Daha da kötü перевод на английский
2,508 параллельный перевод
Daha da kötü yapabilecekken neden vazgeçesin?
Yeah, why quit when you can make it worse?
Olmazsan daha da kötü olur.
If not, it will get much worse.
Onların durumu daha da kötü.
They are even worse.
Ama bu, daha da kötü.
But this hurts more.
Dahası, Singapur'dan döndükten sonra daha da kötü oldu.
Ever since we got back from Singapore, he's gotten even more awful.
Thomas Hardy şöyle yazmış : "Kötü olan her şeyin daha da kötüsü vardır."
Thomas Hardy wrote, "And yet to every bad there is a worse."
Susuz kalmak daha da kötü.
But dehydration is even worse.
Ben her zaman şöyle bir film yapmak istemişimdir hayatı çok kötü olan bir adam vardır sonra bir şey olur ve hayatı daha da kötüye gider ama bir çözüm bulacağı yerde kötü kararlar verir hayatı çok kötüden, en kötüye geçer ve hâlâ başına bir şeyler gelmektedir hâlâ aptalca şeyler yapmaktadır böylece hayatı kötünün de kötüsü hâline gelir daha karanlık -
Well, I always wanted to make a movie where a guy's life is really bad and then something happens and it makes it worse but instead of resolving it, he just makes bad choices and then it goes from worse to really bad, and... and things just keep happening to him and he keeps doing dumb things, so his life just gets worse and worse and, like, darker and... Like...
Bu adamla geçirdiğim her saniye kendimi daha da kötü hissediyorum.
every second I spent with the guy just made me feel worse about myself.
Kıyafeti onu alevlerden ve daha da kötü olan ısıdan korumalıdır.
The suit should protect him from the flames and the worst of the heat.
Bu böyle gittikçe, Pippy daha da kötü oluyordu.
I told him that all that talk would just drag Pippy down.
İşler daha da kötü olabilirdi.
Hey, things could be worse, you know?
Evet, şimdi daha da kötü oldu.
Yeah, he makes the spotlight extra harsh.
Bu daha da kötü ya.
That makes it worse.
İnan ya da inanma, daha da kötü olabilir.
Believe it or not, it may be getting worse.
Daha da kötü.
It's worse.
Peki, Tara'dan öğrenmek istediğin neyse, işleri daha da kötü bir hale getirecek.
Well, whatever truth you think Tara can tell you, it's only going to make things worse.
Çünkü Townhouse cinayetlerine perde çekmek kötüyü daha da kötü yapacak tek şey gibi görünüyor.
Because letting the ball drop on the Townhouse murders seems like the only thing that could make a bad thing worse.
Daha da kötü olabilirdi.
It could've been worse.
Fakat Liam'ın kendine gelmesi daha da kötü çünkü kokain onun daha da çok içmesini sağladı.
But Liam's hangover is all the worse because the cocaine he took allowed him to drink so much.
Mekkedeki şerait Hz.Muhammed için daha da kötü bir hal almıştı, başka bir şansı olmadığını hissetti ama müritlerinin doğdukları şehri terk edip hiç bir kabile koruması olmadan belirsiz bir geleceğe yani Yesrib'e gitmesi düşünülemezdi.
Conditions had now got so bad in Mecca for Muhammad, he felt that he had no choice but to get his followers to do the unthinkable, to abandon the city of their birth for Yathrib and an uncertain future in a place where they would live without any clan protection.
Fakat daha da kötü olabilir?
But she could get worse?
Şimdi de sandığımdan daha da kötü biri olduğunu düşünmeye başlıyorum.
And I'm starting to think he's a lot worse than I thought.
Hava şartlarının daha da kötüleşmesi beklenirken yetkililer de en kötü ihtimale hazırlanıyor.
More harsh weather is expected as officials prepare for the worst.
Bu seni daha da kötü hissettiriyor.
That's why it makes you feel even worse.
Daha da kötü yapıyorsunuz!
You're making it worse.
Muhtemelen kaza daha da kötü hale getirmiş.
Accident probably aggravated it.
Eğer helikopteri havadayken düşürülürse daha da kötü görünecek.
He'll look even worse if his helicopter gets blown out of the sky.
- Bu yine hafifti. Daha da kötü oluyor.
That was mild.
Ya da Gellar'la tanışıp onunla seks yapmıştır ve daha sonra işler kötü bir hâl almıştır.
Or maybe she met Gellar, had sex with him, and things got ugly for her.
Dürüst olayım, şu koku da işleri daha kötü duruma sokuyor.
And the smell makes it hard to concentrate, to be honest.
Daha sonra da kötü adam hiçbir şey çalmamış tıpkı senin şu sıradan adamın gibi.
And then the bad guy didn't steal anything like your garden-variety bad guy would.
Ya da hayatın kötü olduğu için saklanıyorsan gelip, hayatını daha iyi hale getireceğiz.
If you hide because your life sucks, we'll go and make it better.
Tüm ilişkilerde olduğu gibi inişler ve çıkışların olduğu ama işlerin genelde iyi gittiği ta ki bir gün aslında hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını anladığın bir durumun içindeysen ne yaparsın? Onlarla yüzleşme ya da bilmiyormuş gibi davranma konusunda kararsızsan çünkü yalnız olma fikri seni aldatan biriyle beraber olma fikrinden daha kötü geliyorsa ne yaparsın?
