Bir şey söyleyemem перевод на английский
652 параллельный перевод
Sorma, henüz bir şey söyleyemem.
I don't know! It's not finished yet.
Şu anda Manchester hakkında bir şey söyleyemem.
I cannot commit myself at this time about Manchester.
Hemen bir şey söyleyemem, en az birkaç aydır.
Can't say offhand, at least a couple of months.
Bu konuda bir şey söyleyemem.
I have no right to answer that.
Başka bir şey söyleyemem.
Well, I can't tell you any more.
Bir şey söyleyemem.
I wouldn't say.
Bilmiyorum. Bir şey söyleyemem.
I don't know. I can't say.
Üzgünüm, bir şey söyleyemem.
I'm sorry, I have nothing to say.
Kesin bir şey söyleyemem... ama üzeri kirlenmişti.
I wouldn't undertake to say what exactly... but he was kind of in a mess.
- Size bir şey söyleyemem.
- I can't tell you anything.
- Şey, fazla bir şey söyleyemem.
- Well, I can't say much.
Şu an tam olarak bir şey söyleyemem.
Well, I don't rightly know.
- Bir şey söyleyemem.
- I really couldn't say.
Bu konuda bir şey söyleyemem bayan.
That I couldn't say, ma'am.
O kadar kötü yanmış ki, bir şey söyleyemem.
It's burned out so bad I can't tell.
- Tam bir şey söyleyemem.
- I can't say.
İstesem de bir şey söyleyemem.
I wish I could discuss it, but I can't.
Ama bugün başka bir şey söyleyemem.
But I can't say anything else today
Baban hakkında sana hiç bir şey söyleyemem çünkü onu hayatımda hiç görmedim.
I can't tell you anything about your father because I never saw him.
Olay çok kısa zaman önce olmuş size kesin bir şey söyleyemem.
And coming so soon after the breakdown... Well, I can't tell you anything for certain.
Bir şey söyleyemem.
I couldn't say.
Beni öldürürseniz, size herhangi bir şey söyleyemem, değil mi?
If you kill me, I couldn't possibly tell you anything, could I?
Sökmeden bir şey söyleyemem.
Well, I won't be able to tell you till I take it apart.
Üzgünüm Bay Holmwood, ama ölümü hakkında size başka bir şey söyleyemem.
I'm sorry, Mr. Holmwwod, but I cannot tell you anything more about his death.
Böyle bir yerde, bir şeyin bizden uzaklaştığı ya da bize yaklaştığı konusunda bir şey söyleyemem.
In these regions, I don't venture to say anything is moving away or coming towards us.
Üzgünüm, üniformam hakkında bir şey söyleyemem ama her sabah kahvaltımı yatakta yapmak isterim.
I can't to do anything about the uniform, but don't want you to think... I'll expect breakfast in bed every morning.
Bir şey söyleyemem.
( doctor ) I can't tell.
Size bir şey söyleyemem.
I can't tell you anything
Daha fazla bir şey söyleyemem.
I can't tell you more.
Beni öldürsen bile bir şey söyleyemem.
Even if you kill me, I can say nothing.
Çatıya çıkmadan ışık hakkında net bir şey söyleyemem.
I can't shoot that light until we get to this roof.
Hakkında sana bir şey söyleyemem.
I can't tell you about it.
Şu an bir şey söyleyemem, Claire.
I can't right now, Claire.
Gerçekten bir şey söyleyemem, efendim.
- I really couldn't say, sir.
- Şu anda bir şey söyleyemem.
- l cannot tell you at this time.
Size bir şey söyleyemem.
I can't tell you anything.
Şu an sana bir şey söyleyemem çünkü nasıl biteceğini bilmiyorum.
I can't tell you now because I don't know how it's going to end.
İkincisi için de bir şey söyleyemem.
I can no more explain the second phenomenon than the first.
Bu şartlara fazla bir şey söyleyemem ama en azından bu senin büyük şansın.
Well, I can't say much for the circumstances, but at least it's your big chance.
Size bir şey söyleyemem!
I can t tell you anything!
Size daha fazla bir şey söyleyemem.
I can't tell you anything.
Bunlar analiz edilmeden bir şey söyleyemem.
I won't know until these have been analysed.
Kesin bir şey söyleyemem, ama sarhoş edebilirler, uyuşturucu verebilirler ya da bayıltabilirler.
I'm not sure how they'll try to do it, but they can get you drunk, drug you or knock you out.
Şu anda ona bir şey söyleyemem.
I can't tell her anything now.
Fazlasıyla gereksiz konuştuğu olur ama pek bir şey anlattığını söyleyemem.
She rambles on quite a bit, but she never says anything.
Sana söyleyemem ama mükemmel bir şey.
Gee, I can't tell you, but, boy, it's something great.
Bayan Humphries, bana anlattıklarınızdan kocanızın davranışlarında anormal bir şey olduğunu söyleyemem.
Well Mrs Humphries, from what you've told me I shouldn't say there's anything abnormal about your husband's behaviour.
Ona bir şey söyleyemem.
I can't tell him!
- Pek bir şey bildiğimi söyleyemem, neden?
Can't say I do. Why?
Keşke sana asla seni incitecek bir şey yapmadığımı söyleyebilseydim ama söyleyemem.
I wish I could tell you that I've never done nothing to hurt you, but... I can't.
At hırsızları hakkında konuşacak olursam atları çalmanın kötü bir şey olduğunu pek söyleyemem.
When I'm talking about horsethiefs, I don't say, that it's bad to steal horses.
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şey söyle 257
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şey söyle 257
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şey oldu 106
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yedin mi 17
bir şeyler yiyelim 46
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şey oldu 106
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yedin mi 17
bir şeyler yiyelim 46