Bir şey yapmalısın перевод на английский
421 параллельный перевод
"Ona sahip olacaksın, ama önce benim için bir şey yapmalısın"
"You shall have her, once you do something for me"
Benim için bir şey yapmalısınız.
I want you to do something for me.
Bir şey yapmalısınız.
You've got to do something.
Önce benim için bir şey yapmalısın.
First, you must do something for me.
General Scott onu kurtarmak için bir şey yapmalısınız.
General Scott, you've got to do something to save him.
Jeeter, bir şey yapmalısın.
Jeeter, you gotta do something.
Bir şey yapmalısın.
You've got to do something.
Benim için bir şey yapmalısın.
You got to do something for me.
Bu konuda bir şey yapmalısın delikanlı.
You've got to do something about that.
Çocuk bende kalmayacak, bir şey yapmalısın.
I'm not keeping the kid so do something
Bir şey yapmalısın. Sana iyi değil diyorum.
Almost is itself and we must do something.
Bir şey yapmalısın.
You must do something.
Sizi korumak için bir şey yaparsam, siz de karşılığında bir şey yapmalısınız.
But if I'm to do something to protect you, you must do something in return.
Bak, bir şey yapmalısın, biliyorsun.
Look, you've got to do something, you know.
Bunlara da bir şey yapmalısın.
And you've got to do something about these.
Lanet evet, o benim kuzum, ve sen bu konuda bir şey yapmalısın.
Just up the road. But i've been on it a long time.
Sözünü tutacağını ve arkasında duracağını gösteren bir şey yapmalısın.
You'd better do something so he'll know you're pledging your word.
Ölebilirim de. Bir şey yapmalısın.
well, should I thank you for that or accuse you of cheating?
- Bir şey yapmalısınız.
- You have to do something about it.
Lionel, bir şey yapmalısın.
Oh, Lionel, you must do something.
- Bir şey yapmalısın şerif.
- You have to do something, sheriff.
- O gemiye bir şey yapmalısın!
- Do something about that ship!
- Ama bir şey yapmalısınız.
But-But... you've got to do something.
Bir şey yapmalısın.
You have got to do something.
Ayağa kalkmak istiyorsan benim için bir şey yapmalısın.
If you want to get up you've got to do something for me.
Benim için bir şey yapmalısın Dillon.
Dillon, you gotta do something for me.
Bir şey yapmalısınız.
Well, you must do something.
Üzgünüm Anjin-san fakat bir şey yapmalısın.
I'm sorry, Anjin-san, but you must do something.
Bu konuda bir şey yapmalısın, Edgar.
You gotta to do something about this, Edgar.
Bir şey yapmalısın. Gerçekten çok kötü durumda ve bu senin suçun.
- Well, you have to do something.
Bir şey yapmalısın!
You must have something!
Al, bir şey yapmalısın.
Al, you've got to do something. Whoo!
Benim için bir şey yapmalısın.
Do something for me.
- Ama benim için bir şey yapmalısın.
- But you have to do something for me.
Gençlere yakışır bir şey yapmalısın.
Don't you think you ought to be trying something younger?
Al, bir şey yapmalısın. Üçüzler evden kaçtılar.
Al, you got to do something.
Bir şey yapmalısınız.
You gotta do something.
Romantik bir şey yapmalısın.
Do something that screams romance.
- Bir şey yapmalısın.
- You gotta do something.
Bir şey yapmalısın.
Do soemthing.
Benim için bir şey yapmalısın. Kim için?
WHO IS THIS, OSCAR?
Ama önce benim için bir şey yapmalısın.
You just have to do one thing for me first.
Dinle, şimdiye kadar senden hiçbir şey istemedim fakat bu kez Roberto'nun serbest kalması için bir şeyler yapmalısın.
Listen, I've never asked anything from you, but this time you have to do something to free Roberto.
Sana bir şey yapmanı söylediğimde, onu mutlaka yapmalısın.
When I tell you to do something, you must do it.
Bir şey yapıyorsan, onu en iyi şekilde yapmalısın.
If it's worth doing, it's worth doing well.
Bu durumda mantık yoluyla eminim ki kocanızın kaldığı yer orası fakat bundan emin olmak için bir... -... şey yapmalıyız.
So I'm reasonably sure that's where your husband is staying, but there is something we could do to make sure.
Beni ilgilendirmez ama bir şey yapacaksanız mutlaka yapmalısınız.
It's none of my business. If you're gonna do something, you ought to do it.
O yüzden, eğer elinden bir şey geliyorsa bunu yapmalısın.
So if you know how to do something with that thing, then you do it.
Doğru bir şey yapmak istiyorsan, kendi başına yapmalısın.
Umm! If you want something done right, you got to do it yourself.
Size anlatacaklarımı anlamanız için, ilk önce bir şey yapmalısınız.
- Hey, come on, folks. Give us a break. - Hey, back it up.
Babası olarak, bence onunla açık ve dürüst bir konuşma yapmalısın, şey hakkında.
As his father, I think you should have a frank and earthy discussion about... you know.
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şey sorabilir miyim 139
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şey sorabilir miyim 139
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler yiyelim 46
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yedin mi 17
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler yiyelim 46
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yedin mi 17