan sıradan bir adam.
Apenas um tipo normal com um problema normal.
Sadece İki Numaralı saç bandının, Bir Numara'nın gücüne sahip olmak isteyen her adamın kalbine zerkettiği sayısız vahşete sahip olacaksın.
Somente a violência assassina que a fita Número Dois incita no coração de todo o homem que deseja o poder da Número Um.
Şimdi kesin olarak Moskov'da mı? Sadece o değil. Muhbir, iki adamın onu tutup nazik olmayan bir şekilde arabaya bindirdiğini de söyledi.
A única forma de eu deixar esta sala é num saco ou a andar pela porta como um homem livre.
Ben sadece sıradan bir adamım.
Sou apenas um homem simples.
Adamım, sadece bir kız.
Meu, uma rapariga?
Bob, adamın kendisini çözdüğünden ve gelmesinin nedenini anladığından emindi. Jesse Bob'ın her olası hareketini ve eğilimini tahmin edebiliyor sadece Bob'ı aptalca bir sükûnete ve yanlış hüküme sürüklemek için masumu oynuyordu.
O Bob estava certo que ele o havia desvendado, que tinha visto as suas verdadeiras intenções, que o Jesse conseguia prever cada uma das tendências e jogadas do Bob, e estava apenas a fazer-se passar por ingénuo para induzir o Bob numa tranquilidade estúpida e em erros de julgamento.
Eğer gerçekten bulmak isteseydiniz, neden CIA, Lahey Savaş Suçları Mahkemesi, Birleşmiş Milletler ve NATO bizim sadece iki günde bulduğumuz bir adamı beş senedir bulamasın?
Em cinco anos, porque é que a CIA, a Convenção de Haia, as Nações Unidas e a NATO não foram capazes de encontrar um tipo que nós encontrámos em apenas dois dias, se o queriam mesmo encontrar?
Joe'yu kurtaran bir adam sadece.
- Oh, apenas um tipo que salvou o Joe.
Çok uzun zaman önce... başka topraklarda... sadece güce aşık bir adam tarafından.
Há muito tempo, noutras paragens. Fez-mo um homem que só amava o poder.
Sadece tek bir adam.
- Apenas um homem.
Ben sadece tarihe adını yazdırmak isteyen bir adamım.
Sou apenas um homem que quer deixar a sua marca na História.
Ona sadece adı bebekle anılan bir adam arıyor de.
Diga-lhe que fala um homem com um bebé.
Sadece bir silahlı adam var ve maske takıyor.
Só há um pistoleiro, e tem posta uma máscara.
"Üzerinde sadece köpek tasması olan çıplak bir adam binadan fırlayınca..." "... komşular alarma geçti. "
"Os vizinhos aperceberam-se quando um homem correu da zona... vestindo apenas uma coleira de cão".
Sadece bir kısmı adamım.
Meu, são muitos cus.
Eğer daha iyi hissetmeni sağlayacaksa sadece cinayete "teşebbüs" etmiş bir adamın gidişini izledin.
Se te faz sentir melhor tecnicamente permitiste que tentasse cometer um assassinato.
Grayer adında küçük bir adam sayesinde, bu en heyecan verici keşfi yapabilmek için sadece Hudson Nehri'nin karşına bir yolculuk yapmam yetti.
Graças a um pequeno homem chamado Grayer, Tive apenas de passar para la do rio Hudson para fazer esta incrivel descoberta.
bir deposit. ben küçük bir adamım efendim, çok fazla bilmiyorum... sadece bana bununla wne yapacağımı söyleyin size gerimi dönmeliyim yada denizaşırı göndermelimiyim?
O seu tio deixou algo comigo. Um deposito. Eu sou um homem pequeno, senhor, eu não sei muito..
- Sadece bir adam öldürdüm.
- Só matei um homem.
Sadece bir sürü eski dostu olan yaşlı bir adamım.
Ainda nem sequer fui eleito. Sou apenas um velho.
"Bir adam sadece çok fazla başarısızlıkta bulunabilir!"
"eu nasci para ser um falhado!"
Ben sadece işbilir bir adamım o kadar!
Isto chama-se Marketing.
Bu adam bizim için, Howard Dayı'ya kötülük yapan bir yabancıdan ibaret sadece.
Este cara, um total estranho para nós, fez algo muito ruim para tio Howard.
Ya gazeteler, "Ailesine bağlı ve NYU mezunu bir adam hiçbir suçlamada bulunulmadan ve avukatıyla görüştürülmeden sadece Tanrı'nın bildiği bir yerde alıkonuluyor." derlerse.
Poderiam dizer que um homem de família dedicado graduado pela NYU foi detido sem acusações, sem acesso a um advogado, - e arrastado sabe-se lá para onde. - Querido...
Bana sorarsan, kimliği bilinmeyen bir kadını öldüren adamı tekrar gördüğünü iddia eden, sadece ruh hastası bir kadın ve ondan başka gören yok.
Eu só vejo uma mulher emocionalmente doente que afirma ter visto o mesmo homem que viu a matar uma desconhecida que só ela viu.
sadece bir gece 27
sadece biraz 87
sadece bir kere 62
sadece bir 91
sadece bir tane 124
sadece bir tane mi 18
sadece bir kez 77
sadece bir yudum 20
sadece bir fikir 24
sadece bir dakika 169
sadece biraz 87
sadece bir kere 62
sadece bir 91
sadece bir tane 124
sadece bir tane mi 18
sadece bir kez 77
sadece bir yudum 20
sadece bir fikir 24
sadece bir dakika 169