Üzgün перевод на английский
10,979 параллельный перевод
Neden böyle üzgün görünüyorsunuz?
Why do you look so sad?
Çok üzgün olduğumu da söylemek istedim ayrıca. Ve beni...
I also very much have been wanting to say that I'm sorry and that I...
Leydi Love son derece üzgün ama bildiğiniz gibi majesteleri çağırdığında herkes itaat eder.
Lady Love is deeply contrite but, as you know, when His Majesty calls, all... must answer.
Hâlâ üzgün küçük bir çocuksun.
You're still just a sad little boy.
Hatırlamayacağın insanlarla çevirili halde üzgün ve yalnız ölümüne dek uzun günlere açılan bir gündür.
It's just the next day in a long line of days until you die a terribly sad, lonely death, surrounded with people you don't even remember.
Şu anda üzgün değilim ama bu seni Axl'dan az seviyorum demek değil.
I'm not sad right now, but it's not because I love you any less than Axl.
Neden herkes üzgün?
why are you all like this?
Vegas konusunda üzgün olduğumu söyle. Ama nerede olduklarını bilmem gerek.
Tell her I'm sorry about Vegas, but I need to know where everybody is.
Sizin üzgün suratlarınızı görmek için değil!
And it wasn't because I missed your sorry faces!
En çok kimin üzgün olduğunu anlamak için büyükbabasıyla tartışmalıydı.
He should discuss with his grandfather, to see who is the most sorry.
Bu kadar üzgün bakmayın.
Don't look so sad.
Geciktiğim için üzgünüm derdim ama üzgün değilim.
I would say sorry I'm late, but I am not sorry.
Bu otoyol metaforu dolayısıyla cidden üzgün müsün?
You are really upset about this highway metaphor.
Hepsi üzgün şarkılar.
All those sad songs.
Buna üzgün olduğunuzu söylersiniz ama eninde sonunda bu aileniz ve ülkeniz için yapılacak en iyi şeydir.
You can say you're pained by that, but, in the end, it's the best thing for your family and the country.
Beni bir tür üzgün kurbanmışım gibi gösterme.
Don't make me out to be some sad victim.
Greg'e yaptığı şey için üzgün olduğunu mu söyletmeye çalışıyorsun?
What's your angle? Are you trying to get Greg to say he's sorry for what he did?
- Ve güvenin bana, üzgün halini görmek istemezsiniz.
And trust me. You do not want to see her upset.
Hiç üzgün değilim ki.
I'm not even all that sad.
Onu öldürdüğünüz için üzgün olduğunuzu söylediniz mi?
Did you say you were sorry for killing her?
Çünkü insanları kandırıp buna inandırsanız bile ben yapmadığım bir şey için üzgün olamam, değil mi?
No. Even though you tricked people into believing that, I can't be sorry for what I didn't do, can I?
Ama en azından sana ne kadar üzgün olduğumu söyleyebilmekten memnunum.
But I'm glad I at least had the chance to tell you how sorry I am.
Sabah uyanıp gittiğimizi gördüklerinde çok üzgün olacaklar...
They're gonna be so sorry when they wake up in the morning and see that we're gone.
Fakat kesinlikle üzgün görünüyor.
But he's definitely upset.
Hayır, hayır, hayır, üzgün görünüyorsun.
No, no, no, you're upset.
Kız kardeşimin yemeği iptal edecek kadar üzgün olmasıyla bir ilgisi var mı? Seni adi herif.
Does it have something to do with why my sister just left here too upset to go out to dinner?
Riley'e ne kadar üzgün olduğunu iletirim.
I'm sorry, but you can't come to the party. I'll give Riley your regrets.
Hayranlarımızla bir kaç selfie çektim diye bu kadar üzgün olmana anlam veremiyorum.
I can't believe that you are this upset just because I take a couple of selfies with fans.
Çok üzgün.
He is so pathetic.
Ne kadar üzgün olduğumu anlatamam.
I can't tell you how sorry I am.
Onun üzgün küçük hot-dog-satıcı yüz.
His sad little hot-dog-vendor face.
Erin'e bugün gelemeyeceğim için üzgün olduğumu söyler misin lütfen?
Could you please tell Erin I'm very sorry I can't make it this morning?
Al-Amin'e rahatsız ettiğim için üzgün olduğumu ama acil bir mesele olduğunu söyler misiniz?
Will you tell Al-Amin I'm sorry to disturb him, but it's urgent that I speak with him?
Yalnız ve üzgün durumda.
He's lonely and sad.
Bak, umarım üzgün olduğumu biliyorsundur.
Look, I-I hope you know I'm sorry.
Sadece üzgün olduğumu.
Just that I'm sorry.
Ne kadar üzgün olduğumu anlayamazsın.
You don't know how sorry I am...
Eve gidip üzgün kardeşimi görüp ona yeni tanıştığı bir kızla ayrılmasını atlatması için yardım etmeye yanıp tutuşuyordum.
I felt a burning desire to get home to my sad sack of a brother so I could help him get over a girl he just met.
Mesela, Biriminin üzgün haline bir bak veya ailene bak.
Just take a look at the sorry state of your department. Take a look at your own family.
Ben de senin gibi bir birinci sınıf olarak, seni şu üzgün triplerinden kurtarmak,... sana dünyayı tanıtmak istedim.
Seeing as you're a fellow fresher, I've decided to take on your sorry cause. Introduce you to the ways of the world.
Bir de çiçek al istersen. Sinirlendiğin için üzgün olacaksın çünkü.
And maybe get some flowers'cause you're sorry for getting mad at me.
Ben üzgün değilim.
_
Bu kadar güzel gözlerden dökülen bu kadar üzgün gözyaşları.
_
Senin için üzgün hissediyorum.
I feel sorry for you.
Louis'e vurduğun için üzgün olduğunu mu söylüyorsun?
Are you saying you're sorry you hit Louis?
Ona daha sert yumruk atmadığım için üzgün olduğumu söylüyorum.
I'm saying I'm sorry I didn't punch him harder.
Bak, az önce üzgün olduğumu söyledim.
Look, I just said that I'm sorry.
Beni güneşe götür ki bu kadar üzgün olmak zorunda kalmayayım.
Fly me into the sun so I won't have to be so sad anymore.
-...... herhangi bir şey yaptıysam bunun için üzgün olduğumu söylemek istiyorum...
-... for anything I may have done to any of you this past year that caused you any pain.
Çok nazik ve çok üzgün. Beni yanlış anlamayın.
Don't get me wrong, it's beautiful the way he loved Christie.
Kadın üzgün.
She's upset.
üzgünüm 13200
uzgunum 18
üzgünsün 53
üzgünüm canım 24
üzgünüz 106
üzgünüm bebeğim 22
üzgünüm dostum 74
üzgün değilim 42
üzgünüm hayatım 23
üzgünüm tatlım 60
uzgunum 18
üzgünsün 53
üzgünüm canım 24
üzgünüz 106
üzgünüm bebeğim 22
üzgünüm dostum 74
üzgün değilim 42
üzgünüm hayatım 23
üzgünüm tatlım 60