Yalnız перевод на французский
52,126 параллельный перевод
Eğer hayatta kalamazsan, kardeşin yalnız kalır.
Si tu ne survis pas, ton frère se retrouvera seul au monde.
Yalnız kalacağımızı sanıyordum.
Et moi qui pensais avoir un peu de temps seul à seul.
Yalnız gel demedin ama.
Vous n'avez jamais dit de venir seul.
Ama buralardaki yaşamaya çalışan tek yalnız ben değilim.
Mais j'ai pas besoin de vivre dans la peur dans cet état.
Alvez gerçekten yalnız biri olabilir.
Ce Alvez est sûrement un véritable loup solitaire.
Şüpheli erken ölen bekar bir anne tarafından yetiştirildiyse yalnız kaldığı için annesini suçluyor olabilir.
Si le suspect avait été élevé par une mère seule morte jeune, il pourrait lui en vouloir de l'avoir abandonné.
Ve burası da yalnız kalabileceğimizi düşündüğüm tek yer.
Et c'était le seul lieu que j'ai trouvé pour avoir la paix.
Terk edilme korkusu, yalnız kalma korkusu.
La peur de l'abandon, la peur d'être seule...
Yalnız başınasın.
Si tu refuses mon aide, tant pis. Débrouille-toi seule.
Yalnız da değil.
Et il n'est pas le seul.
- Onu yalnız bırakmışsın.
- Tu l'as laissée toute seule.
Yalnız değilim, ben...
Je ne suis pas seul, je suis
Çok uzun zamandır yalnız olduğumu düşünüyordum.
Pendant longtemps je pensais que j'étais seul.
Yalnız.
Elle est seule.
Burada olmak, Dünya'da biraz daha yalnız hissetmemi sağlıyor.
Ils me font sentir moins seul sur Terre.
Kara, seninle yalnız konuşabilir miyim?
Je peux te parler? Seule à seule?
Bunun ne kadar yalnız hissettirdiğini de biliyorum.
Je sais à quel point on se sent seule.
Ama Alex, sen yalnız değilsin.
Tu ne seras jamais seule.
Yalnız mı?
Tout seul?
Bir gece odamda oturup yıldızlara bakarken kendimi çok yalnız hissettiğimi hatırlıyorum.
J'étais dans ma chambre un soir, je regardais les étoiles et je me sentais tellement seule.
İlk defa o zaman bana gerçek manada sarılmasına izin verdim. Ve ilk defa o zaman kendimi yalnız hissetmedim.
C'était la première fois que je la laissais m'enlacer et c'était la première fois que je ne me sentais plus seule.
Yalnız kalmaya ihtiyacım var
J'ai besoin d'être seul.
Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var
J'ai besoin d'être seule un instant.
Yalnız kalmak istediğimi söylemiştim
J'ai dit que je voulais être seule.
Bu akşam yalnızım.
Je suis seul ce soir.
Orada yalnız olduğunu biliyorum, ufaklık, ama kendini toplaman gerek.
Je sais que t'es seule là-bas, petite, mais tu peux maintenir l'unité.
Raimy'yi yalnız bıraktığına inanamıyorum.
J'en reviens pas que t'aies laissé Raimy.
Artık yalnız kayıyorum. Hatta hafta içi de. Ama artık aynı değil.
A présent je fais du patin seul, même pendant la semaine, mais... ça n'est plus pareil.
Bu saç, beyaz ve bekâr bir adama ait. Yalnız, ama kendi isteğiyle değil. Ve öyle çok düzgün...
Ce cheveu appartient à un homme blanc célibataire, seul, pas par choix, mais qui a ses habitudes...
Ve şu an yalnız kalmaya ihtiyacım var.
Et maintenant, j'ai besoin d'être seule.
Yalnız kalmaya ihtiyacım var.
J'ai besoin d'être seule.
Muhtemelen yoldan geçen yalnız yürüyüşçüleri hedef alıyor.
Il cible sans doute des randonneurs solitaires de passage.
Doğada yalnız yaşamanın nasıl olacağını düşündün mü hiç?
Tu t'es déjà demandé comme ça serait d'être seule dans la nature?
Yalnız görüşeceğim.
J'y vais seul.
Ben yalnız çalışırım.
Je travaille seule.
Bence siz iki salak yalnız geldiniz.
Les crétins, vous êtes venus seuls.
Yalnız olmanı istemezdi.
Elle ne voudrait pas que tu sois seul.
Yalnız gireceğim.
J'y vais seul.
Yalnız ölmek zorunda.
Elle doit mourir seule.
Kızını yalnız başına büyütüyor.
Il élève sa fille seul.
Yalnız öleceksin.
Tu mourras seule.
Artık yaptığınız her seçim yalnızca geleceğinizle ilgili değil.
Chaque choix que l'on fait ne compte plus juste pour ton propre futur.
Yalnız geldim.
Je suis venu seul.
O kadar yalnız değilim.
Je ne suis pas si seul.
Ve şimdi... şimdi yine yalnızım.
Et maintenant... maintenant je suis de nouveau seule.
Neden onunla yalnız konuşmama izin vermiyorsun?
Pourquoi tu ne me laisses pas lui parler seule?
Şu anda sadece yalnız kalmak istiyorum.
J'ai besoin d'être seule.
Genellikle bu yolda yalnız başıma seyahat etmem.
D'habitude je ne voyage pas sur cette route tout seul.
Eğer sana inanan birileri varsa asla yalnız değilsindir.
Si quelqu'un croit en toi, tu n'es jamais seul.
Yalnız Kötü Kraliçeyi ele geçirdiğimizde nereye koyacağımızı halletmemiz gerek.
On doit savoir où l'on va mettre la Méchante Reine une fois qu'on l'aura.
Bana inandığına göre yalnız değilim.
Savoir que tu crois en moi veut dire que je ne suis pas seule.
yalnızlık 55
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnızca 183
yalnız yaşıyorum 22
yalnız mısınız 41
yalnızdım 64
yalnızsın 42
yalnızız 36
yalnız mı yaşıyorsun 33
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnızca 183
yalnız yaşıyorum 22
yalnız mısınız 41
yalnızdım 64
yalnızsın 42
yalnızız 36
yalnız mı yaşıyorsun 33