Bir bakıma перевод на английский
3,579 параллельный перевод
Bir bakıma onlar benim çocuklarım.
In a way, they're like my children.
Sonunda izledim ve bir bakıma saplantı hâline geldi.
I... finally watched it, and I'm kind of obsessed.
Bir bakıma pek iyi olmazdı.
Wouldn't be great on the back.
Bir bakıma.
Sort of.
- Bir bakıma.
- In a sense.
Bir bakıma.
Sort... of?
Axl Sue'yu affetmişti bir bakıma.
So Axl had forgiven Sue... sort of.
Bir bakıma, bu bizim Arap Baharımız.
In a way, this is our Arab Spring.
Bir bakıma,
In a way, it's weird how cool we are that it isn't weird, isn't it?
Fakat bu, bir bakıma, savaş sayesinde oldu.
But here, in a way, is the case for war.
Hatta bence hepimiz Frankenstein olarak katılalım çünkü bir bakıma biz de bu garip aileyi oluşturmak için birbirine dikilmiş farklı parçalarız.
I even have this idea that we can all go as Frankenstein, cause in a way we are sort of these separate pieces who've been sown together, to make up this kind of... freaky family.
Bir bakıma, eskiler haklıydı.
In a way, the ancients were right.
Bir bakıma, ardında bir teori bırakır. Doug Leonard aslında bunun gerçekten olabileceğini görmeye çok yaklaştı.
It remains, to some extent, a theory..... but Doug Leonard has got as close as anyone to actually seeing it happen.
Bir bakıma da korkutucu bir şey bu.
It's really quite frightening, in a way.
Bir bakıma Moriarty, Sherlock Holmes'ü bir kahraman yaparlarsa olacakları dünyaya göstermeyi kendine görev ediniyor.
Moriarty, in a way, is what comes to define Sherlock Holmes as a hero, he realises his place in the world.
Joe Carroll, hapisteyken internete girme imkânı bulmuş ve bu internet erişimiyle de insanlarla bir bakıma iletişime geçmeye başlamış.
Joe Carroll, while he was in prison, had gained internet access, and with that internet access, he had sort of started contacting people.
Hepsi bir bakıma araştırmalarını yapmış durumda.
They've all sort of done their research.
Bir bakıma FBI'ın kadrolu çaylaklığını yaptım.
I did the regular sort of ride along, you know, FBI.
Senaryomuzun sinema açısından anladığım ama gerçekliklerini tam olarak anlayamadığım tüm unsurlarını anlamamı bir bakıma FBI sağladı
All the elements of our script that I understood cinematically, but I really didn't understand the reality of, the FBI was able to kind of take me through.
Bir bakıma güçlerini kötüye kullandığını söyleyebiliriz.
And in some sense, you could say he abuses his power.
Bir bakıma kendini kurtarıyor ama çocuğu verdiği zaman, Jake'i babasına verdiği zaman kendisinin o anı asla yaşayamayacağını anlıyor.
He's in some way saving himself but he also realises when he hands the kid off when he hands Jake off to his dad he's reminded that he's never gonna have that moment.
- Bir bakıma doğru.
- That's kind of true.
- Bir bakıma.
- In a way.
En cazip ayakkabılar sayılmaz ama bir bakıma onları severim.
Not the most attractive shoes, but, you know, I kind of like them.
Bir bakıma, fiziğin sonudur bu.
In a sense, it's the end of physics.
Emin misin? Bir bakıma öleceksin değil mi?
At one point you're going to die?
Bir bakıma seni kıskanırdım.
You know, in a way. I envied you.
Yani bir bakıma...
I mean, otherwise, we're sort of..
Bir bakıma mühim bir şey.
It's kind of a big deal.
Ben bir bakıma film şirketinden ilham aldım. Açıkçası bana sonunu yazmamı söylediler.
I was-I was sort of inspired by the movie studio that commissioned me to write it, honestly.
Evet, bir bakıma.
Uh, yeah, sort of.
Bilgi saklamak, bir bakıma yerçekimi yasasına karşı çıkmak gibidir.
In some regards, withholding information is trying to repeal the laws of gravity.
Bir bakıma bu yüzünü normalden güzel gösterir. Kendinden hoşlanmıyorsan harika bir renk seç.
Then style it in a way that flatters your face and choose a great color if you don't like your own.
Bir bakıma. Bir sürü kardeşim var.
I have tons of brothers and sisters.
Dünyadaki hayat okyanuslarda başladı, yani bu görev bir bakıma zamanda geriye gitmek gibi bir şey.