What do you do when you're in a relationship and, you know, like all relationships, it has its ups and downs but generally, things are going pretty good, until one day you discover that they are not at all who you thought they were and you don't know whether to confront them or pretend you don't know because the idea of being alone is worse than being with someone who's deceived you?
Bu, arkadaş masalını kimse yutmuyor. Eminim ki hikâyedeki boşlukları da kendince dolduruyordur. Bu kızları karıştırmaktan bile daha kötü bir durum.
Nobody is buying this friend thing and I'm sure the stories she's making up to fill in the blanks are way worse than switched at birth.
İçgüdüden daha çok yıkanmamış bir çocuk gibiydi ve o kadar da kötü kokmuyordu.
Other than the aroma of a slightly unwashed boy, he didn't smell that bad.
Ve en kötü kısmı da, o iyi birine benziyordu ve şimdi muhtemelen onu bir daha göremeyeceğim.
And the worst part is he actually seemed like a good guy, and now I'll probably never see him again.
Bu o kadar da kötü değil. Uydu fotoğraflarındaki halinden daha sağlam görünüyor.
Well, this isn't so bad, and it's far more intact than it looked in the satellite photos.
Ya da, bir başka için geldi belki de daha kötü bir nedeni var mı?
Or did they come for another, perhaps more sinister reason?
Ben de parti liderlerini aradım ve onları bu haberle ilgili olarak aksiyon alacağımıza dair uyardım. Çünkü kötü haberlerden daha çok nefret ettikleri bir şey varsa o da sürprizlerdir.
So I called the leadership of both parties to warn them that we--we might have to act on this because the one thing they hate more than bad news is being surprised by it.
Sports Illustrated da Hawks'ı kapağına taşıyor. Zamanlama daha kötü olamazdı.
And with Sports Illustrated doing a cover story on the Hawks, timing couldn't be worse.
Zaten kötü hissediyorum, beni daha da üzme, lütfen.
Please don't make me feel any worse than I do already.
Beş on dakika en fazla. Bana soracak olursan barbeküsüz bir barbeküye barbekü demekten daha kötü bir şey varsa o da hiç barbekü olmamasıdır.
If you ask me, calling a barbecue a barbecue without having a barbecue would be worse than not having a barbecue.
Buffalo'da olmaktan kötü bir şey varsa o da bir otel odasında parmağını göt deliğine daha ne kadar sokabileceğini öğrenmeye çalışmaktır.
The only thing worse than being in Buffalo is being in a hotel room trying to find how far you can get your finger into your own asshole.
Berbat ama Filipin fabrikaları daha kötü ve eğer olsalardı okullar da berbat olurdu.
It sucks'but the Filipino factories suck worse. And the schools would suck if they existed.
Tam da daha kötü olamaz diye düşünürken.
Just when I thought it couldn't get any worse.
Ki bu da ihanetini daha kötü yapıyor.
Which makes the betrayal even worse.
Sırlar da bağımlılıkları sadece daha kötü bir hâle getirir.
And secrets only make addictions worse.
Daha çok deneysel şeyler yapıyorlar ama ateşli silahlar da yapmışlar. Bu kötü çocuk da o silahlardan biri.
They make experimental stuff but they also make some combat weapons, including one just like this bad boy.
Aileni kaybetmekten daha kötü olan bir şey varsa o da hiç ailen olmamasıdır.
There's only one thing that's worse than losing a family, and it's not having one.
Benim ki hiç çalınmadı, ya da cüzdanım, bu nedenle benim için çok daha kötü olurdu.
I've never had mine stolen - - or my purse, for that matter, which, for me, would be much worse.
daha da kötüsü 101
daha da iyi 37
daha da iyisi 48
daha da fazlası 27
daha da önemlisi 45
kötü 450
kötü çocuk 26
kötüsün 16
kötüyüm 22
kötülük 29
daha da iyi 37
daha da iyisi 48
daha da fazlası 27
daha da önemlisi 45
kötü 450
kötü çocuk 26
kötüsün 16
kötüyüm 22
kötülük 29
kötü adam 34
kötü bir şey mi oldu 23
kötü hissediyorum 25
kötü bir şey mi 21
kötü haber 90
kötü haberlerim var 53
kötü şans 106
kötü bir gün geçirdim 16
kötü olmuş 26
kötü bir rüya gördüm 21
kötü bir şey mi oldu 23
kötü hissediyorum 25
kötü bir şey mi 21
kötü haber 90
kötü haberlerim var 53
kötü şans 106
kötü bir gün geçirdim 16
kötü olmuş 26
kötü bir rüya gördüm 21
kötü günde 30
kötü bir şey 23
kötü bir niyetim yoktu 24
kötü mü 170
kötü köpek 56
kötü görünüyorsun 48
kötü değil 112
kötü görünüyor 44
kötüydü 25
kötü oldu 20
kötü bir şey 23
kötü bir niyetim yoktu 24
kötü mü 170
kötü köpek 56
kötü görünüyorsun 48
kötü değil 112
kötü görünüyor 44
kötüydü 25
kötü oldu 20