Sen bir tradutor Português
63,897 parallel translation
Sen bir polis şefisin.
És chefe de polícia.
Carter, sen bir Ranger'sın. ATB ajanı değil. Çölün ortasında yönettiğin bir operasyonda da değilsin.
O Carter é um Ranger, não é um agente da UCT nem está no deserto a liderar uma operação.
Carter, sen bir Ranger üyesisin. CTU ajanı değil ve sana bu operasyon için izin veremem.
Carter, você é um Ranger, não é um agente da UCT e eu não posso autorizar esta missão.
Eee, bak, Carter, bize ihtiyacımız olan ipucunu getirdin ve buna minnettarız, ancak ama sen bir ATB ajanı değilsin.
Você já nos deus a pista necessária e estamos gratos, mas... Mas você não é um agente da UCT.
Sen bir kadınsın bir seçim yaptın, ve onu seçtin.
És uma mulher que fez uma escolha e escolheste-o.
Sen bir sosyopatsın, Jadalla, tıpkı baban gibi.
És um psicopata, Jadalla, tal como o teu pai.
Sen bir şey ister misin?
Queres alguma coisa?
Bug, sen bir dâhisin.
Bug, tu és um génio!
Sen bir tanesin.
És um amor.
Başkasının bebeğine bakan iyi bir insansın sen.
Você é boa pessoa por aceitar o bebé de uma estranha.
Sanırım içinde bir yerlerde sen de kaçmak istiyorsun, Kevin.
Acho que uma parte de ti deseja escapar, Kevin.
Yedinci yıldönümüne bir haftadan az kalmışken sen kimselere söylemeden gidiyorsun.
Estamos a menos de uma semana do sétimo aniversário e tu foges sem dizer nada a ninguém.
Ve sen Arturo, cemaatimizin kıymetli bir üyesi olmanın da ötesinde uluslararası geçerliliği olan bir NGO lisansının sahibisin.
E tu, Arturo, não és só um valoroso membro da nossa congregação como também um elemento licenciado e internacionalmente reconhecido pelas ONG.
Beni nasıl bir insan sandın ki sen?
Que tipo de pessoa pensas que eu sou?
Bence sen iyi bir insansın.
Acho que és uma boa pessoa.
Bence sen de iyi bir insansın.
Também acho que és uma boa pessoa.
Sen, Dr Garvey, sadece tek bir havariye uyuyorsun.
Tu, Dra. Garvey, és um apóstolo e só podes ser esse.
Sen de benim kadar iyi biliyorsun. Billy ve Flint ikilisi uzun süre bir arada kalamaz.
E sabes tão bem como eu que o Billy não pode coexistir com o Capitão Flint por muito tempo.
CIA, NSA müdürleri ve bir de sen.
o director da CIA, da NSA e tu.
Hastasın sen! Lanet olası bir hasta!
Tu és mesmo doentia!
Sen iyi bir adamsın.
Tu és um homem bom.
Sen ve ben bizden daha büyük bir şeyin parçasıyız.
Nós os dois vamos fazer parte de algo superior a nós.
Her şeyi yoluna koymak için bir fırsatın var, insanların hayatlarını kurtarmak için ama sen bundan kurtulmaya mı çalışıyorsun?
Tens a hipótese de impedir que mais pessoas morram e desmentes tudo?
Sen iyi bir adamsın, Kusuma ama inançtan yoksun birisin.
Tu és um bom homem, Kusuma, mas não tens fé.
Bu işleri düzeltmek için bir fırsatın var, insanları ölümden kurtarmak için ve sen bundan sıyrılmaya mı uğraşıyorsun?
Tens a hipótese de impedir que mais pessoas morram e desmentes tudo? !
Ama sen çalınacak bir eşya değildin ki.
Mas tu não és uma coisa que pode ser roubada.
John, sen ve ben konuşana kadar babana bir şey olmayacak.
John, nada vai acontecer ao teu pai até nós falarmos.
Evet ama sen sevdiği ve yaptığı tek işi elinden alınca geriye bir şeyinin kalmadığına karar vermiştir.
Talvez não tenha nada a perder, já que você lhe tirou o emprego.
Sen izinlerimi geri verene kadar bir şey yapamam.
Não posso fazer nada até que me devolva a minha autorização.
Sen ve Eric beni bırakıp gittiğinizde, tek düşünce beni ayakta tuttu. O da senin daha iyi bir yaşam sürdüğünü düşünmemdi.
