Bir sabah перевод на английский
11,323 параллельный перевод
Ben de çılgın bir sabah yaşadım.
I had a pretty crazy morning myself.
Ne güzel bir sabah.
Beautiful morning.
Bu gerçekten yoğun bir sabah oldu.
It was a really intense morning.
Tahmin edersin ki, zor bir sabah geçiriyorlar.
As I'm sure you can imagine, they're having a rough morning.
Bayağı yoğun bir sabah oldu.
It's been a busy morning.
Yoğun bir sabah.
I'm having quite a morning.
Yoğun bir sabah!
Busy morning!
Bu sabah bir şey oldu.
Something happened this morning.
ABD polisi sabah bir gibi onu Fairfield'da yakaladı.
U.S. Marshals picked him up in Fairfield at 1 : 00 in the morning.
Bir keresinde akşam 8'den sabah 8'e kadar uyumuştu.
One time, she went 8-to-8.
Bu sabah Fulton dörtlüsünün bir diğer üyesi daha öldürüldü burada.
Quick update : Another one of the Fulton Street Four was murdered here this morning.
Hannah bu sabah görevdeyken büyük bir iş patlattı.
Hannah made a big collar on her patrol this morning.
Bu sabah meslektaşlarımla bir araya geldik, ben de aynı şeyi söyledim.
Well, when my colleagues and I got together this morning, I said the same thing.
Mesela annesi kedisi öldüğü için kafasını gaz ocağına sokan bir adamla konuştum bu sabah.
Like, I had a man on this morning whose mother had put her head in the gas oven because her cat had died.
Resmi olarak onaylanmasa da aldığımız bilgilere göre Amerikan donanması bu sabah erken saatlerde bir füze saldırısı gerçekleştirdi. Saldırı Kolombiyalı uyuşturucu kralı Armand Luna'nın arazisine yapıldı.
There's no official confirmation, yet, but we have reports that the U.S. Navy launched a drone strike, early this morning, against the compound of Armand Luna, a Colombian drug lord.
Bir içki alabilir miyim, bu sabah için özür diledim mi?
Can I buy you a drink, apologise for this morning?
Şimdi gidip güzel bir uyku çeksen sabah konuşsak olmaz mı ne dersin?
Why don't you get a good night's sleep and we can talk about this in the morning?
Sabah ilk iş yeni bir yer aramaya başlayacağım.
I'll start looking for another tenancy in the morning.
Sadece, sabah izlediğim bir yavru kedi videosunu düşünmeye başlamıştım da.
I just started to think about this kitten video I saw online earlier.
Bu sabah verecek çok önemli bir haberimiz var.
Breaking news to tell you about this morning.
Senato Yargı Yönetim Kurulu'ndan bu sabah bir posta aldım.
I got an email this morning from the Senate Judiciary Oversight Committee.
Bu sabah bir kamyon çaldılar.
They stole a truck this morning.
Bu sabah bir kopyasını ödünç aldık.
We borrowed a copy this morning.
Sabah altıda polis bir ihbar almış. Geldiklerinde araba hâlâ yanıyormuş.
H.F.D. Got the call after 6 a.m., car was still burning when they got here.
Adı Pearl City, mesken bir mahalle ve işçilerin işi bu sabah iki gibi bitmiş.
It's in Pearl City's residential neighborhood and the crew was done by 2 a.m.
Bir arkadaş onunla sabah konuştu, ama yaptığımız öğle yemeğine hiç gelmedi.
A friend spoke to her that morning, but she never showed up for a luncheon we were having.
Ah evet, bu sabah 02 sularında gelen bir hasta var.
Ah yes, we had a patient around 2 am this morning.
Sabah uyandığında aptal bisikletine binip buraya geleceksin. Kahve yapıp, Raisin Bran gevreğini hazırlayacağım. Sonra da yeni bir fikir üreteceğiz.
You'll wake up tomorrow morning and you'll ride your stupid bike back here and I'll make coffee and you'll pour your Raisin Bran and we'll just come up with something new.
Bu sabah kredi kartı hareketlerini inceliyordum. Garip bir şey gördüm.
I was going through credit card transactions this morning, saw something real strange.
Sabah saat altıda askeri bir konvoy Kabil'de pusuya düşürüldü.
At 0600, a military convoy was ambushed in Kabul.
Bu sabah uyandığımda kalbimde hissettiğim minneti bir an önce sizlerle paylaşmak istiyorum.
I just want to say real quick how much gratitude is in my heart. When I woke up this morning,
Sabah ihtiyacı olan bir şey var mı öğrenirim.
I'll find out if there's anything he needs in the morning.