Life on Earth began in the ocean, so in some ways this mission will be like taking a trip back in time.
Andrei ve James'in sistemi tamir etmek için uzay yürüyüşü yapması gerekiyordu. Bir bakıma saatte 200 bin kilometre hızla giderken, aynı anda bale ve roket mühendisliği yapmak gibi bir şey.
Andrei and James had to do an e.V.A. To repair the system- - a bit like performing ballet and rocket science at 125,000 Miles an hour.
Bir bakıma "Kraliçe Fahişe" oluyorlar.
Turn them in to like hooker royalty.
Bir bakıma bize bir uyarı olarak vefat ettiğine inanıyorum. Belki vermek istediği mesaj, herkes sınırını bilmeli ve gerçekçi davranarak yaşamalı.
I believe he died as a warning, in a way, his message perhaps to live within our means and be realistic about our lives.
Bir bakıma, onun hakkında yanılmış olmayı isterdim.
In a way, I'd rather have been wrong about him.
Aslında pek fazla görme şansım olmadı ama bir bakıma Mexico City ve Miami'nin bir karışımı gibi göründü.
Well, I didn't get to see much, but it sort of seemed like a cross between Mexico City and Miami.
Aslında bu, bir bakıma iltifat sayılır.
Well, I'm just saying. It's kind of a compliment. One way to look at it.
Hayatıma bir bak.
Look at my life.
Aslında bir arkadaşıma bakıyordum, Harrison.
Actually, I'm looking for a friend of mine, Harrison.
Harika bir üniversiteye giderim, yakışıklı bir erkekle evlenirim ve biz Paris'te tatildeyken bakması için bakıcıma güzel bebekler yaparım.
I go to an awesome college, I marry a hot guy and I make adorable babies for my nanny to take care of while we vacay in Paris.
Bir bebek bakıcısı aradığından bahsetti, ama o an aklıma kimse gelmedi.
She did mention that she was looking for a babysitter, but I can't think of anyone off the top of my head.
Çok sıkışık. " Bir de benim geniş yatağıma bak.
"I'm so cramped." Look at my spacious bunk.
Bak, Cumartesi balığa gitmeyi düşünüyorum öğlene kadar rıhtıma gelebilirsen beraber gider ve bir şeyler düşünürüz.
Look, I promised myself I'd go fishing on Saturday, But if you get yourself out to the wharf in the afternoon We can go out and run through some options.
Bak, Fatima, eğer herhangi bir itirazın varsa o zaman mahkemeye vermekte özgürsün.
Look, Fat ma, lf you have any object on, then you're free to approach the court,
# ( şu takıma bir bak sen ve sen ve sen ve ben )
♪ Whata team You and you and you and I
Ama istersen "Zehir" veya "Cin" gibi Ock'ın varsayıma dayalı genetik işlerine bir bak.
But look at venom or goblin if you want the usual results Of ock's genetic guesswork.
Hapishanede duyduklarıma bakılırsa Giuliano kraliyet çifti için temsili bir gösteri hazırlıyormuş.
I've heard, through the prison grapevine, that Giuliano's mounting a theatrical production for the royal couple.
bir bakıma evet 17
bir bakıma öyle 27
bir bira 56
bir bak 140
bir bilsen 22
bir bardak su 34
bir bardak su alabilir miyim 42
bir bebek 44
bir bardak 18
bir bakar mısın 19
bir bakıma öyle 27
bir bira 56
bir bak 140
bir bilsen 22
bir bardak su 34
bir bardak su alabilir miyim 42
bir bebek 44
bir bardak 18
bir bakar mısın 19
bir baksana 40
bir bakabilir miyim 22
bir bu eksikti 116
bir beyefendi 18
bir baba 17
bir bakalım 968
bir bayan 21
bir bakacağım 28
bir bak bakalım 22
bir bira ister misin 16
bir bakabilir miyim 22
bir bu eksikti 116
bir beyefendi 18
bir baba 17
bir bakalım 968
bir bayan 21
bir bakacağım 28
bir bak bakalım 22
bir bira ister misin 16
bir bakın 70
bir bakarım 16
bir b 23
bir bakayım 536
bir bira daha 17
bir balık 18
bir bomba 28
bir bana 21
bir biraya ne dersin 20
bir başlangıç 18
bir bakarım 16
bir b 23
bir bakayım 536
bir bira daha 17
bir balık 18
bir bomba 28
bir bana 21
bir biraya ne dersin 20
bir başlangıç 18