Sana göstereceğim перевод на английский
3,653 параллельный перевод
Sana göstereceğim bir şey var. Buluşalım.
I have something to show you Let's meet.
Sana göstereceğim çok şey var Mike.
I have so much to show you, Mike.
Sana göstereceğim.
I will show you.
sana göstereceğim!
I'll show you!
Sana göstereceğim Öğreteceğim.
I will show you. I will teach you.
# Ne yapabileceğimi sana göstereceğim. #
"I'll show you what I can do."
Şimdi sana göstereceğim "Ananı siktim." i.
I'll show you "fucked my mother." - [Duke] Time!
Zamanı gelince, sana göstereceğim.
When the time comes, I'll let you know.
# Sana göstereceğim # # Zambağın nerede yetiştiğini # # Sahilde... #
I'll show you where the lilies grow at the banks...
Sana göstereceğim şeyi dünyadaki kimseye söylemeyeceğine söz verir misin?
If I show you something, will you promise not to tell anybody else about it, ever?
Sonrasını sana göstereceğim.
I'll show you what'll be next.
Gel, Sana göstereceğim.
Come, I'll show you.
Sana göstereceğim şey oldukça ilginç.
What I'm about to show you is highly interesting.
Sana komik bir şey göstereceğim
I'll show you something else fun What?
Sana gününü göstereceğim!
Are you all ganging up on me?
Gel, ben sana terasta ne göstereceğim?
I am going to show you something on the terrace.
Nigar Kalfa, gel bak sana ne göstereceğim.
Nigar Kalfa, come and see what I have to show you.
Mustafa! Gel bak sana ne göstereceğim!
Mustafa, look what I am going to show you.
Gel, göstereceğim sana ne kadar olduğunu.
- I'll show you how much!
- Gel sana bir şey göstereceğim.
Come, I want to show you something. Yes?
Sana planlarımı göstereceğim.
I show you my plans.
Sana hiç kimsenin daha önce görmediği bir şey göstereceğim. Ve ben mezara gidene kadar da tekrar kimse görmeyecek.
I'm going to show you something that no one has ever seen before and no one ever will again until I'm in the grave.
Gel buraya, sana bir şey göstereceğim.
Come here, I want to show you this.
Birazdan sana bahçeyi göstereceğim.
I'd like to show you the garden for a minute.
Adaleti getirmeye hazırlanırken sana, evim yaptığım yeri göstereceğim.
I will show you where I have made my home whilst preparing to bring justice.
Sana Jessica'yı göstereceğim!
Oh, my god.
Sana bir şey göstereceğim.
I got something to show you.
Sana büyüdüğüm yeri göstereceğim.
I want to show you where I grew up, okay?
Sana nasıl yapacağını göstereceğim.
I will show you how.
Freddie, sana bir fotoğraf dizisi göstereceğim.
Freddie, I'm going to show you a series of pictures.
Sana gerçekleri göstereceğim.
I give you facts.
Tamam, bak, sana korkulacak hiçbir şey olmadığını göstereceğim, tamam mı?
Okay, look, I'm gonna show you there's nothing to be afraid of, ok?
Sana kol kilidinin nasıl olduğunu göstereceğim.
I'm gonna put you in an arm bar. Here, this is a Kimura, right here.
Sana bir şey göstereceğim.
I wanna show you something.
Sana bir şey göstereceğim.
Let me show you something.
Sana gosterecegim!
I'll show you!
You agzi bozuk aptal, sana gosterecegim!
You foul-mouthed good-for-nothing, I'll show you!
Sana gerçek gücü göstereceğim.
I will show you real power.
- Sana hatırladıklarımı göstereceğim.
- I will guide you through it.
Bunu daha önce hiç yapmamıştım ama sana gününü göstereceğim.
I've never done this before, but I'm gonna kick your ass.
Gel, sana bir şey göstereceğim.
Come here, I'll show you something.
Sana yakın bir yamaç göstereceğim.
I'll show you a cliff near by.
Sana nasıl yiyeceğini göstereceğim.
Okay? I'll show you how to eat.
Sana güzel şeyler göstereceğim.
I'll show you good things.
Sana göstereceğim.
- I'll show you.
Tamam, göstereceğim sana.
Okay, I'll show you.
Tamam, dur biraz. Sana bir şey göstereceğim.
Okay, hold on, let me show you something.
Gel sana bir şey göstereceğim.
- No! Follow me, I want to show you something.
Sana bayır aşağı kaymanın ne demek olduğunu göstereceğim.
I'll show you what downward ski is all about lazy.
Sana daha fazla fotoğraf göstereceğim.
I'll have more pictures to show you.
Sana çok lezzetli bir şey göstereceğim. En lezzetli ve en besleyici çorbayı yaptığım insan vücudunun en tatlı yerini.
L'm going to show you a little delicacy - the sweetest part of the human body that I make the most delicious and nutritional soup from.
göstereceğim 43
sana aşığım 57
sana ne 162
sana ihtiyacım var 442
sana bir şey sorabilir miyim 124
sana söz veriyorum 235
sana birşey sorabilir miyim 28
sana da 296
sana da merhaba 35
sana bir şey göstereceğim 128
sana aşığım 57
sana ne 162
sana ihtiyacım var 442
sana bir şey sorabilir miyim 124
sana söz veriyorum 235
sana birşey sorabilir miyim 28
sana da 296
sana da merhaba 35
sana bir şey göstereceğim 128
sana güveniyorum 285
sana inanmıyorum 372
sana ne oldu böyle 91
sana inanıyorum 323
sana söylüyorum 711
sana diyorum 139
sana da iyi şanslar 18
sana bir şey söylemek istiyorum 85
sana bir şey vereceğim 40
sana ne yaptım 20
sana inanmıyorum 372
sana ne oldu böyle 91
sana inanıyorum 323
sana söylüyorum 711
sana diyorum 139
sana da iyi şanslar 18
sana bir şey söylemek istiyorum 85
sana bir şey vereceğim 40
sana ne yaptım 20