Bir şey söyleyeceğim перевод на английский
2,497 параллельный перевод
Sana asla inanmayacağın bir şey söyleyeceğim.
Hang on. I gotta tell you something that you're not gonna believe.
Tek bir şey söyleyeceğim.
Only this.
Sana bir şey söyleyeceğim.
I'll tell you what.
Size bir şey söyleyeceğim.
I'm gonna tell you guys something.
Sana bir şey söyleyeceğim. Sen iyi bir eş olursun.
Let me tell you something.
Birazdan sana seni çok üzecek bir şey söyleyeceğim.
I'm gonna tell you something here in a minute that's gonna upset you.
Sana bir şey söyleyeceğim.
Look, I got something to tell you.
Bir şey söyleyeceğim.
I want a word.
Ama sana bir şey söyleyeceğim evlât.
But I'll tell you something, son.
Sana bir şey söyleyeceğim. Daha önce kimseye söylemediğim bir şey.
I'm going to tell you something that I have never told another soul.
- Tek bir şey söyleyeceğim. - Luna hayatta.
- Whoa.
Sana önemli bir şey söyleyeceğim.
We've known each other forever and there is absolutely nothing
Ahbap, sana bir şey söyleyeceğim.
Dude, I wanna tell you something.
Tamam, şimdi sana bir şey söyleyeceğim sen de en az Hodgins kadar paranoyak olduğumu düşüneceksin.
Okay, I'm gonna say something that's gonna make you think that I'm as paranoid as Hodgins.
Luli, sana bir şey söyleyeceğim ama gülmeyeceğine söz ver. - Tamam.
Hey, Luli, if I tell you something, you promise you won't laugh?
Şunu suya atıp da balıkları kısırlaştırmadan önce bir şey söyleyeceğim.
Uh, listen, before you throw this Into the bay and sterilize all the fish, I gotta tell you something.
- Tony'ye bir şey söyleyeceğim.
Just gotta tell Tony here something.
Lütfen beni bırakın. Size çok önemli bir şey söyleyeceğim.
Please let me go... I have a big secret to tell you.
Seni böyle apar topar getirdim ama mühim bir şey söyleyeceğim.
I asked for you in such a rush, but... I'm going to tell you something important.
Sana bir şey söyleyeceğim ama kimseye söyleyemezsin.
If I tell you something, you can't tell anyone else. You're my shrink.
Evet. Bir şey söyleyeceğim, beyefendi.
Okay, you know what, sir?
Bir şey söyleyeceğim. Şu anda herkes sana bakıyor.
Everybody's looking at you right now.
Bir şey söyleyeceğim, beyefendi.
You know what, sir?
Bir şey söyleyeceğim.
You know what? You know what?
Millet, size bir şey söyleyeceğim.
Everyone, I have something to say.
Sana bir şey söyleyeceğim.
I have to tell you something.
Sana bir şey söyleyeceğim.
I'm gonna tell you something, and...
Senomoy, şimdi sana çok önemli bir şey söyleyeceğim.
Now, Senomoy, I must tell you something very important.
İlk olarak, sana bir şey söyleyeceğim..... Seni mutlu edecek bir şey.
First, I'm gonna tell you something... That will make you happy.
Nutuk değil, bir şey söyleyeceğim.
It's not a lecture. I want to tell you something.
Özellikle söyleyeceğim bir şey yok.
I don't have anything to say in particular.
Gerçekten, söyleyeceğim önemli bir şey var.
For real! I've got something important to tell you.
Sana bir şey daha söyleyeceğim, Prince.
I won't tell you anything else, Prince.
Gerçi söyleyeceğim bir şey var kendimi sorumlu hissediyorum.
I gotta tell you, though, part of me feels responsible.
Hayır, söyleyeceğim bir şey yok.
No, I have nothing to say.
Bir de ona her şey için pişman olduğumu söyleyeceğim ve beni affetmesini dileyeceğim.
And, uh, to tell her - Tell her that I'm sorry... For everything...
Size ses konusunda bir şey daha söyleyeceğim.
And I'll tell you something else about that voice.
Söyleyeceğim başka bir şey var mıydı?
Was there anything I was going to say?
Şimdi söyleyeceğim şey seni şoke edebilir ama zamanla bunun iyi bir şey olduğunu göreceksin.
Well, what I'm about to say may seem like a shock but in time, I think you'll come to see it's a gift.
sarhoş olmadan söyleyeceğim tek bir şey var yani bu ayık olmanın etkisi
I just have one thing to say before I get drunk. So that you know it's the result of sober reflection.
Daha önce kimseye söylemediğim bir şey sana söyleyeceğim.
I'm gonna tell you something I haven't told anybody before.
Söyleyeceğim bir şey var.
I have something to say,
Söyleyeceğim bir şey Sayın Hâkim, o da bence bir tek kişi olması yerine farklı birkaç kişinin olması daha adil olur.
Well, the one thing that I would say, Your Honor, is that I do think that it would be fairer to have a cross-section of people, not just one.
Ya da bu yaptığının güzel bir şey olduğunu söyleyeceğim.
Or I could say that this is one for the "win" column.
Çünkü size bir dakika içinde söyleyeceğim üç şey var.
I have one minute to tell you three things :
Size söyleyeceğim bir şey var.
There's something I need to tell you.
Tamam son bir sey daha soyleyecegim bu konuda sonra birakacagim.
Okay, here is the last thing I'll say about this, and then I'll get off it.
Sana bir şey söyleyeceğim.
Listen, I-I have to tell you,
Lois, sana söyleyeceğim bir şey yok.
Lois, there's nothing to tell you.
Söyleyeceğim bir şey var.
cut the music. i got something to say. ( MUSIC STOPS ) this is keiko.
Sana söyleyeceğim bir şey var.
There's something I need to tell you.
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şey söyle 257
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şey söyle 257
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey oldu 106
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yiyelim 46
bir şeyler yedin mi 17
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey oldu 106
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yiyelim 46
bir şeyler yedin mi 17