Quando tu e o Eric me deixaram, um pensamento deu-me alento, o facto de irem fazer algo melhor.
- Sen parayı ayarlayana kadar bir şey yapmam.
Não agimos enquanto o dinheiro não for transferido.
Rebecca ölürse onu bulduğum yere geri koyarım, sen de ondan bir daha haber alamazsın.
Se a Rebecca morrer, deixo a Ara onde a encontrei e você nunca mais saberá dela.
Karılık vazifene gelince de böyle bir adamın tatmin olması için Nassau gibi bir yerde sen yatağa girmesen de girecek birileri bulunabilir.
Em termos das vossas obrigações para com ele, há muitas formas para um homem assim se manter satisfeito num lugar como Nassau, com pouca ou nenhuma participação vossa.
Sen masum bir kızı öldürdün.
Assassinaste uma miúda inocente.
Ama sen dağılmanın nasıl bir şey olduğunu zaten bilirsin.
Mas tu sabes tudo sobre ceder, não sabes?
Ve sen onlarla bir daha görüşmedin mi?
E não te encontraste com eles outra vez?
Ben, sen ve Kibera'da yaşayanların elektriğe ve suya ödediğinizin çok cüzi bir miktarını ödüyorum.
Eu pago uma fração do que te custa a ti e a toda a gente em Kibera pagar água e eletricidade.
Ona, sen ve ben bir sikişebilir miyiz sorsana.
Pergunta-lhe se eu e tu podemos dar uma queca rápida.
Sen de büyük bir yanlış yaptığını hissediyordun.
E tu pensavas que estavas a cometer um erro enorme.
Peki Bayan Blue, eğer sen ve delikanlı birer kelle avcısı değilseniz, o şovu yapmak müthiş bir riskti.
Então, se a menina Blue e o seu rapaz não são caçadores, dar o espetáculo foi um risco terrível.
Bir bakıma, sen ve kümen benim sayemde var.
De certa forma, tu e o teu grupo existem por minha causa.
Farklı bir mevzu : Polis memuru olarak şu Lila denen kadında güvenilmez bir şey olduğunu sen de sezdin, değil mi?
Outro assunto : como polícia, deves ter sentido que algo que não inspirava confiança naquela Lila, não?
Kendimi geçmişte yaptığım bir hata yüzünden şüpheyle felç etmektense konuya sen ve Sun gibi daha proaktif bir şekilde yaklaşacağım ve Rajan'a her şeyi söyleyeceğim.
Em vez de me deixar paralisar pela dúvida, um erro que cometi no passado, estou a pensar numa abordagem mais proativa, como tu e a Sun, e simplesmente contar tudo ao Rajan.
Sen "iyi değil" diyorsan, bu, bir şeyler havaya uçacak ve insanlar ölecek demektir.
Quando dizes "não é bom" quer dizer que vão começar a explodir coisas e a morrer pessoas.
Ürpertici bir eve giriyoruz ve sen adi Fisiltilar demek olan bir adamdan mi bahsediyorsun?
Vamos entrar numa casa sinistra e tu falas de um tipo chamado Whispers? A sério?
Sen harika bir aktörsün.
Tu és um ator fantástico.
Her neyse, sen diğer seçeneklere karşı açık fikirli ol ve yakında tekrar çalışmak için bir şey bulalım, tamam mı?
Bem, porque não mantém a mente aberta e arranjamos algo para trabalharmos juntos?
Oh hey, yapmazsın Bir anahtar olursa olsun olur Bu kapıya sen, olur mu?
Não tens a chave desta porta, pois não?
Sen bana öğretiyorsun Bir ders, değil mi?
Estás a dar-me uma lição certo?
Bir içki alabilirim. Karen, sen
Karen, é tu?
Ah! Bekle bir saniye, sen yapmadın Monica'nın sana tam olarak söylediğini söyle bana Margaret'e ne oldu siyahı.
Espera, não me disseste que a Monica te contou o que aconteceu mesmo com Margaret Black.
sen bir tanesin 30
sen bir meleksin 58
sen bir pisliksin 43
sen bir dahisin 132
sen bir erkeksin 31
sen bir harikasın 29
sen bir aptalsın 74
sen bir kadınsın 24
sen bir kızsın 17
sen bir yıldızsın 18
sen bir meleksin 58
sen bir pisliksin 43
sen bir dahisin 132
sen bir erkeksin 31
sen bir harikasın 29
sen bir aptalsın 74
sen bir kadınsın 24
sen bir kızsın 17
sen bir yıldızsın 18