Bir şey yapmalıyız перевод на английский
516 параллельный перевод
Kahretsin Willis, bir şey yapmalıyız.
Damn, Willis, we've got to do something.
Bir şey yapmalıyız.
We have got to do something.
Onunla ilgili bir şey yapmalıyız.
We'll have to do something about her.
Cutter, bir şey yapmalıyız.
Cutter, we got to do something.
Ama bir şey ~ bir şey yapmalıyız.
But i better - something has to be done.
Hollis için bir şey yapmalıyız yoksa şoka girecek.
We'll have to do something for Hollis or else he'll go into shock.
Bir şey yapmalıyız.
We got to do something.
Çita konusunda cidden bir şey yapmalıyız.
We really have to do something about Cheeta.
- Bu konuda bir şey yapmalıyız.
Henrietta knows the deal. We have to get this in some way.
Hepimiz kalan kısa zamanımız için iyi bir şey yapmalıyız, doğru dürüst bir şey.
All of us ought to do something good for the little time we got left, something decent.
Öğretmen, zenci çocuklara tarihini öğretmek için bir şey yapmalıyız dedi.
Teacher says we gotta do something about teaching colored kids about they history.
- Bir şey yapmalıyız.
- We have to do something.
- Bir şey yapmalıyız.
- We got to do something.
Bu küçük konusunda bir şey yapmalıyız.
We've got to do something about this little Lot.
Şef, bir şey yapmalıyız.
Chief, we gotta do something.
Gerçekten bir şey yapmalıyız.
We really gotta do something.
Bu konuda bir şey yapmalıyız.
We got to do something about that.
Hayır, bir şey yapmalıyız!
No, we've got to go something!
- Yeniden bulmuşsun. Bu konuda bir şey yapmalıyız.
We're gonna have to do something about it.
Bir şey yapmalı, onca önemli insan odamıza gelmiş bir şey yapmalıyız.
We must do something, so many important people in our drawing room we must do something.
Dedim sana, bir şey yapmalıyız.
I've told you, we have to do something.
Bu konuda bir şey yapmalıyız.
We must do something about that.
Bu sefer haddini iyice aştı, artık bu konuda bir şey yapmalıyız.
She's gone too far this time, and we've got to do something about it.
Bebekliğini dahi bildiğin o çocuk için bir şey yapmalıyız.
We have to do something for that boy, whom you've known since infancy.
Bir şey yapmalıyız! Adonis'in arabasına yaklaş.
We have to do something!
Apollo'yu orada öylece bırakamayız, bir şey yapmalıyız. Evet.
They would've told us.
- Bir şey yapmalıyız.
- Well, we gotta do somethin'.
Bir şey yapmalıyız.
We have to do something.
- Bir şey yapmalıyız.
- We've got to do something.
O halde Sayın Kardinal, beklenmeyen bir şey yapmalıyız.
Then, Your Eminence, we shall have to do something unexpected.
Ama bir şey yapmalıyız.
We've got to do something.
Bir şey yapmalıyız.
We've got to do something
Bir şey yapmalıyız.
We've got to do something.
O aptalı menzile sokacak bir şey yapmalıyız.
We gotta do something to get that jerk within range.
Gerçekten bir şey yapmalıyız.
We've really gotta do something.
Bir şey yapmalıyız.
We must do something.
Bu parkla ilgili bir şey yapmalıyız.
We really have to do something about this park!
Bir şey yapmalıyız!
Do something!
Bir şey yapmalıyız.
We've gotta do something.
Buna son vermek için bir şey yapmalıyız.
We gotta do something to put a stop to this.
Bir şey yapmalıyız.
We're gonna handle this now.
Ne yapmalıyız, yapabileceğimiz hiç bir şey yok mu?
What should we do when there's nothing we can do?
- Bir şeyler yapmalıyız. - Yapabileceğimiz bir şey yok.
We must do something There's nothing we can do
Susie, sen burada olmadığından beri buralarda pek çok şey oldu düşünüyorumda küçük ciddi bir konuşma yapmalıyız.
There's been a lot of things happening since you left. We ought to have a talk sometime.
Aptalca bir şey yapma! Komedi programımız için biraz daha pratik yapmalıyız.
I mean, we've got to practice our comedy routine.
Şey, bir şeyler yapmalıyız.
We must do something.
- Ben bir şey yapmalıyız diyorum.
Let's sit and wait to get caught.
- Bir şey yapmalıyız!
- Spock, we've gotta do something.
Sence bir şey yapmalı mıyız?
Do you think we ought to do something?
Şey, bana sorarsanız, Bruce ne derse yapmalıyım. Bugün beyzbolda onun kadar büyük bir "yakalayıcı" yok.
Well, whatever Bruce says, I'll do, for in my opinion there's no greater catcher in baseball today.
Bu durumda mantık yoluyla eminim ki kocanızın kaldığı yer orası fakat bundan emin olmak için bir... -... şey yapmalıyız.
So I'm reasonably sure that's where your husband is staying, but there is something we could do to make sure.
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şey sorabilir miyim 139
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şey sorabilir miyim 139
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler yiyelim 46
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yedin mi 17
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler yiyelim 46
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yedin mi 17