Özel bir şey перевод на английский
3,654 параллельный перевод
Çok cazip seçenekler ama ben bu akşam için özel bir şey planladım.
Tempting choices, but I have something special planned for tonight.
Bu sadece Travis ve bana özel bir şey olabilir.
Well, that might just be Travis and me. Hmm.
Sana da özel bir şey getireceğim ufakık. Beni boş ver.
And I'm gonna bring you back something special, little guy.
Quinn denen bir kızla özel bir şey yakalamıştım ve mahvettim.
I had something special with this girl Quinn, and I ruined it.
Lily özel bir şey aradığınızı söyledi.
Well, Lily said that you were looking for something special.
Hiç kolay olmadı ama yine de yaptın bunun için özel bir şey hak ediyorsun.
It couldn't have been easy, but you did it anyway, and for that, you deserve something special.
Onun için özel bir şey hazırlayan tek ben değilmişim...
Since I can't be getting special treatment...
Senin için özel bir şey hazırladım.
I've got something very special for you.
Ben de özel bir şey pişirebilirim.
And I could cook something special.
Bana da bir iki fırsat verir misin ona özel bir şey hazırlamak hoşuma giderdi.
Give me a couple of windows, I'd like to do something special with her.
Aramızda özel bir şey var sanıyordum.
I-I thought that we had something special.
Evet ama o, özel bir şey değil.
I am. But it's not exclusive.
- Özel bir şey.
- It's private.
Ernie'de çok özel bir şey görmüş olmalısın.
You must have seen something very special in Ernie.
Bir oda işte. Özel bir şey yok.
It was just a room, nothing special.
Yaz aylarında buralarda pek heyecan yaşanmaz ama bu yıl çok özel bir şey oluyordu.
There's rarely any excitement around here in these summer months, but this year, there was something special happening.
Ortaya çıkmasına sebep olan özel bir şey var mı?
Is there anything specific that sets it off?
Perşembe günleri marketin çevresinde özel bir şey var mı?
Is there anything special that happens in the vicinity of the market on Thursdays?
Altını çizmemi istediğiniz özel bir şey var mı? Soruyorum çünkü Emilie'nın bir de kardeşi var.
I'm also asking because I know Emilie has a little brother.
Özel bir şey mi bakıyorsunuz?
Are you looking for something special?
Korkarım raporla ilgili özel bir şey yok.
Uh, nothing particularly unique to report, I'm afraid.
Bunun için özel bir şey.
Nothing special about that.
Bilmem, belki sende özel bir şey vardır.
Oh, I don't know. Maybe you have that special something.
Peggy benimle özel bir şey paylaştı, tamam mı?
Peggy shared something with me in confidence, okay?
Evet, ama içimden bir his onun için kimsenin özel bir şey yapmadığını söylüyor.
Yeah, I kind of get a feeling that She doesn't have anybody doing anything special for her.
İyiydi... özel bir şey yoktu.
That was good... Nothing special.
Noel yaklaşıyor ve ben de babama özel bir şey almak istiyorum dolayısıyla bir aile arması olabilir diye düşündüm.
Christmas is coming, and I want to get my dad something special, so I thought maybe a family crest.
Lucy özel bir şey yapmak istemiyor muydu?
Lucy didn't want to do something special?
- Bence birlikteyken, hepimizin başından bir sürü şey geçti ve bu sene, birbirimize gerçekten özel bir şey vermeliyiz. Ne bileyim, bir hikâye ya da bir sır gibi.
I just think that, well, we've been through so much together, all of us, and we should give each other something really personal this year, like, um, I don't know, a story or a secret.
Ama sana çok özel bir şey getirdim.
But I-I do have something special for you.
Aramızda özel bir şey varmış gibi görünüyor muyuz?
Do we look like we have something special?
Bunda çok şahsi ve özel bir şey de var.
There's something very personal and intimate about it as well.
"Gerçekten özel bir şey yakalamışsınız" diye mesaj attılar.
They'll text me that, "You guys have a really special thing".
Çok özel bir şey keşfettiğimizi hissettim. Peter ve Gwen'de.
I felt like we had discovered something special in Peter and Gwen here.
Tam bizim ekibe özel bir kek tarifi hazırlamak istiyorum. Çünkü tam o zamanlarda sizin romantizm başlamıştı. O yüzden küçük kekten evler yapmak istiyorum ve pamuk şekerden çalılar, ama boyun eğmeyeceğim tek bir şey var.
I want to make an exact cake replica of the cul-de-sac, because that's where your romance started, so I want to make little cake houses and cotton candy bushes, but there is one thing that I will not bend on.
Daha çok şey gibi özel bir caz dansı pantolonu gibiydi.
This was like, some - - this was like a special, like, jazz pant.
Özel hayatında her hangi bir şey? Özel hayatında her hangi bir şey?
Anything in his personal life?
Sana çok özel bir şey vereceğim.
Put out your hand.
Ayrıca bunun için özel oda tahsis etmek yer ziyanından başka bir şey değil.
And having a special room for it is a waste of valuable floor space.
Kahvemizde özel bir şey mi var?
Is there something with our coffee?
Yani, özel bir sey yok.
I mean, nothing fancy.
Hoşunuza giden bir şey görürseniz hanımlar benimle ya da kızlarla özel olarak konuşmanız yeter.
If you should see anything that appeals, ladies, simply speak privately with myself or one of the girls.
Denizciler öldürüldüğünde bir şey demedi. Başsavcı Yardımcısı öldürüldüğünde de bir şey demedi. Özel Birime göre, eski polis dosyalarını neden istediğini açıklamamış.
He said nothing when the sailors and the assistant public prosecutor were killed, and according to Special Branch, he hasn't explained why his ministry received the indictment.
Michael, sen çok özel birisin. Senin hakkında öğrenmek istediğimiz bir sürü şey var.
Michael, you're very special, and there's a lot that we would like to learn about you.
Özel, farklı bir şey.
Something... special, something... different.
Sarah, merkezle şimdi görüştüm. Özel Birimden hiç kimse Başbakanın arabasının o gün Jutland'de olduğu ya da defterden bir sayfa yırtıldığı konusunda bir şey bilmiyor.
No one in Special Branch knew that the PM's car was in Jutland then.
Ussing'in özel hayatı hakkında bilmemiz gereken bir şey var mı?
Do you know anything about Ussing's private life?
Bart, Vanya'ya bazı özel talimatlar vermiş beni apartmana almamak gibi, ama senin Madison'da alışveriş yapmana bir şey demiyor galiba.
Bart left specific instructions with Vanya not to let me into the apartment, But he did let slip that you were shopping on Madison.
Standup şovları yaptım, Özel şovlar yaptım, ama bir şey istedim...
I've done the standup shows, I've done the specials, but I wanted something...
Senin kullanımına amade olmayan bir şey varsa, o da tamamen bana ait olan ve senin usandırıcı tedavi sürecine kazanç sağlayacak diye alçaltmayacağım özel hayatımdır.
What is not at your disposal are the details of my personal life, which are uniquely my own, and which I will not cheapen by allowing them to become grist for your tedious recovery mill.
Thirsty ile aramızda çok özel bir şey var.
What I have with thirsty is perfect.
özel bir şey yok 45
özel bir şey değil 31
özel bir nedeni yok 17
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
özel bir şey değil 31
özel bir nedeni yok 17
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şey söyle 257
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şey oldu 106
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şey oldu 106
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69