Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ N ] / Not the same thing

Not the same thing перевод на турецкий

989 параллельный перевод
It's not the same thing for me, okay?
Benim için aynı şey değil, tamam mı?
It's not the same thing.
Bunlar farklı şeyler.
No, that's not the same thing.
Hayır, bu aynı şey değil.
It's not the same thing as being surrounded by your buddies.
Dostlarınla çevrelenmekle aynı şey değil.
That was not the same thing as a skeleton in a museum.
Bu müzede olduğundan daha iyi oldu.
Deliberate cremation is not the same thing.
Ölü yakma töreni aynı şey değil.
No, that's not the same thing at all.
Hayır, hiç de aynı şey olmaz.
Not the same thing.
Aynı şey değil.
It's not the same thing.
Hayır aynı değil!
NOT THE SAME THING EXACTLY, BUT PRETTY CLOSE.
Birebir aynısı değil ama oldukça benzer.
- lt's not the same thing.
- Aynı şey değil.
Well, I think there's something wrong too, miss, but not the same thing.
Bence de bir sorun var ama aynı şey değil.
That's a good point, but it's not the same thing.
İyi yerden yakaladın, ama bu aynı şey değil.
Come now, Carlos, it's not the same thing.
Haydi ama, Carlos, bu aynı şey değil.
It's not the same thing.
Teknik olarak aynı şey değil.
Dick's very sweet and we're very happy together but I guess it's just not the same thing.
Dick çok tatlı... ve birlikte çok mutluyuz... ama sanırım bu aynı şey değil.
- It is not the same thing.
- Aynı şey değil.
It's not the same thing as men gunning each other down in the middle of the street.
Bu sokakta bir adamı öldürmekle aynı şey değil.
That's not the same thing as really seeing it.
Gerçeğini görmekle aynı şey değil.
It's not the same thing.
Aynı şey değil.
- It's not the same thing.
- Sessiz ol.
He doesn't want me to come here, that's not the same thing.
Buraya gelmemi istemiyor hepsi bu. Ayrıca sen de davetlisin, gelebilirsin.
- It's not the same thing.
- Aynı şey değil. - Nedenmiş peki?
Sensational stuff, murderers, are always rather abstract in the papers... But in your own life, it's not the same thing.
Sansasyonel olaylarda, katiller gazetelerde soyut görünüyorlar ama insanın kendi yaşamında, durum aynı değil.
It's not the same thing, it's all matter of aesthetics.
Aynı şey değil, tamamen estetik sorunu.
It's not the same thing.
İkisi aynı şey değil.
And not the same thing at the lab.
Ve laboratuardakilerle aynı şey değil.
It's not the same thing...
İkisi aynı şey değil.
It looks the same... but it's not the real thing.
Aynısı ama gerçeği değil.
What you call justice may not be the same thing as our justice.
Adalet dediğin şey, bizim adaletimizle aynı şey olmayabilir.
From now on, not only will our Santa Claus continue in this manner but I want every salesperson to do precisely the same thing.
Bu yüzden, artık... sadece Noel Babanın değil,... aynı zamanda bu mağazadaki her satıcının... tamamiyle aynı tavır içinde olmasını istiyorum.
- It's not the same thing.
- Onu sormamıştım.
It's not quite the same thing, my dear.
Bu tam aynı şey değil, tatlım.
It would not be the same thing at all!
Hiç de aynı şey değil!
That's not quite the same thing.
- Bu aynı şey değil.
His Excellency will not have occasion to say the same thing to me.
Ekselanslarının bana aynı şeyi söyleme fırsatı olmayabilir.
I know, but I don't know if this is the same thing or not.
- İkisi aynı şey mi, bilmiyorum.
And were you not told the same thing by his wife?
Peki mahkumun karısı da aynı şeyi söylemedi mi?
It's not that I wouldn't appreciate it, but it's just not for me, cooped in an office counting somebody else's money, doing the same thing day after day.
Buna minnettar olurum ama... bana göre değil yani,... ofiste tıkılıp başkalrının parasını saymak... her gün aynı şeyleri yapmak.
- It's the same thing. - No, it's not.
- Hayır, değil!
I dare say we're probably not talking about the same thing.
Aynı şeylerden bahsetmiyoruz sanırım.
Life at a standstill is not quite the same thing.
Duran bir hayat tamamen aynı şey değildir.
That's not the same thing.
Aynı şey değil.
- The same thing, not the zone itself? - I would say not, captain.
- Bölgenin kendisi olamaz mı?
And if I do not help, the same thing will happen to Polya.
Ben yardım etmezsem, aynı şey Polya'nın da başına gelir.
You're too good a scientist not to be thinking the same thing I am.
Sen çok iyi bir bilim adamısın, ama aynısını kendim için söyleyemeyeceğim.
No such thing as worrying to much.. Not when you got the fuzz and the Mafia after you at the same time.
Polisin ve mafyanın aynı anda peşinde olması pekte endişelenecek şeyler değil.
- lt's not quite the same thing.
- Bu tam anlamıyla aynı şey değil.
You think not getting caught in a lie is the same thing as telling the truth?
Bir yalanınızın ortaya çıkarılmamasıyla doğruyu söylemenin aynı şey olduğunu mu düşünüyorsunuz
All the same, it is not very nice thing to do.
Ne olursa olsun, böyle yapmak çok güzel bir şey değil.
Oh, the same thing I always feel every time I have the dream. Outrage. Frustration at not being able to save her.
Her zaman hissettiğim aynı şeyi her rüya gördüğüm anki öfke onu kurtaramamanın verdiği dayanılmaz acı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]