Uzun zaman перевод на английский
18,883 параллельный перевод
Solly uzun zaman önce kullandığım bir lakaptı.
Solly was a nickname I used a long time ago.
- Uzun zaman önce.
- A long time ago.
Uzun zaman oldu.
It's been a long time.
- Uzun zaman önce öğrendim bunu. İnsan çoğunun kim olduğunu değiştiremiyor.
Look, I learned a long time ago, you can't stop your kids from being who they are.
- Çok uzun zaman oldu.
So it's been a long time.
Konuşacak muhabbetleri uzun zaman önce tükettim.
I ran out of things to say a long time ago.
Uzun zaman önce ayakkabımdan temizlediğim bir çamursun.
Something I scraped off my shoe a long time ago.
Üzülme, çok uzun zaman önceydi.
No. It was... It was a long time ago.
- Çok uzun zaman önceydi o.
Oh, it was a long time ago.
Ancak bunu çözmek uzun zaman alıyor.
But it takes a long time to work that out.
Dürüst John'un maaşına uzun zaman var.
Long time on honest John's payroll.
Yaralarımdan kurtulmak uzun zaman aldı, Ama bu cehennem deliğinde iki yıl sonra
It took me a long time to recover from my wounds, but after two years in this hell hole
Evet, ama o çok uzun zaman önceydi, ve sadece kısa bir süreydi.
Yeah, but that was a long time ago, and just for a little bit.
Uzun zaman oldu.
Been a long time.
Uzun zaman önce burayı terketti.
She left here a long time ago.
Çok uzun zaman geçti.
It's been such a long time,
Uzun zaman oldu Misa.
Long time no see, Misa.
Çok uzun zaman önceydi.
It was a long time ago.
Bak Margaret, uzun zaman olduğunu biliyorum.
Now, Margaret, I know its been a long time.
Barry'i, aklına koyduğu bir şeyden vazgeçiremeyeceğimi uzun zaman önce öğrendim ben.
but I learned a long time ago that I can't talk Barry out of anything once he sets his mind to it.
O duygu benden uzun zaman önce koparıldı.
That feeling was taken from me a long time ago.
Bunlar uzun zaman önceydi, tamam mı?
This was a long time ago, all right, mate?
Aynı şey uzun zaman önce annemle benim başıma da gelmişti.
Well, the same thing happened with me and my mom a long time ago.
Çok uzun zaman önce söylemem gereken şeyler.
Things I should have told you a long time ago.
Lafla madalya kazanılsaydı sen çok uzun zaman önce kazanmış olurdun.
If a medal could be won with words, you would have won it a long time ago.
Babadan azar yemeyeli uzun zaman oldu.
It's been a while since papa gave me an earful.
Zarar verdiğim insanların gözünün içine bakıp onlardan özür dilemek için uzun zaman istiyorum...
I wanted the chance to apologize for a long time now, to look the people I hurt in the eye and...
Çok uzun zaman geçti, bilmiyorum.
Uh, that was a long time ago so I... I don't know.
Eğer bunu yapmak isteseydim uzun zaman önce yapar ve kaybolurdum.
If I had wanted to do that, I could have done it a long time ago and disappeared.
Sen olmasaydın uzun zaman önce ölmüş olurdum.
If it hadn't been for you, I'd have been dead a long time ago.
Uzun zaman önce iyi bir kavga çıkarmıştın evlat ama artık değil. Bunu yenemesin Sam.
A long time ago, you could've fought the good fight, kid, but not anymore.
Bu kadar güzel bir kadın görmeyeli uzun zaman oldu.
It has been a long time since I've seen a beautiful woman.
Uzun zaman önce gelmeleri gerekirdi.
They should have arrived long ago.
Uzun zaman önce babana, katillikten başka bir özelliği olmadığını söylemiştim.
Some time ago, I told your father it was just a murderer.
Dağda uzun zaman kalmışsın.
Boy, were you up in those mountains a long time.
Uzun zaman önceydi.
it was a long time ago, so...
Uzun zaman oldu.
It's been a while.
Her neyse, biz çocuktuk, uzun zaman önceydi.
Whatever, we were kids, it was a long time ago.
Uzun zaman oldu.
Uh, it's been way too long.
Bense çok uzun zaman olmadığını düşünüyordum.
Oh, and here I was thinking it hadn't been long enough.
Çok uzun zaman önceydi.
That was a long time ago.
- Uzun zaman oldu.
It has.
Uzun bir zaman önceydi.
That was a long time ago.
Sonra uzun bir zaman.
Never is a long time.
Çok uzun bir zaman için.
Not for a really long time.
Toprak beni uzun bir zaman daha bekleyecek.
The dirt will have to wait a long time for me.
Evet, uzun bir zaman Harry ve Savi, Savi ve Harry vardı onun için.
Yeah. For so long, it was Harry and Savi, Savi and Harry.
Birini uzun süre tanıdığın zaman, onun içini dışını bildiğini sanırsın.
Now, you go back a long minute with someone, you think you know them.
Zaman zaman, uzun süren kopukluklar yaşadık.
At times, there were long periods of estrangement.
Öyle özel bir kokunun odaya çökmesi için uzun bir zaman değil.
Not long enough for that particular odor to settle.
Bunun taviz vermek olduğunu biliyorum ama en iyisi bu, sınıftan çıktığım zaman uzun kollumu giyeceğim.
I know it's a compromise, but I think it's best, when we go outside the class, I'll wear long sleeves.
uzun zaman oldu 409
uzun zaman önce 180
uzun zamandır 69
uzun zamandır görüşmedik 21
uzun zaman önceydi 90
uzun zaman olmuştu 17
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
uzun zaman önce 180
uzun zamandır 69
uzun zamandır görüşmedik 21
uzun zaman önceydi 90
uzun zaman olmuştu 17
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanım var 22
zamanımız azalıyor 34
zamanım olmadı 22
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanım var 22
zamanımız azalıyor 34
zamanım olmadı 22