Ne yalan söyleyeyim, sabah uyanıp kolunu uzattığında yatakta dün yerken uyuyakaldığın sandviçten başka bir şey bulamamak zor.
I'm not gonna lie. It's hard when you reach over in the morning and there's no one there except for the sandwich you fell asleep eating.
Bir gün, kankam Daniel gece kalmaya geldi bize sabah kalktığında, farenin teki göğüs ucunu kemiriyordu.
One day, my mate Daniel spent the night, and he woke up to a mouse chewing on his nipple.
Bu sabah bir arkadaşımın oğlunu görmeye gittim.
This morning, I went to see the son of a friend.
Bu sabah yangından bir adamı kurtarmışsın.
You pulled a guy out of a fire this morning,
Ortalıkta bir çok spekülasyon dolanıyor. Bu sabah ki Beyaz Saray basın toplantısında, başlıklardan biride bu olacak. Basın sözcüsü Abigail Whelan herkesin aklındaki soruların yanıtlayacak tek adres olacak.
There's been a great deal of speculation heading into this morning's White House press briefing, many wondering if press secretary Abigail Whelan will address the question on everyone's mind.
Bu sabah uyandığımda e-postamda kongre üyesinin ofisinden bir şey bulacağımı söylemişti.
He said when I woke up this morning, there would be something in my e-mail from the Congressman's office.
Bu sabah Boston'dan Salem'den sürüldüğünü söyleyen bir yazı aldım.
I have this morning received a communication from Boston telling me of your banishment.
Dün sabah bana sesli mesaj bırakmış, bir yatırımcı bulduğunu söylemiş.
Well, he left me a message, a voicemail yesterday morning, saying that he had found an investor.
Perşembe sabahı bir adam arayıp oğlu için randevu almak istedi.
Thursday morning, a man had called asking for an appointment for his son.
Bir iş gününün sabahında elinde silahla dolanan bir kadından başka kalbi böyle hızlandıracak ne olabilir ki?
Nothing quickens the pulse at the start of a day's work like the sight of a lady with a pistol.
Bu sabah saçım tam bir felaket, ama...
Bit of a disaster with the hair this morning, but...
Ona bir tane 38'lik verdim ve imzalı kağıtları sabah alabileceğimi söyledi.
I gave him a.38 special, and he told me I could pick up the signed papers in the morning.
Bizim gibi başıboş dolananlar bir yerlerde görüşecekler, Belki de sabahın ilk ışıkları ile.
Wanderers like us, will meet somewhere, perhaps in the morning light
Huzurevinde bir noel sabahı gibi.
It's like Christmas morning at the nursing home.
Tony Cornell Üniv'de bir profesör. Buradaki öğrenciler her sabah pek sonsuz bir oyun oynuyorlar,... yukarı doğru bir tırmanış. Bayır.
Tony is a professor at Cornell university, where students every morning face an infamous challenge, a figurative and literal uphill climb... the slope.
Sabah bir psikiyatriste görünüyorsun.
You see psychs in the morning, like I asked you.
Sabah, beni gömecekler ve beni özleyen tek bir kişi orada olması gereken tek bir kişi...
And in the morning, they'll bury me - and the one person who'll be missing, the one person who should be there...
Ve sabahında, Mars barında bir şeyler yedik ve daha önce kimseye söylemediğin şeyler anlatmıştın.
And in the morning, we ate Mars bars and... you told me stuff you'd never told anyone before.
Ertesi sabah, kızlarla birlikte kalkarım. O hızlı bir duş alır, öper, hoşçakal der ve tekrar gider.
Next morning, I'm up with the girls, he has a quick shower, a kiss goodbye and he's gone again.
sabah 162
sabaha 19
sabah 5 44
sabah 6 54
sabah 4 42
sabah 9 27
sabahleyin 42
sabah 8 42
sabah oldu 62
sabah görüşürüz 127
sabaha 19
sabah 5 44
sabah 6 54
sabah 4 42
sabah 9 27
sabahleyin 42
sabah 8 42
sabah oldu 62
sabah görüşürüz 127
sabah 10 40
sabah 11 17
sabah 3 24
sabahları 23
sabah 7 50
sabah mı 28
sabaha görüşürüz 62
sabahın 4 22
sabahın 3 17
sabahın 5 20
sabah 11 17
sabah 3 24
sabahları 23
sabah 7 50
sabah mı 28
sabaha görüşürüz 62
sabahın 4 22
sabahın 3 17
sabahın 5 20
sabah ilk iş 20
sabahın 2 27
sabah olmuş 17
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şey sorabilir miyim 139
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
sabahın 2 27
sabah olmuş 17
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şey sorabilir miyim 139
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir sorun mu var 1028
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir saniye 1866
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir sorun mu var 1028
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir saniye 1866