Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ A ] / And my mother

And my mother перевод на турецкий

7,499 параллельный перевод
He and my mother, they died two years ago.
O ve annem iki yıl önce öldüler.
And my mother is Swedish.
Annem ise İsveçliydi.
Please, just a few lines to my fiancee and my mother
Lütfen. Sadece anneme ve nişanlıma birkaç satır yazacağım.
Yeah and my mother would like to meet you too, by the way.
Evet ve bu arada annem seninle de tanışmak istiyor.
I was a coward once and my mother paid the price.
Bir zamanlar korkak biriydim, bedelini annem ödemişti.
- You know I love you more than almost anyone, except Tyler and Rob and my mother... sometimes.
Seni neredeyse herkesten çok sevdiğimi biliyorsun. Tyler ve Rob'un haricinde bir de ara sıra annemin.
I raised my four younger siblings during my father's heroin addiction and my mother's clinical depression, then attended vassar under a work-study scholarship before serving in the peace corps for three years in Nepal, and then returned to the U.S.,
Dört kardeşimle birlikte büyüdüm babamın eroin düşkünlüğü ve annemin klinik depresyonları gölgesinde. Sonra Nepal'de 3 yıl barış gücünde hizmet vermeden önce bir çalışma grubuna katıldım. ... ardından Amerika'ya geri döndüm.
Your mother forgot her cellphone and left it at my house.
Annen telefonunu bizim evimizde unutmuştu.
My mother's lived her life trying to make me a prima donna and I ruined her dreams just like that.
Annem beni Primadonna yapabilmek için ömrü boyunca uğraştı ne var ki hayallerini öylece yerle bir ettim.
Hannah's my daughter, and she's been staying with me for a while while her mother sorted a few things out with her new husband.
Hannah benim kızım ve annesi, yeni kocasıyla bazı şeyleri hallederken benimle kalıyor.
In the Sosenki forest, the forest, where my mother and her sisters loved to pick mushrooms and berries, spend the night in sleeping bags in the creek under a starry sky,
Sosenki ormanında, annem ve kız kardeşlerimin bulunduğu orman mantar ve çilek toplamayı sevdikleri yıldızlı gecelerde geceyi dere kenarında uyku tulumlarında geçirirlerdi.
My mother grew up in a kind of vague fascination - in the world of spirituality and beauty.
Annem maneviyat ve güzellik dünyası arasında belli belirsiz bir hayranlıkla büyüdü.
When I was sick, and I would lay my head in my mother's lap, she'd run her fingers through my hair.
Hastayken başımı annemin kucağına koyardım o da parmaklarını saçımda gezdirirdi.
My brother, my mother, and my uncle were sick.
Kardeşim, annem, ve amcam hasta.
My mother's buried up in Smith's Hill, and a stone for my father, too, he was... he was lost at sea before I was born.
Annem Smith Tepesi'nde gömülü, Babam için de bir mezar taşı var. Ben doğmadan önce denizde kaybolmuş.
I often wonder if what happened to my mother and father changed me from someone who might have seen the best in people to someone who always expects the worst.
Sıra bende... Annem ve babamın başına gelenleri ben yaşasaydım insanların içinde iyiliği gören biri olmaktan çıkıp en kötüsünü bekleyen biri olur muydum?
My mother and I did not always get along.
Annem ile her zaman anlaşamazdık.
My mother made me understand that every human society is a pyramid and that some lives will always matter more than others.
Annem tüm insan topluluklarının bir piramit olduğunu anlamamı sağladı. Ve bazı hayatların diğerlerinden daha önemli olacağını.
And after a while I couldn't take it anymore and I, um, I went to my mother and I told her that I needed help.
Sonrasındaysa buna daha fazla katlanamadım. Ve ben... Anneme gittim ve yardıma ihtiyacım olduğunu söyledim ona.
Because I made my mother and father a promise to cherish the place we were so happy.
Çünkü annemle babama çok mutlu olduğumuz o yere sevgiyle bakacağıma söz verdim.
You have never been and you never will be my mother.
Sen hiçbir zaman benim annem olmadın ve asla olmayacaksın.
I'm 16 now and still live with my mother.
Şu an 16 yaşındayım ve hâlâ annemle yaşıyorum.
Right before my statement, he pulled me close, so it would look like he was hugging me, and then he whispered in my ear, 'You know it's all your fault, right? You killed your mother.'
İfade vermeden önce beni çekti dışarıdan bana sarılıyor gibi görünüyordu kulağıma eğilip dedi ki "Hepsi senin suçun, biliyorsun değil mi anneni sen öldürdün."
My biological mother had stipulated that whoever took me had to be college-educated, wealthy and Catholic.
