Acık перевод на английский
77,533 параллельный перевод
Ben Sebastian'ım, sen de Flounder'sın, bu gayet açık.
Well, obviously I'm Sebastian and you're Flounder.
- Kıza biraz yer açın, tamam mı?
Give the girl some room, would you? Okay.
Açık büfe.
Uh, it's a buffet.
Caesar's Palace'daki açık büfeden esinlendim.
I based it on one that I love at Caesar's Palace.
Açık havada ne kadar çok sevdiğinizi biliyorum Ve konuşmalarımız için daha resmi olmayan bir mekan olacağını düşündüm.
I know how much you love the outdoors and I thought it would be a more informal venue for our talks.
Çok açık.
It's... Obvious.
Bu öğlen yine bulutlarla birlikte hava yarı yarıya açık.
Back to 50 / 50 mix of sunshine with clouds this afternoon.
Bundan sonra yolumuz dümdüz, açık ortak.
Nothing but smoothish sailing from here on out, partner.
Mumbai Sky Tower, Doğu Teksas açılış gecesi. Tek gerçek Kızılderili kumarhanesi ve oteli yepyeni gösterisini gururla sunar.
Mumbai Sky Tower, East Texas'premier and only actual Indian casino and resort, is proud to announce our brand-new act.
Kuşağımı açık mı bırakmışım?
Oo--did I leave my sun shine?
Daha toy ve eleştiriye açık olduğum yıllarda babam bana bir nasihatte bulunmuştu.
In my younger and more vulnerable years, my father gave me some advice.
İstifra edebileceğim açık bir mezar ararken garip bir şekilde beni kendine çeken korkunç bir ses duydum.
Searching for an open grave in which to barf, I heard a horrible sound, which I was strangely drawn towards.
Kumamoto, Japonya'daki üst şirketimiz eğlencelere ve tartışmaya açık olmayan değişikliklere başladı.
Our corporate parent in Kumamoto, Japan, has instituted the following fun and nonnegotiable changes...
Gayet açık olduğumu sanmıştım.
No! I thought I was clear.
İticiler kapatıldı, çıkış açık.
Clear for disembark.
Kısa bir süre sonra destek gemimiz Scirocco'yla iletişimimiz kesildi. Tahminen iki kilometre ötedeki BMD hattında hareketlilik yaşandığını ve ateş açıldığını gözlemledik.
Shortly after the Scirocco, our support ship, went into comms blackout, we observed movements on the UNN line, approximately two kilometers distance and weapons fire.
Uyurgezer, kenetleme köprüsü açık.
Somnabulist, docking bridge is clear.
Yolunuz açık olsun kovboylar.
God speed, cowboys.
Bir tek atlı açık atlı kızak binmek etmektir
Oh, what fun it is to ride in a one-horse open sleigh...?
Telefonunuzu açık tutun.
Keep your phone on.
- Bazen egzersiz tekerlerini açık tutmalısın, Tek başlarına dönmek isteseler bile.
- Sometimes you gotta keep the training wheels on, even though they wanna roll alone.
Benim için pencereyi açık bırak.
Leave the window for me.
Ön kapı açık, yukardayım, sağdaki ilk kapı.
Front door's open... I'm upstairs, first door on the right.
Takvimim gayet açık, nasıl öldüğümü görebiliyorum.
Well, my calendar's pretty open, seeing as how I'm dead.
Tatlım, ocak açık bile değil.
Sweetie, the stove's not even... on.
Açık.
Clear.
Ve sürpriz, yasadışı damping yaptığı rekor bir şey. Devletin dört bir yanındaki halka açık topraklarda zehirli atıkların yok edilmesi.
And, surprise, she's got herself a record for illegal dumping of toxic waste on public lands all over the state.
Yatmış olmalıydım, ama ön kapının açık olduğunu duydum. Bu yüzden alt katta oturdum ve...
I was supposed to be in bed, but I heard the front door open, so I snuck downstairs and...
Adalind'ın annesinin kitaplarından biri masada açık.
