Orada duruyor перевод на английский
800 параллельный перевод
Dolunayın aydınlattığı her gece orada duruyor ve beni dinliyor.
While everu round lonely moonlit night
- Uzun zamandır orada duruyor efendim.
- It's been there a long time, sir.
- Orada duruyor.
- There it is.
Gişelerin orada duruyor.
He's stopping at the tollgate.
Niye orada duruyor?
What's holding him up?
Hep orada duruyor.
She's always there.
İşte, orada duruyor.
Well, there she sets.
Saatlerdir orada duruyor.
It's been there for hours.
Sadece orada duruyor.
IT'S JUST SITTING THERE.
Orada duruyor.
He's standing there.
Hâlâ orada duruyor.
She's still there.
- Hala orada duruyor.
- He's still there.
Fakat, tam böylece tabloyu görmeğe başlıyorsun, nerede bıraktıysa orada duruyor.
But, just so you begin to see the picture, it stays right where she left it.
Şuna bir bak. 15 dakikadır orada duruyor.
Look at that. He's been in there for 15 minutes.
Orada duruyor.
IT'S THERE FOR YOU.
İstersen arkadaşımın arabası orada duruyor.
If you want, I've got a friend's car. There it is.
Eldivenleri orada duruyor.
The gauntlet lies there.
Orada duruyor ve artık adını söylemelisin!
He's here, and you must say his name!
Üstelik tam 15 yıldır orada duruyor.
And it's been laying there for 15 years.
Hala orada duruyor.
She's still there.
Bu temiz, iyi bir kanıt. Orada duruyor.
That's good solid evidence, right there.
Bir çok tablo orada duruyor.
He's stealing a load of pictures.
Ve O orada duruyor.
And it stays there.
Şişe orada duruyor, iç.
Bottle's in front of you. Pour it out.
Tüm malım mülküm orada duruyor.
All I own is standing right there.
Bir Japon el bombası iç organlarımı parçalamıştı, bütün o metaller orada duruyor.
A Japanese grenade. Ripped all my insides out. Got all metal in there.
Orada öyle duruyor, bize bir faydası yok.
It's no good to us just lying there.
O üçü orada altı haftadır oturup duruyor... ve tek bir kürk satamadılar.
They are sitting there, those three, for six weeks... and haven't sold a piece of fur.
Orada bir garajda duruyor.
It's jacked up there in a garage.
Silah hala katilin parmak izleri üstünde olarak orada, bir ağacın altında duruyor.
The weapon is still there at the foot of a tree with the murderer's fingerprints on it.
İşte orada! Önde duruyor.
Right in there, just one...
Orada, ağır bir yemek gibi duruyor.
He just stays there like a heavy meal.
Para ta orada eski bir deri çantada duruyor olsa da bizi paramparça ediyor.
The money sits down there in an old leather bag and yet it's tearing us apart.
İşte orada. Sarı zarf, ölü bir yaprak gibi buruşmuş şekilde duruyor.
There it was, the yellow envelope like a crumpled leaf on the tray
- Hala orada asılı duruyor.
- It's hanging there still.
Orada, bir başına duruyor.
There, all by himself, it's him.
Yüzlercesi orada kıpırtısız duruyor hepsi bu yöne bakıyor, bekliyor.
Hundreds of them standing there, dead still all looking this way, waiting.
Evet, orada koltukta duruyor.
Yes, it's there on the seat.
Orada saat 9'da hayat duruyor.
That's strictly a nine o'clock town.
Orada garajda duruyor.
It's in the garage over the mulcher.
Orada tapınakta, bütün bunların sorumlusu duruyor.
There in the temple is the cause of all your troubles.
- Duruyor! İşte orada!
Right there!
Hala orada, eski bir balıkçı kulübesinde duruyor.
It's still there, in an old fisherman's hut.
Şimdi sizi İngiltere kırsalındaki dar bir caddeye götüreyim ve orada çiftçi Gileslerin çitinin üzerinde ne duruyor dersiniz.
And, I'd like you now to come with me on a walk down an English country lane. And, over there, what do we see sitting on Farmer Giles'fence, but a blackbird.
Orada asılı duruyor
It's hanging right over...
Orada, kayanın üzerinde duruyor.
Over there, gap in the rock.
Orada kapı yok! 24 saat değil, epeydir yok gibi duruyor.
There's no door there, and there hasn't been one for a lot longer than 24 hours.
Orada birbirlerine sokulmuş duruyor ve pencerenin dibinde idamlardan bahseden gardiyanları dinliyorlar.
They stand huddled together there and hear through the windows the guards talking about executions.
Orada bir yıldır hiç değişmeden duruyor olabilirlerdi ya da bir milyon yıldır...
They might have stayed unchanged for a year, or a million years.
Tekrar orada gözüktü, düz duruyor.
Holding steady, captain.
Orada duruyor.
It's just sitting there.
duruyor 34
duruyorum 24
duruyoruz 18
orada 2281
oradaki 168
oradaydım 213
orada mısın 598
oradayım 18
oradaydı 145
oradasın 44
duruyorum 24
duruyoruz 18
orada 2281
oradaki 168
oradaydım 213
orada mısın 598
oradayım 18
oradaydı 145
oradasın 44
oradan 69
orada kimse yok 63
orada dur 223
orada biri var 50
orada ne var 123
oradadır 18
orada olacağım 346
orada neler oluyor 224
orada ne yapıyorsun 161
orada bekleyin 25
orada kimse yok 63
orada dur 223
orada biri var 50
orada ne var 123
oradadır 18
orada olacağım 346
orada neler oluyor 224
orada ne yapıyorsun 161
orada bekleyin 25
orada olurum 25
orada biri mi var 55
orada mı 137
orada kal 348
oradan uzak dur 20
orada mısınız 104
oradaki kim 37
orada olduğunu biliyorum 100
orada durun 51
oradan çık 18
orada biri mi var 55
orada mı 137
orada kal 348
oradan uzak dur 20
orada mısınız 104
oradaki kim 37
orada olduğunu biliyorum 100
orada durun 51
oradan çık 18