Tabii eğer перевод на английский
2,393 параллельный перевод
Tabii eğer... Gaz maskeli adamın belirgin bir özelliği var mıydı?
Was there anything distinctive about the guy in the gas mask?
Tabii eğer şarkı söyleyen oyuncak ayıcık almazsan.
Unless you'd like to buy a singing teddy bear,
Şu an seninleyim, tabii eğer sen cinayet masası ekibiyle misin?
Right now I'm with you, unless, uh, of course, are you with homicide?
- Tabii eğer varsa.
If they even have them.
Tabii eğer, bekle.
Unless-wait.
Tabii eğer okuyabilirsen!
If you can read.
Tabii eğer Helen o kadar ileri gidebildiyse.
That is, if Helen managed to make it that far.
Gingy, Gingy. Topukla, topukla, mümkün olduğunca daha hızlı tabii eğer Zencefilli Ekmek Adam olarak kalmak istiyorsan!
Run, run, run as fast as you can, if you want to remain a gingerbread man!
- Tabii eğer ondan korkmuyorsan.
- Unless you're scared of him.
- Tabii eğer o şey atom bombası idiyse.
If it was an atom bomb. No if about it Jasper.
Tabii eğer bütün hikayeyi bilme olanağına karşı koyabilirseniz.
Which makes sense, if you can, say, resist knowing the whole story.
Tabii eğer müvekkilime sessiz kalması için bir sebep sunamazsanız. Mesela, bu suçlamaları geri almak gibi.
Uh, that is, unless, course, you can offer my client some reason to remain quiet, like, say, uh, dropping these charges.
Yani tabii eğer Cehennem Kedileri ile çok meşgul değilsen.
I mean, if you're not too busy with the hellcats.
Bu tarz bilgileri almak zordur, tabii eğer...
Medical info like that is molasses slow to get, unless I...
Sanırım beni arayacaksın, tabii eğer tekrar buluşmak istiyorsan.
Well, I suppose you'll call me, if you want to get together again.
Bu yeterdi tabii eğer o kadar hasta olmasaydı
That would quite fit the bill if she hadn't so often been ill
Tabii eğer mutluluk kaynağın taksonomi değilse o başka.
Unless, of course, it's not the taxonomies you're happy about. Okay.
Böylece kapına asabilirsin. Tabii eğer, bir kapın varsa.
So you can hang it on your door, in case you ever have a door.
Anlamsız geliyor, tabii eğer onu aşağı atması için uçan bir banshee kiralamadıysan.
It doesn't make sense, unless you hire a flying banshee to push him.
Görünüşe göre pozitif etkisi oluyor... Tabii eğer güçlü duyguların oluyor ve psikolojik tepkiler veriyorsan.
Sounds like it has a positive effect if you're having such strong emotions and physical reactions.
Tabii eğer inebilirsek!
If we get there.
Tabii eğer bize gerçek ismini verdiyse.
That is assuming she gave her real name.
Binadan çıkış planım başarılı olacak tabii eğer... Abdul Jabbar ve gerzek adamlarını feda edersek.
My plan to get us out of the building... will be a success only if... we sacrifice Abdul Jabbar and his goons.
Tabii eğer seninle birkaç ay kalmamın bir sakıncası yoksa.
I could just, maybe, come live with you for a couple of months.
Tabii eğer bütün bal...
Unless all the honey is...
Tabii eğer karşı koymayı tercih edersen iş farklı.
Unless, of course, you'd rather resist.
Tabii eğer kaçmaya kalkarsanız bu çok genç ve tatlı kız ölüverir.
If you fire on me, on the other hand, you'd be killing Ms. Oh So Young and Pretty.
Korkarım ki takibimiz sona erdi, tabii eğer sınırları geçmenin yolunu bilen bir yoldaşa rastlamazsak.
I'm afraid our pursuit is over unless we can happen upon a comrade who knows their way around borders.
Tabii eğer...
Unless...
Ve evet, karımın aile bütçesini yönetmesine izin verirdim. Tabii eğer senin kadar güzel olursa.
Yes, I would allow my wife to manage the budget if she is as beautiful as you are.
