Ne diyordum перевод на английский
607 параллельный перевод
Şimdi... ne diyordum?
Well. As I was saying...
Ne diyordum? Evet, filin dişlerini sökmeye çalıştık, fakat çok zorlandık.
As I say, we tried to remove the tusks, but we couldn't budge them.
Ne diyordum ben?
What was I saying?
Peki ne diyordum?
Then what was I saying?
Ne diyordum ben?
What was I sayin'?
Şimdi, ne diyordum? Oh, evet
Now, where was I?
Ne diyordum? Smithy diye ufak bir işçi var.
Well, sir, a little skinner, named uh, Smittie, takes after the black boy
Ne diyordum?
Where was I? Oh, yeah.
Ne diyordum?
Where was I?
Ne diyordum?
So, what was I saying?
Ne diyordum?
What was I saying?
- Ne diyordum?
What was I saying?
Diyeceğimi de unuttum. Ne diyordum?
What have I been saying, sitting here?
Ne diyordum ben?
What was I talking about?
Ben ne diyordum?
- Stay. Where was I?
Ne diyordum? Hah, aklıma geldi.
What is it we were talking about?
Ne diyordum ben? Eee...
What was I saying?
Ne diyordum ben, biliyor musun?
Don't you know what I was saying? You're not listening to me.
İyi, bir nezaket örneği göster de, ne diyordum, onu söyle.
Would you be kind enough to tell me what it was that I said?
- Ne diyordum?
What have I been saying?
Evlat, ne diyordum.
I'll tell you what, kid.
Ne diyordum?
What was I talking about?
Ne diyordum ki?
What was I saying?
Ne diyordum...
What I say is...
- Ne diyordum sana?
So what was I telling you?
Catherine, ne diyordum?
Catherine, what was I saying?
Neyse, ne diyordum ben? O zamanlar çok sert bir polis amiri varmış.
As I was telling you... at the time, there was a sergeant so strict...
Ne diyordum, Paris korkunç.
As I was saying, Paris is awful.
Ne diyordum senin için... Budala, kuşkucu ve bir de üstelik renk körü.
Just like I said you're stupid, leery and color-blind!
- Ne diyordum?
- What about?
Ne diyordum...
As I was saying.
Ne diyordum, polis oturmuş kahvesini yudumluyormuş, tamam mı?
Anyway, the cop is sitting there, sipping his coffee, you see?
- Ne diyordum?
- What was I saying?
Cumartesi gecesi golf kulübündeki dansta ne giyeceğimizi planlarken aramızdaki buzları eritip, iki lafın belini kırarız diyordum ben de.
I thought we might run up a few curtains and make a batch of fudge, while we were planning what to wear to the country club dance Saturday night.
Ne diyordum?
Barney. What was I saying?
Onu diyordum. İki güzel kadınlaydım. Ne vücutları vardı ama.
So I'm telling you, see here I am with these two beautiful dames.
Ne zaman sorarsın diyordum.
It's about time you asked me that.
Ben de tam ne yapsam diyordum.
I was just wondering what to do next.
Diyordum ki, ne yapıyorsun?
And as I was saying, what are you doing?
45inci yaş günüm için yaptılar ve Rangun - dan buraya kadar yolun her santiminde diyordum ki, "McNabb başka ne kaybedersen kaybet kızların sana verdiği masa örtüsünü kaybetme."
For my 45th birthday they made it, and all the way from Rangoon, through every inch of the way, I kept telling myself, "McNab, whatever else you may lose, you'll not be losing that tablecloth the girls gave you."
Birkaç dakika önce, "Bununla ne yapacağım?" diyordum.
Couple of minutes ago, I asked you... what I was supposed to do with it.
Ne diyordum?
Yes, get it, push it down.
Ben de arabaya atlayıp size bir uğrayayım diyordum, ancak bugün sizinle karşılaşmamız ne hoş oldu.
I wanted to drive out to your place anyway, but how nice to meet you today already.
Ben de tam bu arkadaşlara... eski dostum Baldy'yi görmek ne güzel diyordum.
I was just telling these fellows here... it'll sure be great to see my old friend Baldy again.
Ne diyordum...
As I was saying... the exceptional years were 1541... 1694...
Miss.Chandler, şu an, ne düşüneceğimi bilmiyorum - Bana yardım edersiniz diyordum.
Miss Chandler, at this point, I don't know what to think, but I was hoping you'd be able to help me.
Londra'da Churchill şikayet ediyordu : "Alban Tepeleri'ne vahşi kedileri salarız diyordum onun yerine sahilde debelenen bir balinamız oldu."
Churchill complained, "l thought we'd flung a wildcat into the Alban Hills, but instead we got a whale floundering on the beach."
Diyordum ki, elma şarabının yerini ilk olarak ne zaman belirlemiştiniz?
I said when was it that you first spotted the cider, sir?
Elimden ne gelir? Çekip gitsem diyordum bazen.
Sometimes I told myself we ought to leave.
Ben de az önce saygıdeğer dostunuz Six'e diyordum yurttaşları arasında böylesine büyük bir üstadı barındırması Amsterdam için ne büyük bir onur diye.
I just told your respected friend Six what an honour it is for Amsterdam to number among its citizens such a great master.
Sadece "Ne olacaksa olsun" diyordum. Bilirsin işte, hiçbir şeyi umursamıyordum.
I just said, "To hell with it." You know, I didn't care anymore.
diyordum 66
diyordum ki 63
ne diyorsun sen be 30
ne diyorsun 1616
ne diyorsun sen 551
ne diyeceğimi bilmiyorum 160
ne diye 64
ne diyor 463
ne diyorsun be 24
ne diyorduk 29
diyordum ki 63
ne diyorsun sen be 30
ne diyorsun 1616
ne diyorsun sen 551
ne diyeceğimi bilmiyorum 160
ne diye 64
ne diyor 463
ne diyorsun be 24
ne diyorduk 29
ne diyor bu 53
ne diyorum ben 45
ne diyorsunuz siz 31
ne diyorsunuz 336
ne diyecektim 16
ne diyorum 25
ne diyeyim 78
ne diyorlar 99
ne diyeceğimi bilemiyorum 173
ne diyeceğimi bilemedim 24
ne diyorum ben 45
ne diyorsunuz siz 31
ne diyorsunuz 336
ne diyecektim 16
ne diyorum 25
ne diyeyim 78
ne diyorlar 99
ne diyeceğimi bilemiyorum 173
ne diyeceğimi bilemedim 24