Так много перевод на турецкий

Их было так много.

Sayıca onlardan çok çok azdık.

Так много.

Çok fazlalar.

Раз у тебя не так много времени, как хотелось бы, почему бы на время не отложить тему Омара Брэдли и сконцентрироваться на чём-то менее амбициозном?

Şu aralar dilediğin kadar fazla zamana sahip olmadığından,... neden Omar Bradley fikrini bir süreliğine kenara bırakıp o kadar da büyük olmayan başka bir şeye odaklanmıyorsun?

Я... прости, что оставил тебя с ней наедине так много.

Seni onunla çok fazla yalnız bıraktım.

У нас было так много секретов между нами, и Я так устала держать мину.

Aramızda çok fazla sır var ve ben bunları.. ... saklamaktan yoruldum.

Иногда я бы хотел, чтобы ты не носил так много голубого, потому что я чувствую зависть, что ты так хорошо в нём смотришься.

Bazen, bu kadar mavi giymesen keşke diyorum çünkü sana çok yakıştığı için kıskanıyorum.

У меня так много домашки по лабораторной на эти выходные.

Bu tatilde bitirmem gereken bir sürü laboratuvar ödevi var.

В Мэнитуоке не так много крупных преступлений, за которые люди сидели в тюрьме, и уж тем более, сидят там до сих пор.

Manitowoc saldırı suçundan öyle çok fazla insanın hapse girdiği bir yer değil. Hapiste bu suçtan yatan kişi sayısı sınırlıdır.

Она... так, она сказала так много.

Evet, çok şey söyledi.

Как приятно видеть так много друзей Клэр.

Claire'in bütün arkadaşlarını burada görmek çok güzel.

Не... у вас так много забот...

Başka bir hal çaresi vardır.

Так много способов доказать мою невиновность.

Masumiyetimi kanıtlamak için kullanabilecekleri bir sürü yol var.

Один из аргументов прокуратуры — что пришлось бы организовать огромный заговор и привлечь так много людей, что это просто нереально.

Savcılığın öne sürdüğü, bunun pek çok kişinin dâhil olması gereken geniş kapsamlı bir komplo kurularak yapılabileceği ve bunun da imkânsız olduğu.

Я обратился к нему за помощью с этим делом, потому что это определённо не то дело, которое может вести один человек, и в Ошкоше не так много адвокатов, у которых есть опыт ведения дел по убийству.

Bu davada bana yardımcı olması için kendisine yalvardım çünkü kesinlikle tek bir kişinin altından kalkabileceği bir dava değil ve Oshkosh'te cinayet vakalarında tecrübesi olan çok fazla avukat yok.

Мы починили так много домов.

Birçok evi tamir ettik.

- У нас не так много денег сейчас - Знаю

- Şu sıra para konusunda biraz eksiğimiz var.

Так много странных вещей произошло

- Kim bilir? Bir sürü tuhaf şey oldu.

Осталась всего неделя, а нам так много предстоит сделать!

Sadece bir hafta kaldı ve daha yapacak çok işimiz var.

Я не могу это сделать, потому что нам так много всего надо обсудить.

Olmaz çünkü onunla konuşacak çok şeyimiz var. Yapma ama.

Ужасно жарко от него. Так много свечей!

Çok fazla mum var.

Но за последние 10 лет случилось так много всего.

10 yıl boyunca pek çok şey oldu.

Не знаю, почему ты ограничиваешь себя одной булкой, когда их так много.

Neden tek bir ekmekle kısıtlıyorsun kendini bilmiyorum. Onlardan çok var.

Вам не кажется, что у вас и так много врагов?

Sizce zaten yeterince düşmanınız yok mu?

Нехорошо появляться в незнакомом районе и привлекать к себе так много внимания.

Yeni bir muhite gelip bu kadar dikkat çekmek hiç de iyi bir fikir değil.

Так много людей и столько промахов?

Bu kadar adam var ama bir hedefi bile vuramadılar. Hem de iki kez.

Так много лестниц.

Her yer merdiven kaynıyor.

Ого, вас так много.

Vay be, amma kalabalıksınız.