Tabii, eğer dolaysız olacaksanız bir isim zikretmeniz gerekmez mi?
PUDDLE : Except, if you're going to be direct, don't you think you should use someone's name?
- Tabii ki gittiler çünkü eğer Playboy Malikanesi'nde yaşıyor olsaydın, Yarmouth'da tatil yapardınız.
- Of course, because if you lived in the Playboy Mansion, you'd definitely holiday in Great Yarmouth.
- Tabii ki, ve eğer biz, uh,
- Of course, and if we, uh,
Eğer yazarlar bildiklerini yazıyorlarsa tabii.
If writers write what they know.
Tabii ki. Eğer benim alanım ilgini çekmiyorsa ayrı.
Sure, if you didn't think my field was so uninteresting.
Eğer işin merkezi burası değilse tabii.
Unless their base of operations is here.
Tabii bu o kadar da büyük bir sorun değil gibi görünüyor eğer hayatının kalanında bedensiz olmayı kendine dert etmezsen.
Well, it looks like it's not that big of a deal, if he doesn't mind being a bodiless consciousness for the rest of his life.
Tabii bir tane daha ben yetiştirmezsem eğer.
Unless... I create another me.
Uydunun orjini hakkında tam işbirliği ve uyum gösterecekleri beklentisindeyiz. Eğer gerekirse tabii.
We are expecting their full cooperation in determining the origin of the satellite if it is needed.
Eğer bunu ima ediyorsan, tabii ki minnettar olurum.
If that's what you're suggesting, of course I would be grateful.
Eğer günde bin bardak filan içersen tabii.
If you drink, like, a thousand glasses a day, yeah.
Eğer bana söylemek istediğin başka bir şey yoksa tabii?
I mean, unless you have something else that you would like to say to me.
Eğer şansınız varsa tabii.
If your luck hasn't run out.
Bay Hicks, eğer işini tamamlasaydı, hayatta olmazdı tabii Hayalet onu ikinci defa kullanmayı düşünmüyorsa.
Mr. Hicks would not be alive if his work were complete, if this ghost was not planning on using him again.
Kürdan saymıyor ya da kendimi kesmiyorum eğer sormak istediğin buysa tabii.
Well, I don't count toothpicks or cut myself, if that's what you're getting at.
Eğer siz ikiniz için bir sakıncası yoksa tabii.
If you two wouldn't mind tending these embers.
Tabii ki eğer yanımda benimle yıkanacak bir kadın olmazsa.
Unless, of course, there were a bitch brave enough to bathe beside me.
Tabii, eğer bu şekilde şarkı söylersen...
OK, if you sing like this...
Diyor ki, eğer onların öldüğü yere öldükleri günün zamanına bakarsan onları görürsün. Ve, tabii ki sadece yerleri gölgedeyse.
She says you can see them if you're looking at the place they died, at the time of the day they died, and, of course, only if the place is in the shadow.
Tabii, eğer istersen.
I mean, only if you want to.
Vermont'a gitmelisin, eğer numara yapmaya devam etmek istemiyorsan tabii.
You should go to Vermont : Unless, of course, you prefer to keep pretending.
eğer 898
eğer istersen 206
eğer öyleyse 172
eğer sen 63
eğer beni seviyorsan 30
eğer istiyorsan 65
eğer istemiyorsan 31
eğer bir şey olursa 28
eğer bilseydim 25
eğer o 55
eğer istersen 206
eğer öyleyse 172
eğer sen 63
eğer beni seviyorsan 30
eğer istiyorsan 65
eğer istemiyorsan 31
eğer bir şey olursa 28
eğer bilseydim 25
eğer o 55
eğer izin verirsen 26
eğer yanılmıyorsam 39
eğer öyle olsaydı 20
eğer sakıncası yoksa 54
eğer ben 51
eğer ölürsem 16
eğer olursa 24
eğer varsa 60
eğer isterseniz 86
eğer mümkünse 45
eğer yanılmıyorsam 39
eğer öyle olsaydı 20
eğer sakıncası yoksa 54
eğer ben 51
eğer ölürsem 16
eğer olursa 24
eğer varsa 60
eğer isterseniz 86
eğer mümkünse 45