Gayet açık перевод на английский
1,221 параллельный перевод
Amacımın gayet açık olduğunu düşünmüş olmalıyım.
I should have thought my intention was quite obvious.
Evet, gayet açık ki Kenny'nin bir kız arkadaşı var!
Well, apparently Kenny has a girlfriend!
Gayet açık ve net.
That's so obvious. Like physics.
Bu gayet açık değil mi?
Well, isn't it obvious?
Gayet açık bir şekilde.
Very clearly.
Tanrı'nın kuralları bence gayet açık.
God's laws are clear to me.
Bu gösteri gayet açık.
All right. Now, this geek bit is pretty straightforward.
Sanırım gayet açık.
I think that's quite clear.
Birlikte olacağınız gayet açık.
It's, like, so obvious that you two are gonna hook up.
Bir şeylerin olduğu gayet açık bence.
I think it's rather obvious that something "happened."
Gizli bir hayranından çiçekler der, ki hayranın o olduğu gayet açık.
Says, you know, the flowers are from a secret admirer, when it's obvious he's the admirer.
- Beni buraya gönderdiklerinde benim için ne düşündüklerini gayet açık belli ettiler.
- They made it pretty clear how they felt about me when they sent me here.
Ne istediğini ve ondan ne istemediğini gayet açık yazmışsın.
You're very clear about what you want and don't want from him.
Pekâlâ, durum gayet açık.
All right, this seems pretty open and shut.
- Durum gayet açık herhalde.
- I think it's pretty clear. - You're right.
Yasalar gayet açık.
The law is clear.
Gayet açık ki bir İnsan-hayvanın Psychlo gibi karmaşık bir dili öğrenmesini beklemek fazlaydı.
It's obviously too much to ask a man-animal to learn a language as sophisticated as Psychlo.
Gayet açık konuştular.
Very straightforward.
Orada gayet açık, Ronald Marsh'ın kendisine 2000 dolar verdiğini yazıyor.
In it, she says quite clearly that it was Ronald Marsh who paid her $ 2,000, but Monsieur Marsh, he denies this.
Biz Kamu Güvenliği Komitesi'nden açık açık bahsederken,... siz hiç oralı değilsiniz. Niye böyle yapıyorsunuz, anlamıyorum. Nedeni gayet açık.
What we are witnessing is a free-for-all regarding who's going to take power, make decisions, send orders.
Hiçbir şeyden sorumlu değiliz. Her şey gayet açık yazıyor.
We're not responsible for anything lt's clearly stated
Aslında onunla gayet açık ve net olarak cinsel bir diyalog içine girdiniz, değil mi?
You did in fact engage in rather graphic sexual dialog with him, didn't you?
Benim iş tanımım gayet açık.
And my job description is pretty clear.
Sanırım bu gayet açık, değil mi ki biz sihir dünyasına gayet alışığız.
I think it's pretty obvious, don't you, that we're pretty familiar with the world of magic.
Joey'ye asılırken, bunu gayet açık ortaya koydun.
You made that clear when you moved in on Joey.
Gayet açık konuştu.
She was very clear.
Öyle olduğu şimdi gayet açık, evet.
That seems evident now, yes.
- Lois, onun cevapları gayet açık.
- Lois, his answers are out on the open road.
Geleceğime karar verecek olanın sen olmadığı gayet açık, Crais.
You're clearly not the one to decide my future, Crais.
Evet ve gayet açık ki papağan da Ruby.
Yeah, and, you know, obviously, the parrot is... She's Ruby.
- Bence gayet açık bir durum.
- It's a prima facie case.
- Size gayet açık "affedersiniz" dedim.
- I said "excuse me" quite clearly.
Olacaklardan gelecek yararı gayet açık anlıyorum.
I understand what benefit may come of this.
Bak işte, o işi yaptığınız gayet açık.
See, it's obvious you've done it.
Söylediğin gayet açık.
I think it's clear what you're saying.
Bu sembolizm gayet açık.
The symbolism's pretty obvious.
Anlaşmanın ne olduğunu bilmediğin gayet açık çünkü anlaşma diye bir şey yok.
Obviously you don't know what the deal is... because there is no fucking deal.
Gayet açık. Sakin ol, George.
Relax, George.
Ama bildiri gayet açık.
But the brief remains clear :
Şurası gayet açık, bu adamlar sermayeyi elinde tutan kişilerdi.
I have made this perfectly clear. These are big game fund managers.
Üvey annesine düşman olduğu gayet açık.
Well, there was obviously was no love lost between him and her stepmother.
Soru gayet açık.
I mean no questions asked.
Senaryo gayet açık. Bu, iki tarafın da belli şekilde davranmasını mecburi kılıyor.
This symmetric scenario compels both sides to adopt a mutually reinforcing course of action.
Her iki tarafın çıkarlarına göre düzenlenmiş gayet açık bir sözleşme var.
We have an explicit legal agreement which clearly lays out the rights of the parties.
- Gayet açık.
- It's obvious.
O kitabın işe yaramayacağı gayet açık, hayatım.
Clearly that is not a helpful book, darling.
- Hayır, gayet açık konuşuyorsun.
I think you're being pretty clear.
Gayet açık... efendim!
Quite clear... sir!
Gayet açık ki, Ben sana âşık ve birbirinize çok yakışıyorsunuz.
Ben is so obviously in love with you. And you guys make a great couple.
Ama aslında, genellikle bir kız çok yakışıklı biri tarafından terk edildiği durumlarda çantada keklik olduğumu düşünebilir benimle olmak eğlenceli ve bana değer vermesi de gerekmez çünkü gayet açık ki benimle çıktığı için minnettar olmalıyım.
But the thing is, it's usually some situation where she just got dumped by this super stud, and she looks at me like I'm a safe bet, and I'm a lot of fun, and she won't have to care, because obviously I should be grateful that she went out with me at all.
Açısı gayet kısıtlı.
IT'S SUCH A LIMITED ANGLE.
açık 170
açıkçası 485
açıkcası 21
acıktım 221
açıkla 136
açıkça 70
açıklama 21
açıktı 18
acıklı 17
acıktın mı 52
açıkçası 485
açıkcası 21
acıktım 221
açıkla 136
açıkça 70
açıklama 21
açıktı 18
acıklı 17
acıktın mı 52
açıklayayım 67
açıklayabilirim 134
açıkça söyle 26
açıklayacağım 42
açıkça görülüyor ki 17
açıklamama izin ver 69
açıklayamam 59
açık konuş 32
açıklayın 43
açıkla bana 17
açıklayabilirim 134
açıkça söyle 26
açıklayacağım 42
açıkça görülüyor ki 17
açıklamama izin ver 69
açıklayamam 59
açık konuş 32
açıklayın 43
açıkla bana 17