Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ E ] / Eğer yapabilirsen

Eğer yapabilirsen перевод на английский

230 параллельный перевод
Eğer yapabilirsen, bundan çok memnun olurum.
I'd like you to tell me, if you can.
- Eğer yapabilirsen...
- If you could...
Eğer yapabilirsen, şiltelerim sende kalabilir.
If you can, you can keep the mattresses.
Eskiyerine geleceğini biliyordum.... Eğer yapabilirsen
I knew you'd come to your old cabin, if'n you was able.
Eğer yapabilirsen onları büyüt.
Raise them if you can, I say.
Eğer yapabilirsen çırılçıplak yüzmek olağanüstü birşey.
I think skinny dipping is just beautiful if, if you want to do it, if you can do it.
Şimdi eğer yapabilirsen, onunkiyle benim sevgimi kıyasla.
Now, if you can bear it, compare my love with his.
Eğer yapabilirsen.
SHAKE A HAND
Eğer yapabilirsen... artık saçma sapan davranmamanı tercih ederim.
If you can avoid it... I'd prefer you didn't act crazy anymore.
Şimdi, eğer yapabilirsen...
Now, if you could...
Eğer yapabilirsen... kafamı keserim!
If you can do that you can chop off my head
Ben votka almaya gidiyorum. Eğer yapabilirsen, bize de bir gözleme yaparsın. Peynirli...
- I'm going to get some vodka and you, if you can, make us a cheese pie.
- Lanet. Belki ateş çıkarabilirsin eğer yapabilirsen.
Maybe you oughta light the damn fires if you can.
Eğer yapabilirsen kaçmalısın, Charlie.
You gotta get away if you can, Charlie.
Anlamasını sağla. Eğer yapabilirsen.
Make her understand... if you can.
Bunlarla da gurur duy, eğer yapabilirsen.
Be proud of that, if you can.
Eğer yapabilirsen, beni tek atışta vur.
Well, get me on the first shot, if you can.
OK, şimdi, David, eğer yapabilirsen,
OK, now, David, if you can,
Joe, eğer yapabilirsen, fotoğraflarda daha fazla gülümsemeye çalış.
If you can... Joe. Try to smile more in the pictures.
Al sayfaları, eğer yapabilirsen.
Take them, if you're able.
Sayfaları al, eğer yapabilirsen.
Take the pages, if you're able.
Kendin git ve bul onu eğer yapabilirsen
Go and find her yourself if you can
Eğer yapabilirsen, sana buzluktan limonlu tatlı vereceğim.
If you feel up to it, I'll get you some lemon chiffon pie out of the freezer.
Eğer yapabilirsen.
If you can.
Eğer yapabilirsen onlardan birkaç şey söylemelerini isteyeceğim.
I'm gonna try to get a word from them if I can.
Eğer yapabilirsen, fotonik enerjinin, Holografik güverteye nasıl zarar verdiği hakkında, daha fazla bilgi edinebilirsin
If you can, you might be able to get more information about how photonic energy damaged the holodeck systems.
Devam et eğer yapabilirsen.
Keep going, if you can.
Eğer yapabilirsen piloroplastinin perdelerini kapat.
If you can, pull the drains on the pyloroplasty.
Doğru... ama onu geri kazanmada özgürsün... eğer yapabilirsen.
True, but you're free to win it back if you can.
Yap, eğer yapabilirsen!
Do it, if you can!
Bak, eğer bana güvenirsen, eğer yapabilirsen senin ve Elliot'un tekrar bir araya gelmesini sağlayabiliriz.
Look, if you can, if you'll trust me we can bring you and Elliot together.
Eğer yapabilirsen senden yutkunmanı isteyeceğim.
All right. Now I'm gonna ask you to swallow for me if you can.
Eğer yapabilirsen, çocuğun enerji seviyesini en alt düzeye düşürmelisin.
If you are able, you must reduce the offspring's energy signature to bare minimum.
Yapabilirsen eğer, onu buraya getir.
Bring him back here, if you can
Eğer bunu yapabilirsen yaşayan en büyük hocasın derim.
I'll say you're the greatest teacher alive if you do that.
Biliyorsun Hyakutaro..... öyle sana vaaz verebilecek bir konumda değilim..... fakat yalan söylemeyi ve insanları kandırmayı bir alışkanlık hâline getirdiysen..... eğer gerçekten yapabilirsen bütün bunlardan bir an önce vazgeçmelisin.
You know, Hyakutaro... I'm hardly in a position to be giving sermons... but if you've been making a habit of lying and deceiving people... you really should try to give it up if you can.
- Eğer yapabilirsen onu kullan.
Use it, if you're able to.
Eğer sen yapabilirsen
Try if you can.
Eğer sen yapabilirsen, ben de yaparım.
Well, if you can do it, I can.
Eğer teslimatı yapabilirsen.
- Not if, when.
Yapabilirsen eğer, örneğin... yeni sahipler ile yerel taşeronlar arasında... danışman olarak tutabilirsen onu.
When you could, for example, keep him on as a consultant liaison between the new owners and the local subcontractors.
- Eğer yapabilirsen.
- If you can.
Yapabilirsen eğer, yardımına ihtiyacım var.
But if you can, I need your help.
Eğer babacığın için Bleen yapabilirsen, sana oyunculuk kariyeri satın alacağım.
If you can make Daddy some Bleen, I'll buy you an acting career.
Ama olay şu ki eğer birşeyler yapabilirsen kahraman olursun. Yapamazsan koca bir hiç.
Thing is if help comes to summat then you're a hero. lf it comes to nowt... you're just another meddIer.
Eğer iyi yapabilirsen, general olabilirsin.
If you do well, you'll become a general.
Aslında, daha önce avukatım olduğuna göre, eğer bu işi sen yapabilirsen, kendimi daha rahat hissedeceğim.
Actually, since you were my lawyer before, I think I'd feel more comfortable- - If you think you can do it. Sure.
Eğer bunu yapabilirsen belki sana teşkilatta bir yer buluruz.
If you can do that, we might find a place for you on the force.
"Eğer yapabilirsen beni şaşırt."
"Shock me if you can"
Eğer sen de yapabilirsen bu harika olur.
It would be great if you could.
- Eğer bunu Max'e yapabilirsen, Belki bize nerede olduğunu söyleyebilir.
- If you do it to Max, maybe he can tell you where he is.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]