Немного. Но у папы в машине не так много кнопок.

Biraz, ama babamın kamyonetinde bu kadar çok düğme yok.

Мы так много спорим друг с другом, затаиваем обиды, говорим ужасные вещи, за спиной друг у друга.

Birbirimizle sürekli kavga hâlindeyiz kin tutuyoruz birbirimizin ardından korkunç şeyler söylüyoruz.

У нас еще так много вопросов, так и не получивших ответа. был ли Супермен частью плана этой атаки?

Nasıl oluyor da ona en çok ihtiyacımız olan zamanda böyle kolayca ortadan kaybolabildi?

У нас не так много женщин-врачей, так что шансы против вас работает в одну при первой возможности.

Burada kadın doktor çok azdır. İlk gelişinde karşılaşma ihtimalin de çok düşüktür.

Не так много. Я этого не делают.

- Ye-mem.

Знаю, что ты думаешь – много кто так завязывает обувь.

Ne düşündüğünü biliyorum, birçok insan botlarını öyle bağlar diyeceksin.

я думаю большинство из вас знает что я, эээ, был в реабилитационном центре, так там не так уж много времени на шоппинг, да.

Çoğunuzun bildiği gibi rehabilitasyondaydım bu yüzden alışveriş yapacak pek zamanım yoktu.

Я не очень много знаю про рептилий, но с ним что-то не так.

Sürüngenler hakkında pek bir şey bilmiyorum ama onda yanlış olan bir şey var.

На самом деле у меня не так уж много на счету.

Sabıka kaydım çok kabarık değil.

Так, мисс Вермут много не наливать.

Bayan Vermouth'tan küçük bir damla.

Предстоит собрать ещё много информации, так что...

Hâlâ bilgi toplamamız gerekiyor, o yüzden...

Серьезно, как ты умудряешься съедать так много сахара?

Bütün dükkandaki en tatlı dişi ve dar kalçayı sen almışsın.

Я прочитал много проповедей, но никогда не произносил речь шафера, так, пожалуйста, помучайтесь со мной.

Birçok vaaz verdim ama sağdıçlık konuşmasını hiç yapmadım, lütfen sabır gösterin.

Нужно много о чём подумать, так что пойду займусь делом.

Bu konuda bayağı bir düşünmem gerekiyor, o yüzden ben en iyisi gidip başlayayım.

Она купила много мебели для этого дома, и в этом они с мужем расходились, так как он считал, что она тратит слишком много денег.

Bir noktada, kocasının karşı çıkacağı çoklukta mobilya alımı yapmış. Çünkü çok fazla para harcamış.

Знаете, на свете не так уж много проблем, которые нельзя решить за хорошей чашкой чая.

Güzel bir çayla halledilemeyecek hiçbir şey yoktur.

У нас много мусора. Да. Почему я ответил так странно?

Sonra karanlıkta burada beklerken ve sen de sabah kalkarken düşündüm ki, bu biraz korkutucu ve tehdit ediyor gibi olabilir.

Знаешь, у меня не так много опыта или примеров...

- Gideyim mi, yoksa... - Hayır, kal. Yaptığın hoşuma gitmedi.

Если пойдем так, как ходят туда люди, то потратим много дней.

Şimdi, insan yolundan gidersek, oraya varmamız günler sürer.

Наша речь включает много танцев. Ведь так? Нам нужны свободные руки.

Konuşmamızda dans ediyoruz ya... ellerimiz serbest olmalı.

Я была так обезвожена, что пила из лужи, и мне пришлось лечь в больницу, потому в лужах много грязи.

Bir keresinde o kadar susadım ki yerden su içtim... sonra hastaneye gittim... çünkü yerdeki sular çok pistir.

Ну, вам ведь много известно о металлах в ЛексКорп, так ведь, мисс Лэйн?

Siz de LexCorp metallerini iyi bilirsiniz değil mi Bayan Lane?

Так уж и много.

Hem de çok.

Правильно, вы не получите много сна вчера вечером, не так ли?

Bak ne güzel, dün gece iyi uyuyamadın değil mi?