Biyolojik annem beni alacak olan ailenin, .. üniversite mezunu, varlıklı ve katolik olmasını şart koşmuştu.
Paul and Clara Jobs were none of those things, so my biological mother wouldn't sign the adoption papers.
Paul ve Clara Jobs hiçbirine sahip değildi. Bu yüzden annem de evrakları imzalamadı.
We all went to the funeral mass. My mother and my father and myself.
Cenaze törenine hepimiz yani annem, babam ve ben gittik.
Jim and I promised my mother we'd take her back to the car.
Jim ve ben anneme onu arabaya götüreceğimize dair söz verdik.
Our maid went into my mother's wardrobe and took out the clothes, and she said to her, "Don't think of going to the police, because they'll be here anyway."
Hizmetçimiz, annemin dolabından kıyafetleri çıkardı ve anneme dedi ki, "Polise gitmeyi düşünmeyin."
And he had names for three more children that he wanted, but as it so happens, my mother caught up with age and then she couldn't have children anymore.
Babamın aklında, istediği üç çocuk için daha isimler vardı ama işe bakın ki, annemin yaşı geçmişti ve artık çocuğu olmuyordu.
There's a huge hole in the floor of my mother's room and I'm broke.
Annemin yatak odasında koca bir delik var ve meteliksizim.
I should have spent the rest of my life... watching TV and hiding from the world like my mother.
Hayatımın geri kalanını... annem gibi televizyon seyredip dünyadan saklanarak geçirmeliydim.
But this fellow, Cicero, who took Pa, also took my mother's life, and I mean to make him pay for that.
Ama Baba'yı kaçıran adam Cicero, aynı zamanda annemi öldüren kişi. Bunu ona, ödetme niyetindeyim.
You should ask my mother and my sisters.
Annemle kız kardeşlerime sormalısın.
In front of her, and I don't want to know her stuff, either, I mean seriously, my mother's lovely.
Hiçbir şeyini bilmek falan da istemiyorum cidden annemin aşklarını falan.
I got to Leningrad and started using my mother's name...
Leningrad'a gidip annemin soyadını kullanmaya başladım.
I've heard so much about you from Mother and my sister.
Annem ve kız kardeşimden hakkınızda çok şey duydum.
I'm looking for my mother, Mr. Dharuna. And her dinner companion.
Annemi ve yanındaki beyefendiyi arıyorum Bay Dharuna.
One morning... I woke up and there was this big dude hammering my mother.
Bir sabah uyandım ve o koca adamın annemi becerdiğini gördüm.
Sage, are you and your Shiva planning to kill my mother?
Swami, sen ve Lord Shiva'n annemi öldürmeyi mi planlıyorsunuz?
My mother looks at me with this sadness and not the usual affection.
Annem bana yüzünde bu alışılmadık ifade ve hüzünle bakıyor.
The school infirmary said I was having a panic attack and called my mother.
Okul reviri, panik atak geçirdiğimi söyleyip annemi aramıştı.
Your mother was a good Catholic and everything, but when it comes my time to go, just throw me on the fire and feed me to the fish.
Annen iyi bir Katolik'ti falan tamam ama benim gitme zamanım gelince beni ateşe at sonra da balıklara yem et gitsin.
I came home from the factory where I worked and my mother introduced me to a man in a very nice suit.
Annem beni şık bir takım elbise giyen bir adamla tanıştırdı.
And you think it has something to do with my mother?
Bunun annemle bir alakası olduğunu mu düşünüyorsun yani?
They said it wasn't my fault, but there was a mother and a baby in the other car and... the baby didn't make it.
Hatanın bende olmadığını söylediler ama diğer araçta bir anne ve bebeği vardı bebek kurtulamadı.
Tell me how my mother and father loved each other.
Annem ile babamın aşkını anlat bana.
But take my advice... And do not try to contact your mother on your own anymore.
Ama benden sana bir tavsiye artık annenle tek başına irtibata geçmeye çalışma.
My mother Annikki and my father Fritz Angelhurst - met in Petsamo.
Annem Annikki ile babam Fritz Angelhurst, Petsamo'da tanışmışlar.
And I saw "a nightmare on elm street" with my mother, thank goodness, on cable.
Neyseki, annemle televizyonda, "Elm sokağında kâbus." filmini izlemiştim.
And I felt it was my mother, and I heard her voice, and she Says, " honey, I'm here.
Annem olduğunu hissettim ve sesini duydum. "Tatlım, ben geldim, ben geldim." diyordu.
And it felt so different from that past presence, because, you know, this was my mother.
O geçmiş varlığa göre çok farklı gelmişti. Çünkü, bu kadın annemdi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]