Arada bir перевод на английский
14,056 параллельный перевод
Arada bir de film danışmanlığı yapıyor.
♪ I fought the law and the... ♪ I fought the law and the law won
Buna göre arada bir, aynı giyineceğiz.
Stands to reason every once in a while we're gonna be dressed the same.
Arada bir oluyor.
It happens now and then.
Arada bir ailemi oynasınlar diye oyuncular kiralarım.
I hire actors every once in a while to play my family.
Arada bir oluyor işte.
I have my moments.
Arada bir sürüyü seyreltmekten zarar gelmez.
Nothing wrong with thinning the herd once in a while.
Beni çok rahatsız edici ve paranoyaklaştırıyor Ve bir tür kadercilik sanırım, Ama her seferinde arada bir,
It makes me, like, very uncomfortable and paranoid and sort of fatalistic, I guess, but every once in a while, you know, someone will get me to smoke, and every time they do, I think, like,
Arada bir olsa da gülümsemeni görmek güzel.
Surely you can afford an occasional smile.
Arada bir kitap açsaydın bilirdin.
You would know all about it if you crack open a textbook every once in a while.
Arada bir, kaybetmenin bir zararı olmaz.
It's okay to lose out once.
Hayatın geçip gidiyor, arada bir risk almayı öğrenmen gerek.
Life is passing you by. You need to learn to take a few risks every once in a while.
Arada bir, öyle biri gelir ki içten içe temiz kalmak istediklerini bilirsin.
Every now and then, one comes along and you just know they have it in them to be clean.
Arada bir uğrar.
Every now and again.
Bu kadar çok Hollywood klişesini bir arada bir daha ne zaman göreceksin ki?
When else are you gonna get to see a very Hollywood cliche crammed into the same room?
Yapma, Dick, arada bir Humphrey ve diğer liberallerin ağzına bal çalmam gerektiğini biliyorsun.
Oh, hell, Dick, you know I got to throw Humphrey and the rest of those liberals a little bit of red meat now and again.
Ustaların bile arada bir cesaret konuşmasına ihtiyacı oluyor, öyle mi?
Oh, even the pros need a pep talk once in a while, huh?
Bu arada yelek hakkında bir şey söylemenin tam zamanı olabilir.
Now might be a good time to tell you something about that vest then.
Bu arada, okyanusu geçmek hayatınızda yalnızca bir kere yapmanız gereken şeylerden.
By the way, crossing the ocean is the kind of thing you should only do once.
Her şey kabul edilebilir ise, devam ettirmekten memnun olacağım. Bu konuşma daha sonraki bir tarihte, ancak bu arada, Tanıştığımıza sevindim Bay Philips.
If that all sounds acceptable, then I'd be happy to resume this conversation at a later date, but in the meantime, it was a pleasure meeting you, Mr Philips.
Bu arada kontrol etmek istediğin bir şey olursa bana tweetle ya da Instagram'ıma bak. Güzel olanlardan birkaç foto atarım.
Well she's not gonna talk to you either.
Bir arada kalmamız gerektiğini biliyordum!
I knew we should've stayed together.
Federasyon'daki bütün gezegenlerden milyonlarca canlının bir arada bulunduğu yere.
Millions of souls from every Federation world... holding hands.
Gemiyi bile bir arada zar zor tutuyoruz Kaptan.
We are barely holding together as it is, Captain.
Bu arada senin büyük bir hayranın olan patronum, akşam işe dönmek zorunda olduğuma karar verdi.
My boss, who is a massive fan of yours, by the way, has decided I need to go back in for the evening.
İyi gideriz bir arada Aynı rama lama ka dinga da dinga dong
We go together Like rama lama lama ka dinga da dinga dong
Büyük bir fark var arada.
One hell of a difference.
Çünkü bu arada o bir hiç.
Because incidentally, he is anybody.
Sadece oturup arada sırada bir sigara içmek hoşuma gidiyor.
I just enjoy sitting in there and smoking the occasional cigarette.
