Bir b перевод на английский
54,044 параллельный перевод
- Bir bıçak?
- A knife?
Küçük tarz bir bıçağın olduğunun farkındayım.
- Oh, well aware you have that stylish little blade.
Bir B planın var mı?
Do you have a plan B?
- Senin için bir B planım var.
- I have a plan B for you.
Şimdi, hissettiğin bu şey... ters kavramalı 6 cm'lik çelik kavisli bir bıçak.
Now, what you feel is a fourinch steel curved blade with a reverse grip.
Artık şu muhabbeti bir bırakın.
all right. If you guys would just give it a break.
İçinde bir bıçak veya kesici alet var mı?
Any knives or X-Actos I should know about?
FIFI bir B-29.
FIFI's a B-29.
- Bu hapishaneyi liderleri Ramal'ı özgür kılmak için gelecekler ve buraya geldiklerinde, Ramal'ın boğazına bir bıçak dayamış olacağız o zaman ipler bizim elimizde olacak.
When they take this prison, it will be to liberate their leader, ramal. But if, when they get here, we have him with a knife to his throat, then we call the shots.
Hepsine finansal destek çıktığını düşünüyorum. İstediğini elde edene dek peşini bırakmayacağına dair bir his var içimde.
I think he's financing all of them, and I have a feeling he's gonna make this his life's mission.
Bir mesaj bırakın.
Leave a message.
- Isıtacağın bir şeyler bırakacağım sana.
- I told you. Keep fit. - I'll leave you something to warm through.
Daha çok, intihar. Bir not bıraktığını sanmıyorum?
Suicide, most likely.
Bir centilmen evet diyebilir ve konuyu orda bırak.
A gentleman would just say yes, and leave it at that. Hm.
Bay Bhatnagar, onları serbest bıraktık çünkü elimizde geçerli bir kanıtımız yoktu.
Mr. Bhatnagar, we had to release them as we didn't have evidence against them.
Güneş, rüzgar, hatta nükleer enerjiyi bile gölgede bırakacak bir enerjiye.
A system that outshines solar, wind and even nuclear energy.
En azından bu sefer bir mektup bırakmış.
Oh, well, at least he left a note this time.
Arkasında bıraktığı oğluna bakma gibi bir sorumluluğum var.
I have a responsibility to... to take care of the son that she left behind.
- Öyle bir şeyin olabileceğini düşünmemiştim - Bırak onu derhal.
Let her go, now.
- Dostum, beni bir yere bırakır mısın?
Hey, buddy. Can I get a ride?
Bu yüzden G bölümünde bir yere özel bir sürpriz bıraktım.
And that's why I've hidden a special surprise somewhere in section G.
Kansere karşı nüfusun tamamını ışına maruz bırakmamız muhtemelen büyük bir hataydı.
And when we irradiated the entire population against cancer, well, that was probably a huge mistake. Whoops!
Duyguların, bıçak saplayabileceğim bir yerin?
Feelings, any places I could stick a knife?
Evet, J.B., tüm yakın dostlarım adına konuşmam gerekirse bugün yarışçılar yüksek kalibreli bir konukseverlik görecekler.
Yes, J.B., I'm sure I speak for my dear, dear friends when I say today's racers are gonna enjoy some high-caliber hospitality.
O yüzden temiz bir sayfa açıp gezegeni hamam böceklerine ve kedilere bırakmak daha iyi.
So, you might as well wipe the slate clean, leave the planet to the cockroaches and the cats.
Kaba bir hödük gibi davranmayı bırak!
So stop being a rude asshole!
Sadece Robert'ın iyi bir izlenim bırakmakla ilgili söylediklerini hatırla ve eve gidip, o bebeği göreceğiz, tamam mı?
Just remember everything Robert's told you about making a good impression and we'll get home and see that baby, yeah?
Bulman için bir şey bırakmış mı işaret gibi, taş falan?
Did he leave anything for you to find, like, like a signal, or, more rocks?
Geride bir kardeş bir eş bir evlat bıraktım.
Left behind a brother... a wife... a son.
Bana bir şeyler bırakmış olmalısın.
You've most left me something.
Buraya taşındık çünkü annem ve babam içmeyi bırakmamı ve normal bir genç olmamı istiyorlardı. Ben de istiyordum.
We moved here because my parents wanted me to get sober and be a normal teenager and honestly, so did I.
Hamile bırakıp gittiğin, görmezden geldiğin bir orospuyum.
