Yol tradutor Russo
21,931 parallel translation
Affedersiniz, yol verin.
Извините, дайте пройти.
Yol açın.
Дайте пройти.
- Bomba, ağır iç kanamaya yol açmış. Kanı da pıhtılaşmadığı için Gideon'un elinden ancak bu kadarı geliyor.
Удар бомбы причинил значительные внутренние повреждения, а так как в его теле отсутствует свёртываемость,
Üzgünüm ama yol gösterici ilkemizden şaşamayız.
Мне жаль, но мы не можем отклоняться от наших принципов.
- Sanırım sormak istediği Damien Darhk'ı öldürerek diplomatik krize ve tarihte tahmin edilemez hasara yol açacak mısın?
Кажется, он хочет сказать, не создашь ли ты дипломатический кризис и рискнёшь ли неизвестным уроном, убив Дэмиена Дарка?
Zaman aberasyonları "zaman depremi" denen şeylere yol açıyor.
Джона Хекс. Временные аберрации вызывают так называемые времетрясения.
Ağır zaman sıçramaları bulantıya, geçici sağırlığa konuşma bozukluklarına yol açabilir.
Резкие скачки во времени могут вызвать тошноту, временную глухоту... лингвистическую дизориентацию. Ты.
Tek çıkar yol olarak da geçmişe gidip annemi kurtarmayı gördüm.
Мне казалось, что единственный способ исправить всё, будет вернуться в прошлое и спасти мою маму.
Bundan da çok verirsek kalıcı beyin hasarına yol açabilir. Başka seçeneğimiz yok.
Если мы это не остановим, он может получить необратимое повреждение мозга.
Yol için ikimize de kapuçino yapayım böylece bu gecenin maceralarına hazır oluruz..
Я заварю пару каппучино в дорогу, будем готовы к приключениям. Не волнуйся, Барри.
Bunu başaracağına ikna olmam için oldukça fazla yol alman gerekiyor. - Bunu yapabilirim, efendim.
Тебе нужно больше всех стараться, чтобы убедить меня, что ты справишься.
- Sana söylemiştim, Bratva tek yol.
Я говорил тебе, Братва – единственный выход.
Onu onurlandırmak için başka bir yol bulmalıyım.
Я должен найти другой способ почтить его память.
Buradan çıkmak için başka bir yol var mı?
Отсюда есть другой выход?
Pekala, ama tek yol seni öldürecek.
Ладно, но этот путь тебя убьёт.
Hızlıca yol katetmek için dağılıp her birimizin bir olası hedefi alması gerekiyor.
Для того, чтобы всех охватить, нам надо разделиться и следовать за целью.
Prometheus sana ulaşmak için başka bir yol bulmayacak mı?
А Прометей не найдёт другого способа достать тебя?
Biliyorum! Tamam, Harlin, seni bu şu anda içinde yol almakta olduğun
Ладно, Харлин, я тебя ссажу с поезда бреда, на котором ты хорошо устроился.
Ben de Mr. Castle'ı polisin elindekileri ve bildiklerini Öğrenmek üzere bir yol olarak hedef seçtim.
И я выбрала мистера Касла, как способ выяснить, что известно полиции.
Yol aç bakalım, Baba.
Дай пройти, папочка.
Bir çıkar yol bulana kadar...
♪ Но они нашли решение ♪
Bu Eski bir yol.
Это старый способ.
Sadece, hesaplamalarıma göre son 40 dakikada yaklaşık üç kilometre yol aldık sanki.
По моим подсчётам за последние 40 минут мы проплыли примерно 30 метров.
Bir kaç Yakuza delisi öldürülmesin diye Çin Mahallesi'nde Five-O'ya yol gösteriyorum.
Я помогаю Пять-0 пройти по улицам Чайнатауна, чтобы их при этом не убила группа боевиков Якудзы.
İstediğiniz şeyi almak için 100 farklı yol yok.
Нет 100 способов достичь того, чем мы хотим.
Anlasana, belki de bu konuda yanlış yol izliyorduk.
Знаешь, может, мы поступаем неверно.
Bu, daha derindeki bilince çok yönlü yol sağlayan tıbbi bir bileşim.
Это лекарственное соединение, которое даёт мгновенный доступ к глубинному сознанию.
Değil mi? Yol, harita, pusula hepsi burada.
Дорога, карта, компас, всё здесь.
Bize tartışmaya yol açan marjinal hareket diyorlar.