Bu hayat okyanus'ta bir damla, sonsuzluğun saatinde bir tık, ve biz yine hep bir arada olacağız, Marty.
This life is a drop in the ocean. One tick of eternity's clock, and we'll all be together again, Marty.
Hepimizi bir arada tuttu.
Kept us all together.
Conchita sence sence inanç ve bilim bir arada olamazlar değil mi?
Conchita, you think... you think religion and science can't coexist, right?
Bir aile olarak bir arada olmalılar.
Cause they need to be a family again.
Aile bir arada olmalı.
Family sticks together.
Bu arada yarın büyük bir ameliyata gireceğim için Lorca ve Cabot'la olan yemeğe katılamayacağım.
I have an important surgery that I have to do tomorrow night, so I won't be able to go to that dinner with Lorca and Cabot.
Yeniden bir arada olacağımız ve geleceğimiz için sevinçle doluyum.
'I am filled with joy for our reunion and our future.
Ancak bu arada size Jamaika yönetiminde bir pozisyon teklif edebiliriz.
But in the meantime, we are able to offer you a position in the administration of Jamaica.
Bechuanaland'da bir arada olamayacağımıza karar verdiler.
They are determined that we will not be together in Bechuanaland.
Günümüz dünyasında barış içinde bir arada nasıl yaşayabiliriz? tüm farklılıklara rağmen ırklara, sınıflara ve dinlere?
How do we achieve a peaceful coexistence in today's world despite all our differences in race, class and religion?
" İmanlıların tümü bir arada bulunuyorlardı.
Because I think it's wrong not to.
Ailemiz bir arada olduğu için çok mutluyum.
Well, I am so happy that our family is together.
Bu arada, sizi bekleyen özel bir konukları var.
By the way, they have a special guest waiting to see you.
- Ha, bu arada kendine bir iyilik yap ve Beverly gelince dün gecenin konusunu sakın açma.
Oh, hey, and do yourself a favor, all right? When Beverly gets here, do not bring up last night.
Kim bu arada, sana bir oğlan gibi davranıyor Babam beni yapmaktan daha çok.
Who, by the way, treats you more like a son than my dad does me.
Bir arada kalmalıyız dedin.
You said we had to stay together.
- Çünkü olan bitim Bebeği bir arada tutamayacağın zaman.
'Cause that's what happens when you can't get your shit together ever.
Bu arada aklına başka bir şey gelmesin.
Don't be getting any ideas, though.
Çünkü hep bu aileyi bir arada tutabileceğime inanmıştım.
Because I always thought that I could keep this family together.
Bir arada kalın ve şu kulelere dikkat edin.
Keep it tight and watch out for those towers.
Bu arada ben de PRISM hikayesinin üzerinden bir daha geçeceğim.
I'll take another pass at the PRISM story in the meantime.
- Arada sırada olan bir şey mi?
Is this a rare occurrence?
Sadece bu işi alana kadar. Bu arada durum gayet iyi gözüküyor. - Eminim terapistin buna bir şey demez.
Well, it's just until I get this job, and by the way, it's looking good, so I'm sure your therapist would be fine with that.
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir tanem 228
bir şey olmaz 235
bırak beni 1950
biraz 988
birazcık 224
bırakma 58
birazdan 150
birlikte 205
bir şey yok 987
bir tanem 228
bir şey olmaz 235
bırak beni 1950
biraz 988
birazcık 224
bırakma 58
birazdan 150
birlikte 205
birisi 209
birini 32
bir gelişme var mı 30
bırakıyorum 119
bir ay sonra 33
bir şey sorabilir miyim 139
bir şeyler içelim mi 27
bir dakika 5689
bir şey mi oldu 310
bir defa 29
birini 32
bir gelişme var mı 30
bırakıyorum 119
bir ay sonra 33
bir şey sorabilir miyim 139
bir şeyler içelim mi 27
bir dakika 5689
bir şey mi oldu 310
bir defa 29