Anlaşma bu перевод на французский
1,751 параллельный перевод
Kan bulaştırılmalı. Anlaşma bu değildi.
- On n'a pas demandé de sang.
Kan bulaştırılmalı? Anlaşma bu değildi.
On n'a pas demandé du sang.
İstediğin bu mu? Bitmiş bir anlaşma bu.
Ça marche.
Beğenmek zorunda değilsin. Anlaşma bu şekildeydi.
On ne te demande pas ton avis.
Anlaşma bu.
C'est le marché.
Anlaşma bu mu oluyor?
C'est ce qu'on avait dit?
Tamam ona söyleyeceğim. Anlaşma bu.
Je dois lui dire, c'est le marché.
- Baba B ile yaptığın anlaşma bu mu?
- C'était ça le marché?
Bu anlaşma her defasında kötüye gidiyor.
Cet accord devient pire à chaque fois.
Bu anlaşma her defasında kötüye gidiyor!
Cet accord devient pire à chaque fois.
Bu anlaşma... çok adil, ve ben bunun bir parçası olduğum için çok mutluyum.
Cet accord est très juste, et je suis content d'en faire partie.
" Bu anlaşma, zamanın sonuna kadar onların oğulları ve oğullarının oğulları tarafından
" La trêve serait honorée par leurs fils et les fils de leurs fils
Bu akıl hastaları ve Neurinolar arasında imzalanan anlaşma.
C'est le contrat passé entre ces dingues et la Neurinos.
Düşündüm ki... Bu işi doğrudan annene götürsek belki çok daha iyi şartlarda bir anlaşma sağlayabiliriz.
Je me disais que j'obtiendrais un meilleur marché si on en parle directement à ta mère, tu sais...
Hayatimda berbat bir problemim vardi ve tanriyla bir anlasma yaptim. Bak, eger bu sorunumu cozersen, sigarayi birakacagim ve bir daha da baslamayacagim.
J'ai arrêté de fumer, j'avais un problème qui m'empoisonnait la vie et j'ai dit à Dieu que s'il le réglait, j'arrêterais de fumer.
- Bu kötü bir anlaşma.
Je dois partir au front.
Yani bu sizin için çok iyi bir anlaşma.
Alors, vous faites une affaire.
Bu, oldukça iyi bir anlaşma.
C'est une bonne affaire.
Bu çok mantıksız ve ayrıca anlaşma koşullarımıza yapılan açık bir ihlal.
C'est absurde et c'est une rupture de contrat.
Bir anlaşma yaptık. Bu kadar basit.
On a fait un deal, c'est tout.
Bu götü b.kluları çekmek için bir anlaşma yapmıştık!
Voilà ce que j'obtiens à travailler avec des cons.
Bu insanlar, anlaşma olmadan bahanelerle düzülecekler- -
Ces gens vont se faire baiser sous prétexte...
İşte bu anlaşma oldu.
Marché conclu.
Bu işle ilgili anlaşma tarzı herhangi bir şey imzalamadım ben.
Je n'ai pas signé pour ça.
Yani, bu gerçek bir anlaşma baba.
Je veux dire que c'est pour de vrai, Papa.
Bu köylülerin onlara taze kan sağlamak için yaptıkları eski bir anlaşma.
Cela fait des siècles que les villageois leur envoient du sang frais.
Bu şekilde anlaşma yapıIıyor.
Un pacte est donc scellé.
Bu konuda bir anlaşma yapmıştık! Sen de oradaydın, hatırladın mı?
J'étais d'accord, tu te souviens?
Andrew, bu bir iş anlaşmasıydı ve sen üzerine düşeni yaptın, ama artık bu anlaşma sona erdi.
Tu as rempli ta part du contrat. Maintenant, on arrête tout.
Bu müşterek mühürlü anlaşma, Tokugawa Ieyasu'nun, Nobunaga'nın yasal halefi olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Comme le prouve l'existence de ce pacte, le Seigneur Ieyasu est le digne héritier de Nobunaga.
