Inan перевод на английский
100,727 параллельный перевод
Evet ama ben inanıyorum.
Yeah, but I do.
Gerçekliğine bütün kalbimle inanıyorum.
I believe it to be true, wholeheartedly.
- Evet ama ben inanıyorum.
Yeah, but I do.
Ve inanın bana, bu teröristleri alt edecek ve topluluğumuzu yeniden mükemmelleştireceğiz.
And believe me, we will defeat these terrorists, and we will make our society great again.
Gerçek Coulson'ı tanıyorum ve şu an kendine inanmasan bile ben sana inanıyorum.
I know the real Coulson, and I believe in you, even if you don't just now.
- Buna inanıyor musun?
Do you buy that?
Bazıları kollarımda öldü. Gerçek bir şey uğruna savaştıklarına inanıyorlardı. Nefrete son vermek için.
Some of them died right in my arms... believing they were fighting for something real, stopping hate.
Fitz, boş bedenlerin bile çeşitliliğe ihtiyacı olduğuna inanıyordu.
Fitz believed even empty vessels needed variety.
Ve herkes inanıyor.
And everybody buys it.
- Ama yardım etmek için buradayım. - Bana inanıyor musun?
You believe me?
Birlikte olursak her şeyi başarabileceğimize inanıyorum.
I really do believe that together, we can accomplish anything.
Cidden bizi başka bir dünyaya götürecek sihirli bir kapı olduğuna inanıyor musunuz?
You seriously believe that there's some magical back door that will transport us to another world?
Gerçekten buna mı inanıyorsunuz?
This is what you really believe?
Ben hala Daisy'nin haklı olduğuna inanıyorum.
I still believe Daisy's right.
Bu inanılmaz.
This is unbelievable.
Çünkü sevebileceğine gerçekten inanıyorsan...
If you really believe that you are capable of love...
Eğer buna, yaptığın onca kötü şeyin kendi seçimin olmadığına inanıyorsan şimdi kendi kararını ver.
If you really believe that, that... that... That all the hurtful things you did were not your choice, make your own choice now.
- Senin de gördüğüne inanıyorum.
I believe you saw it, too.
Gerçekten şu an farklı bir dünyada olduklarına mı inanıyorlar?
So, they really believe they're in a different world right now?
Ve inan bana orada olanların üstesinden gelebilmem yıllar sürecek.
And trust me, it's gonna take me years to process everything that happened in there.
Sidney'nin şeytan olduğuna inanıyordum.
I believed that Sidney was the Devil.
Sen inanıyor musun bu söylediğine Allah aşkına?
Do you really believe that, for goodness sake?
Yılmaz, Deniz'in değişebileceğine inanıyordu.
Yilmaz believed Deniz could change.
Bana sorun çýkarýrsan, inan ben de sana sorun çýkarýrým.
If I get trouble, believe me, I will give trouble back.
Missoula, Montana'lıyım. Buna inanır mısın bilmem.
Missoula, Montana, if you can believe that.
Biliyorum, inanılmaz görünüyor ama bir gün karımın gözünden Snapple kapağı gibi ses çıkaracağım da aklıma gelmezdi.
I know a lot of this seems improbable, but I also never thought one day I might be making a Snapple cap sound with my wife's eyeball.
Paranormal fuarına koluna bir kadın takmadan katılan tek kişi olmayacağına da inanıyorum.
I also believe that you won't be the only guy at a paranormal convention without a woman on his arm.
Buna inanıyorsanız size Japon şişme bebek satabilirim, hem de kullanılmamış.
If you believe that, I got a Japanese sex doll to sell you, unused.
İster inan ister inanma, Rite Aid'de hayatımı değiştirecek bir şey yaşadım.
I actually had a life-changing experience in Rite Aid, believe it or not.
Sizi detaylara boğmak istemem ama inanın gerçekten çılgın şeyler oldu.
I won't bore you with the details, but trust me, really crazy.
Ancak zamanın geri kalanı ve inanın bana size anlattığım...
But the rest of the time, and believe me when I tell you...
Hayatım inan çok isterdim ama şu an o modda değilim.
Sweetie, I want to but I'm just not in the mood.
Ama inan ihtiyacım olmayacak.
Actually, I do. But you know what?
İfadenin içeriği olduğun kişiden bambaşka biriymişsin gibi davranman ki avukatmış gibi davranarak başından beri yaptığın da bu şu anda burada da aynı şeyi yaptığına inanıyorum.
The context is you portrayed yourself as one thing when, really, you were another, which is what you did the entire time you pretended to be an attorney and what I believe you are doing to this body right now.
Çünkü sana değişebileceğimi gösterirsem belki onun değişebileceğine de inanırsın.
Because I'm hoping if I showed you I could change, maybe you'd believe he could too.
Evet, inanın, çok minnettarız.
Yes, and believe me, we're very grateful.
Cennete inanmıyor olabilirim... Ama paraya inanıyorum.
I may not believe in heaven... but I do believe in money.
Sana inanıyorum.
I believe in you.
Bu saçmalığa cidden inanıyor mu?
Does she really believe this shit?
İnanılmaz bir şey.
To think...
İnanılmaz gerçekçi görünüyor.
So incredibly lifelike.
Öyle olduğuna inanıyorum.
I believe she was.
İnanın bana.
Trust me.
İnanır mısın şu an o bile eğlenceli olurdu gibi geliyor.
Actually, that sounds like it'd be fun to me right now.
Birlikte yaptığımız şeyler, berbat. İnanılmaz zor. Ve güçlü olmalıyız.
It's terribly hard, and we must remain strong.
Sonuçlarını göreceksiniz. İnanın bana.
There will be consequences.
İnan bana bundan daha iyi bir anlaşma bulamazsın.
Believe me, these are the best terms you're gonna get.
- İnan bana bu sapığın hoşuna gidiyor.
- Trust me, this freak loves it.
İnanılmaz.
Incredible.
İnan hiç umurumda değil Lonnie senden ne haber?
I don't give a shit. Lonnie, how about you?
İnan seni çok iyi anlıyorum.
Believe me, I get it.
inanılmaz 1325
inanamıyorum 1323
inanıyorum 283
inanırım 48
inanın 122
inanmıyorum 653
inanmıyorsun 30
inanılmazsın 87
inanmam 64
inanamadım 34
inanamıyorum 1323
inanıyorum 283
inanırım 48
inanın 122
inanmıyorum 653
inanmıyorsun 30
inanılmazsın 87
inanmam 64
inanamadım 34
inanmayacaksın 31
inanılmazdı 150
inanma 22
inanılmazdın 22
inanç 64
inanmalısın 26
inan bana 1447
inanamazsın 17
inanılmaz bir şey 125
inanıyorum ki 68
inanılmazdı 150
inanma 22
inanılmazdın 22
inanç 64
inanmalısın 26
inan bana 1447
inanamazsın 17
inanılmaz bir şey 125
inanıyorum ki 68