Things перевод на турецкий
197,344 параллельный перевод
You run DOD point for all things NASA.
NASA'daki tüm Sav. Bk. işlerini sen yürütüyorsun.
When you're the little fish, you see things the big fish miss,'cause they're too busy puckering up to other big fish.
Küçük bir balıksan, büyük balıkların kaçırdığı şeyleri görürsün. Çünkü onlar da diğer büyük balıklarla kırıştırmakla meşguldür.
- Oh, I had a few things to get out the door.
- Halletmem gereken birkaç iş vardı.
"For these things in themselves may be changed, or change for thee, - and love, so wrought, may be un-wrought..."
"Çünkü bu şeyler kendi başlarına değişebilir ya da değiştirilebilirler. Böyle işlenmiş olan aşk da onlarla silinip gidebilir."
Please take your things up to your room.
Eşyalarını yukarı götür.
Do you never imagine things are different than they are?
Hiçbir şeyi olduğundan farklı hayal etmez misin?
If a person puts their best foot forward, things can go well.
İnsan elinden geleni yaparsa işler yolunda gider.
Let me tell you all the things you'll need to know about lunch.
Öğle yemeği kurallarımızı anlatayım.
I'll just put my things away and then I'll be right back down to help you with supper!
Eşyalarımı koyup yemeği hazırlamana yardıma geleceğim.
I'll try to smooth things over.
Sakinleştirmeye çalışırım.
A girl of her tender age, she oughtn't to know such things.
Onun yaşında bir kızın bunları bilmemesi gerekir.
You have not been ruled properly for a long time, and many things have been neglected.
Uzun zamandır başınızda doğru düzgün bir yönetim yoktu. Birçok şey ihmal edildi.
But perhaps he understands some things that you don't.
Ama belki senin anlamadığın bir şey anlamıştır.
He has other things on his mind.
Onun kafası başka şeylerle meşgul.
How dare you say such things?
Nasıl böyle şeyler söylersin?
Perhaps we should have done things a more interesting way.
Belki de işleri biraz daha ilgi çekici şekilde yapmalıydık.
The Lord comes before all things.
Tanrı her şeyden önce gelir.
Sometimes, God does things to test us.
Bazen Tanrı bizi imtihana tâbi tutar.
I struggle now with just ordinary things.
* I struggle now with just ordinary things.
Now. - I will pack a few things.
Birkaç eşya alacağım.
But sometimes... Sometimes, we have to consider things beyond our feelings.
Ama bazen bazen hislerimizden fazlasını düşünmemiz gerekir.
You always like to complicate things, Bjorn.
İşleri karmaşıklaştırmayı seviyorsun Björn.
Things on genetic makeup.
Genetik düzenlemeler ile ilgili şeyler.
Hey, team, how's things?
Hey, ekip, nasıl gidiyor?
- Things happen.
Ve öyle de oldu.
equipped for certain things.
Bazı şeylerle yüzleşmek için gerekli donanıma sahip değil.
I hadn't really thought about it. There are so many things I hadn't thought of before today.
Daha önce hiç düşünmediğim bir sürü şey var.
I don't need school for any of those things.
Bunların hiçbiri için okula ihtiyacım yok.
Jerry and I will put things right at Green Gables and be back as soon as we can.
Jerry'le Green Gables'ta işleri yoluna koyup hemen geri döneriz.
A week really isn't that long when you plan out all the things you want to do.
Yapacaklarını önceden planlarsan bir hafta aslında çok uzun değil.
I know for a fact that it's good to have things to look forward to.
Ben gelecekten beklediklerin olmasının iyi olduğunu bilirim.
You seem awful smart about things.
Her konuda bildiğin bir şeyler var.
It helps you remember things.
Hatırlamana yardım eder.
Did you have a chance to talk things over with Diana?
Diana'yla konuşma fırsatın oldu mu?
You are able to imagine things after all, or else you'd never have understood how I've longed for this very thing.
Yoksa uzun zamandır bunun özlemini çektiğimi bilemezdin.
I'll try to stop longing for things I can never have.
Sahip olamayacağım şeyler için sızlanmayacağım.
My two favorite things together. [giggling]
En sevdiğim iki şey bir arada.
I've heard nice things about you.
- Hakkında iyi şeyler duydum.
Well... that's just how things worked out.
O zaman için öyle gerekiyordu.
They're just things.
Ivır zıvır işte.
You'll manage things at Green Gables, won't you?
Çiftlikte işlere sen yardım ediyorsun değil mi?
And I know that it was hurtful, those things that I said, and I'm sorry.
Sana söylediğim o şeylerin kırıcı olduğunu biliyorum ve özür dilerim.
That's one of the things I wanna get his take on.
Akıl almak istediğim şeylerden biri de o.
Three things I know nothing about.
Hiçbir şey bilmediğim üç şey.
I get anxious during these type of things.
Bu tür şeyler sırasında endişeleniyorum.
You poor things, you must be exhausted.
Zavallıcıklar, siz yorgunsunuzdur şimdi.
So things started to turn around?
Peki işler tersine dönmeye başladı mı?
We have to stop hiding things from each other.
Birbirimizden bir şeyler saklamayı bırakmalıyız.
Go on and set your things down.
- Hadi, eşyalarını bırak.
It all depends on how you look at things.
- Olaylara bakış açına bağlı.
I've got much better things to do.
Yapacak daha iyi işlerim var.
things happen 87
things will get better 22
things change 215
things fall apart 17
things will change 18
things have changed 201
things like 24
things could be worse 16
things to do 42
things are looking up 44
things will get better 22
things change 215
things fall apart 17
things will change 18
things have changed 201
things like 24
things could be worse 16
things to do 42
things are looking up 44
things are going well 18
things are great 27
things are changing 33
things are different 35
things like this 16
things are good 60
things would be different 16
things are different now 78
things are bad 21
things got out of hand 38
things are great 27
things are changing 33
things are different 35
things like this 16
things are good 60
things would be different 16
things are different now 78
things are bad 21
things got out of hand 38
things changed 35
things like that 163
things are fine 21
things are 35
things are going to change 16
things that 17
thing 1205
thingy 49
thing is 516
things like that 163
things are fine 21
things are 35
things are going to change 16
things that 17
thing 1205
thingy 49
thing is 516