One of Adalind's mother's books is open on the table.
Banka açılışı çok sıkıcıydı.
The bank opening was so dull.
Onlara kulaklarını açık tutmalarını söyle tüm dedikodular, tüm yorumlar.
Tell them to keep their ear to the ground, any rumour, any chance remark.
Benim açımdan hiçbir anlaşmazlık yok!
It's no disagreement of mine!
Monarşiye sadık olanların oluşturduğu, Fransa'ya yelken açıp İhtilal'i devirecek olan bir orduya öncülük etmek.
To lead an army of those loyal to the monarchy, to sail to France and overthrow the revolution.
Görevimiz açık.
Our mission is plain.
Mesih bize dünyadaki zorluklardan ve sıkıntılardan ötürü baş gösterdi ; Acıyı sonsuz yaşama bağlamaktan.
Christ did lead us through the toils and tribulations of this earth, from the bondage of suffering into everlasting life.
Karlar küçük olduğundan ve onu açık tuttuğundan Onu diğer Warleggan madenleriyle rekabet halindedir.
Because the profits are small and keeping her open puts her in competition with other Warleggan mines.
Fakat açık ki, birisi sorumlu tutulmalı.
But clearly, someone must be held responsible.
Bir açıdan, Dwight'ı eve getirmek kolay kısımdı.
In some ways, bringing Dwight home was the easy part.
- Yine de şurası açık ki ailemiz seninle olan ilişkisi yüzünden lekelenmiş durumda.
Nevertheless, it's plain that our family is now tainted by its association with you.
Sulh hakiminin karşısına çıkıp açıklarım.
I'll go and plead before the magistrate myself.
"Açık" yazan tabela bile gözükmüyor.
You can't even see the "open" sign.
Sen de pek neyin olduğu konusunda açık değilsin.
You're not exactly open about what's going on with you either.
Seninle açık konuşacağım Charlie.
Okay, I'm gonna be upfront with you, Charlie.
Dr. Harris pozisyonun hala açık olduğunu söyledi.
Dr. Harris says the post is still up for grabs, so...
Yukarı baktığımızda kafesin mandalının açık olduğunu gördük.
And, like, we look up, and the latch on the cage was open.
Ayrıca açık konuşayım, bunu yapacak kadar mermim de kalmadı.
- And I got to be honest with you. I don't have enough bullets in the gun to handle this mission.
Mississauga Memorial'da yeni bir aşamaya geçtiler. Fakat sadece kayıtlı hastalara açık.
They started a new phase at Mississauga Memorial, but it's only open to existing patients.
Seni ayrılık acısından kurtulmak için kullandığını söylemeye çalışıyorlar.
Implying you are the rebound guy.
Tanrı'nın açıklama yapması gereken bir şey daha çıktı ama bu kovboy kıçımızdayken O'nu asla bulamayacağız ve onu nasıl durduracağımı bilmiyorum.
That's another thing God's gonna need to explain, but we're never gonna find him with that damn cowboy on our asses and I don't know how to stop him.
Kremamsı kıvamı açıklardı.
Well, it would explain the creamy.
Açık olalım, o adam benim.
Just so we're clear...
açık 170
açıkçası 485
açıkcası 21
acıktım 221
açıkla 136
açıkça 70
açıklama 21
açıktı 18
acıklı 17
acıktın mı 52
açıkçası 485
açıkcası 21
acıktım 221
açıkla 136
açıkça 70
açıklama 21
açıktı 18
acıklı 17
acıktın mı 52
açıklayayım 67
açıklayabilirim 134
açıkça söyle 26
açıklayacağım 42
açıkça görülüyor ki 17
açıklayamam 59
açıklamama izin ver 69
açık konuş 32
açıklayın 43
açıkla bana 17
açıklayabilirim 134
açıkça söyle 26
açıklayacağım 42
açıkça görülüyor ki 17
açıklayamam 59
açıklamama izin ver 69
açık konuş 32
açıklayın 43
açıkla bana 17