I'm some whore you knocked up and then left and tried to ignore.
Ailesinin ölen bir adamı güneşin altında sallansın diye bırakmayacağını bilmesini isterim.
I don't want her thinking McCulloughs are the kind of people who drive by a dead man and leave him hangin'in the sun.
Armando bırak yetmiş baş hayvanı kaldırmayı, bir lokma ekmeği kaçıramazdı.
I might know something about that. Armando couldn't rustle up supper, let alone 70 head.
Ve kendinizi aç bırakmak mutluluktan uçmanıza yol açabilir bir uyuşturucu bağımlısı ya da alkolik gibi.
And starving yourself can make you feel euphoric, like a drug addict or an alcoholic.
Sigara büyük bir etken fakat iyi haber şu ki, çoğu insan sigarayı bıraktı ya da hiç içmedi.
Smoking is big, but, the good news is that most people have quit or never did smoke.
Zor yaşayıp genç ölerek geriye güzel bir ceset bırakırım.
I'm-a live hard, die young, leave a beautiful corpse.
Ve kapının altından bir şey bıraktı.
And he left something under the doormat.
Orta doğuda bir hapishaneye düşüyorsun, en büyük orospu çocuğu bir Koreli.
You get stuck in a middle eastern prison, the biggest s.O.B. Is a Korean.
Ailesini arkada bırakıyor ve yeni bir kimlik...
Leaving his family, and-and the new identity.
Neden birisi, benim gibi bir zavallı için, cebinden bırak bir milyonu da, bir kuruş çıkartsın da versin?
Why would anyone come out of a pocket for a wretch like me, a penny, much less a million bucks?
Bölge Savcılık Bürosu şahsi intikam adına Afrika-Amerika'lı önde gelen bir kadın avukatı zor durumda bırakmaya devam ediyor.
The D.A.'s office continues to railroad a prominent African-American female attorney based on a personal vendetta.
-... muhakkak bir iz bırakacak.
- there's gonna be a trail.
Wes o akşam bir sesli mesaj bırakmıştı.
Wes left a voice-mail that night.
Annesi öldü ve onu bir başına bıraktı.
His mother died and left him alone.
Onu bir başına bırakamadım işte.
I just couldn't leave him alone.
- Buraya son geldiğimde bir şey bırakmıştım.
Plan. I left something the last time i was in here.
Bir saniye sonra, onun bıçağı elimdeydi ve adam yerde yatıyordu.
One second later, I'm holding his bloody knife, and it's his body on the ground.
Tüm bu tatsızlıkları ardımızda bırakıp eskisi gibi yola devam etmememiz için bir sebep göremiyorum.
There's no reason we can't put all this unpleasantness behind us and continue on as we have been.
- Bir mesaj bırakın, size dönerim.
- No, you don't. - Heather : Leave a message and we'll get back.
Telefonunu hackleyip, verisini çalmışlar ama bunu yaparken arkalarında çok hafif bir elektronik imza bırakmışlar ben de onları onun sayesinde buldum.
They hacked your phone and lifted the data, but in the process, left a very slight electronic signature that I was able to track back to them.
bir bira 56
bir bak 140
bir bilsen 22
bir bardak su 34
bir bardak su alabilir miyim 42
bir bakıma 183
bir bebek 44
bir bardak 18
bir bakar mısın 19
bir baksana 40
bir bak 140
bir bilsen 22
bir bardak su 34
bir bardak su alabilir miyim 42
bir bakıma 183
bir bebek 44
bir bardak 18
bir bakar mısın 19
bir baksana 40
bir bakabilir miyim 22
bir bu eksikti 116
bir beyefendi 18
bir baba 17
bir bakalım 968
bir bayan 21
bir bakacağım 28
bir bak bakalım 22
bir bakıma evet 17
bir bira ister misin 16
bir bu eksikti 116
bir beyefendi 18
bir baba 17
bir bakalım 968
bir bayan 21
bir bakacağım 28
bir bak bakalım 22
bir bakıma evet 17
bir bira ister misin 16
bir bakın 70
bir bakıma öyle 27
bir bakarım 16
bir bakayım 536
bir bira daha 17
bir balık 18
bir bomba 28
bir bana 21
bir biraya ne dersin 20
bir başlangıç 18
bir bakıma öyle 27
bir bakarım 16
bir bakayım 536
bir bira daha 17
bir balık 18
bir bomba 28
bir bana 21
bir biraya ne dersin 20
bir başlangıç 18