Ранее в "Пути"... Они называют нас сомнительным движением.
Ama bazılarımız için, güne başlamada besleyici bir yol.
Но для некоторых из нас, это лучший способ начать день.
Beni bağışlıyorsun, çünkü bunu telafi etmem için bir yol bulmuşsun.
Прощаете, потому что нашли способ, как я могу загладить вину.
Tüm bu sıradan şeylerden kurtulup Gerçek katilin izini bulacağımız için çok heyecanlıyım, Ki muhtemelen bulacağımız yol cehenneme gidiyor,
Я просто жутко рад избавиться от заморочек с санитаром и пойти по следам настоящего убийцы, которые, скорее всего, ведут в ад, потому что все мы знаем, что дьявол родом оттуда.
Işığı yakalıyor ve bir parlamaya yol açıyordu.
Она бликовала на снимках.
Orası yol tarafı!
Эта сторона выходит на улицу!
İstatiksel olarak konuşacak olursak Todd'ın tohumlarının yumurtalarımda büyümesini sağlamak için en iyi yol eski yöntemi kullanmak.
С точки зрения статистики, продукту Тодда лучше всего добраться до моей яйцеклетки старым добрым способом.
Önümüzde az sayıda yol var.
У нас осталось не так много вариантов.
Sheldon'ın özür dilemesi oldukça nazikçeydi. Çok yol katetti. Ya da kısa yolu uzun sürede, böylece çok gibi hissediliyor.
Было очень мило услышать извинения от Шелдона что ж, он прошел долгий путь или короткий но очень медленно так что, это кажется длинным путем ваши отношения с ним очаровательны я готовлюсь к написанию книги о парах, которые многого достигли
Lanet olsun, yol kapalı!
О, черт! Мы в ловушке!
Bunun onlarla aramdaki buzları eritmek için güzel bir yol olduğunu düşündüm.
Так что я подумал, что это может помочь растопить лед.
Bu soruşturmaya yardımcı olabileceğimiz herhangi bir yol var mı?
Можем ли мы хоть как-то помочь с расследованием?
Es geçtiğimiz her yol barikatında üniformalı askeri personellerden vardı.
На каждом КПП есть военнослужащие в форме.
Castillo ve diğerleri,... ülkeyi bölmenin onu kurtarmak için tek yol olduğunu düşünürek insanları bir dizi çerçöp için satıyordu.
Кастилло и остальные, они вложили мысль в головы, что страну можно спасти, только разделив её
Nathan James planlandığı gibi Deniz Üssüne doğru yol alır vaziyette radarda gözüktü.
Нейтан Джеймс появился на радаре курс на военную базу, по расписанию.
Liman ağzına doğru yol alıyorlar,
Направляясь в эту бухту
Kahrolası şeyler saatlerce yüksek irtifada yol kat edebiliyorlar.
Ракеты могут висеть в воздухе несколько часов
Bu haberleşmeleri dinleyebileceğimiz bir yol var mı?
Мы можем прослушать их линию?
Bu tür zamanların çaresizlikle geçtiğini biliyorum, inanın bana fakat başka bir yol da var.
Знаю, сейчас отчаянные времена, но есть другой путь.
Ama bu tek yol.
Но ситуация сложилась вот так.
Sadece yol alıyoruz, manzarayı izliyoruz.
Просто катаемся, любуемся видами.
Yani... bu uzun bir yol ama bence umutlu olabiliriz.
Ну, это... это все еще длинный путь, но я думаю, что мы можем позволить себе надеяться.
Şimdi Agnes'den yol durumu.
А теперь Агнес о ситуации на дорогах.
yolanda 37
yoldayım 53
yolun açık olsun 53
yoldaş 232
yolunda 84
yolda 98
yolculuk 18
yoldayız 37
yoldaşlar 278
yolcu 30
yoldayım 53
yolun açık olsun 53
yoldaş 232
yolunda 84
yolda 98
yolculuk 18
yoldayız 37
yoldaşlar 278
yolcu 30
yolunuz açık olsun 26
yolla 17
yolculuk nereye 42
yoldan çekil 147
yoldalar 39
yolun sonu 43
yollar 24
yolumuz uzun 30
yolu yok 35
yola devam 17
yolla 17
yolculuk nereye 42
yoldan çekil 147
yoldalar 39
yolun sonu 43
yollar 24
yolumuz uzun 30
yolu yok 35
yola devam 17