Bir anlaşma imzaladım. Bu anlaşma ile senin ve ailenin güvenliği garanti altında ama bu insanların yetenekleri kontrol altında tutulmalı.
J'ai fait des arrangements qui garantiront ta sécurité, celle de cette famille, mais tes pouvoirs doivent être contrôlés.
Bu bir anlaşma değil.
Ce n'est pas une négociation.
Zaten bu yüzden Boston polisiyle bir anlaşma yaptım.
Les flics de Boston m'ont déjà interrogé.
Bu anlaşma fos çıkarsa seni kendi ellerimle öldürürüm.
Cette transaction doit se terminer ce matin... et je te tuerais de mes propres mains.
FBI'ı arayabiliriz ve bir anlaşma yapabiliriz, yardımların karşılığında silahların ele geçirilmesi ve tam bir af elimden gelen bu.
On peut appeler le FBI et négocier un marché, l'immunité en échange de votre aide pour récupérer ces armes, c'est le mieux que je puisse faire.
Cardiff bilgi sızdırmanın onu, öldüreceğini biliyordu, bu yüzden anlaşma yaptım.
Cardiff savait qu'en me donnant cette info, il allait se faire tuer, alors j'ai passé un marché avec lui.
Bu bir anlaşma o zaman.
Je pense qu'on a un deal.
Bu güzel bir anlaşma.
C'est une bonne offre.
Bu işi yapacağına dair anlaşma yaptın ve yemin ederim bunu sana yaptıracağım.
vous avez signé pour faire un travail, et par Dieu vous allez le faire!
Tek yapmamız gereken bu işin arkasında kimin olduğunu bulmak ve NSA ile anlaşma yapmanın bir yolunu bulmak.
Non, il faut trouver qui est derrière tout ça - et voir si la N.S.A. veut négocier. - D'accord.
Bu anlaşma sadece senin için geçerli, kabul edersen Burke bile sana dokunamayacak.
C'est toi qu'il veut. Même Burke ne peut plus rien contre toi.
Bak, şunu bilmelisin David : Bu gece bir anlaşma yaptım senin yaşamına karşı benimkisi.
Vous devez savoir, David, que ce soir, j'ai donné... ma vie pour la vôtre.
Çavuş bazen böyle kendini kaybeder, hepsi bu evlat. Ne sen benimle ne de ben seninle hiç anlaşma yapmadık.
- Faut bien relâcher la pression Je n'ai pas de contrat avec toi, tu n'en as pas avec moi.
O zaman bu ismi patronuna sor ve anlaşma için kafasındaki rakam her neyse, bunu üçle çarpmasını söyle.
Eh bien parlez-en à votre chef, et dites-lui de tripler la somme qu'il envisageait.
Doğru. Bu yüzden de bir anlaşma için hevesli olacaktır.
Elle voudra signer l'accord.
MPEG geldi bu, oğlum. Albüm kaydı için anlaşma imzalamak üzereyim.
Je vais me signer un contrat, mon gars!
Bu tarihi anlaşma, boru hattı döşemesinin Bering Strait'in her noktasına ulaşmasını sağlayacak.
Vladivostok, Russie Cet accord historique, sert à créer une fusion pour la construction d'un gazoduc que ira jusqu'aux côtes de Pekin.
Anlaşma L.A.P.D.'nin bu araştırmada tarafsız kısım olacağı yönündeydi.
L'accord était que la police de L.A. serait le parti neutre de l'enquête.
Beni ispiyonlayıp, kendini rahat ettireceksin ve sonra yeni baştan anlaşma yapacaksın, öyle mi? Düşündüğün şey bu mu?
Tu me balances, tu te prends une com et tu reprends le business, c'est ça?
Tüm hizmetler anlaşma dahilindedir. Tabut, şapel ve taşıma hizmeti 600 sol ediyor. Elimizden gelenin en iyisi bu.
Tout est compris dans le service, cercueil, chapelle et transport pour 600 soles.
Bence bu anlaşma olayı gibi bir şey.
Je crois plutôt que c'est une affaire de négociation.