Sarı el перевод на английский
244 параллельный перевод
Sarı El.
Yellow Hand...
- Hau, Sarı El.
- How, Yellow Hand.
Bir keresinde Sarı El'in hayatını kurtardın.
Once you saved Yellow Hand's life.
Şimdi söyle bize Sarı El...
Now tell us, Yellow Hand- -
Sarı El bir prens, bir kralın oğlu.
Yellow Hand is a prince, the son of a king.
Sarı El, kaba kuvvet kullanmamızı mı istiyorsun?
Yellow Hand, do you want us to use force?
- Pekala Sarı El son uyarınızı yaptık.
- All right, Yellow Hand... ... you've had your last warning.
Kardeşim Sarı El'e git.
Go to my brother Yellow Hand.
Sarı El.
COD Y : Yellow Hand.
Teşekkürler Sarı El.
Thanks, Yellow Hand.
Borç borçtur, Sarı El.
A debt is a debt, Yellow Hand.
Teşekkür ederim Sarı El.
Thanks, Yellow Hand.
Asmak, yüzmekten kolay olabilir Sarı El.
It may be easier to hang it than to take it, Yellow Hand.
Şayenlerin savaş şefi Sarı El'in kemeri.
It is the belt of Yellow Hand, war chief of the Cheyenne.
Bu Sarı El.
That's Yellow Hand.
Sarı El!
COD Y : Yellow Hand!
- Geri dön, Sarı El!
- Turn back, Yellow Hand!
Neden geri dönüyorsun Sarı El?
COD Y : Why do you turn away, Yellow Hand?
Onu göremiyorum, Sarı El.
I don't see him, Yellow Hand.
Sarı El'in öldürülmesinde benden fazla katkısı yok.
He didn't have any more to do with killing Yellow Hand than I did.
Şayen savaş şefi, kaplan insan, Sarı El'in katili!
Killer of Cheyenne war chief, that human tiger, Yellow Hand!
Ve şimdi Sarı El'in Cheyenneleri arazide geziyor.
And now Yellow Hand's on the loose with his Cheyenne.
Sen Sarı El'in arkasından gidiyorsun.
- You're going after Yellow Hand.
Bunlar Sarı El'in adamları.
These are Yellow Hand's men!
Önce bizi Sarı El'e götürmesi gerektiğini söylüyor.
He says he's got to take us to Yellow Hand first.
Sarı El istemezse bizi bırakamaz.
He can't let us go unless Yellow Hand's willing.
Beni Sarı El'e götürmesini istedim, böylece ne yapacağını öğrenebiliirim.
I wanted him to take me to Yellow Hand, so I can find out what he's up to.
Kendi dilini konuş, Sarı El.
Speak your own language, Yellow Hand.
Seni savaşa ne yöneltti Sarı El?
What started you on the warpath, Yellow Hand?
Bütün kabileler Sarı El ile beraber ata binecek.
All tribes ride with Yellow Hand.
Sarı El konuştu.
Yellow Hand has spoken.
Sarı El biliyor.
Yellow Hand know.
Biri Sarı El'i kandırıyor.
Somebody's romancing Yellow Hand.
Hickok söylemeyecek ama Sarı El öğrenecek..
Hickok will not tell, but Yellow Hand will know.
Ne zaman Ay gökte olunca, Sarı El öğrenecek.
When moon in sky here, Yellow Hand will know.
Sarı El askerin hangi yoldan gideceğini öğrendi.
Yellow Hand find out now which way soldier go.
Sarı El Hickok'u öldürmek istemiyor... ama askerin fişeklerle hangi yoldan gittiğini öğrenmek zorunda.
Yellow Hand no want to kill Hickok... but must know which way soldier go with bullet.
Sarı El yalan söylemez.
Yellow Hand no lie.
Ve eğer Custer senin Sarı El'e konuştuğunu öğrenirse seni infaz mangasına teslim eder.
And if Custer finds out you told Yellow Hand, he'll give you the firing squad.
Sarı El'e rehberlik mi yapıyordun?
You guiding'for Yellow Hand?
Sarı El'in elinden yeni kurtulmuş.
He just dropped in from Yellow Hand.
Eğer kızsa onu Sarı El'in kampından uzak tutmalıyız.
If it's a girl, we'll keep her out of Yellow Hand's camp.
Sarı El çok uğraştığı bu cephaneyi alamadı.
Well, Yellow Hand didn't get that ammunition he was hankering'for.
Sarı El'e haber vermiş olmalı.
- She must've told Yellow Hand.
Sarı El senin ziraat aletlerinle tarım yapıyordu.
Yellow Hand's been farming with your farming tools.
Sarı El'in Cheyyenleri ile beraber güneyden..
He says Yellow Hand's comin'up from the south with his Cheyenne...
El ele tutuşup, evi sarın.
Link hands, all around the house.
Dışarı çıkıp el frenini boşa alacağım.
I'll get out and take the handbrake off and give you a little shove.
Sanırım Custer seni Sarı El'i bulman için göndermişti.
- I thought Custer sent you to locate Yellow Hand. - I located him, didn't I?
Araba taklalar atarak devrilirken, o el çantasını alıp dışarıya atlayabiliyor.
She jumps out of a car turning over and has time to pick up her handbag.
Onu dışarı çıkardıkları an el sıkışmak istiyorum.
Now, the moment they bring him up, I wanna shake hands with him.