Yapmalıyım перевод на французский
5,521 параллельный перевод
Ne yapmalıyım? Ben böyle değilim.
Je suis pas comme ça.
Ne yapmalıyım şimdi?
- Je fais quoi?
Ne yapmalıyım?
Qu'est ce que je fais?
Ne yapmalıyım?
Qu'est ce que je fais? Hum...
Üzgünüm, yapmalıyım.
Je suis désolé. Je suis obligé.
Evet, sadece birkaç gün izin yapmalıyım.
Ça va? Oui. Je vais juste prendre quelques jours.
- Ameliyat yapmalıyım.
- Je dois l'opérer.
Eğer bunu yapacaksam, doğru şekilde yapmalıyım.
Si je dois faire ça, je dois le faire bien.
- Bunu ben yapmalıyım. - Boğazını kesmek istiyorum.
- Lui trancher la gorge.
- Ne yapmalıyım?
- Je fais quoi?
Kendim yapmalıyım.
C'est bon. Je devrais le faire moi-même.
Spektrometrede bir kez daha inceleyip, görüntü testleri yapmalıyım ama bu esnada RKBK testi yapayım.
Il faudrait que je fasse d'autres tests au spectromètre Et des tests d'imagerie, mais pour le moment, je commence par les quatre C.
# Ne yapmalıyım bana inanman için #
♪ Que faut-il ♪ ♪ Pour que tu crois en moi ♪
- Ben yapmalıyım.
- Je dois tout faire.
Üzerime düşeni yapmalıyım.
À moi d'assurer le mien.
Ne yapmalıyım?
Que dois-je faire?
Bunu yapmalıyım.
Je dois le faire.
Kahve filtresinden'Kippa'yapmalıyım.
Faut que je sorte un yarmulke de son filtre à café.
Tamam, ne yapmalıyım?
Ok, qu'est ce que je dois faire? Qu'est ce que je dois faire?
Şimdi ne yapmalıyım?
Oh mon Dieu, Qu'est ce que je fais maintenant?
Ben de satın alma kısmını müdür olan Marco ile yapmalıyım.
Je pense que tu devrais commencer à faire les livraisons dans la soirée, et mon manager de nuit, Marco, fera les achats.
- Ben de seks yapmalıyım.
- Je devrais coucher.
Ameliyat sonrası vizitelerimi yapmalıyım.
Je dois arrêter mes post-op.
Yani, bir şeyler yapmalıyım.
Faut que j'agisse.
Eğer bugün dayak yediysem buna değecek şeyler yapmalıyım. - Ne?
Puisque j'ai déjà été frappée aujourd'hui, je dois être sûre de faire quelque chose pour le mériter.
- Evet. Hiçbir şey yapmayacağız. Bu görevi yalnız başıma yapmalıyım.
On ne fera rien, je vais m'en occuper tout seul.
Evet. Gerçekten büyük birşey yapmalıyım.
Ouai, Je vais devoir faire quelque chose de gros.
Yani, sizce ne yapmalıyım?
Alors, vous pensez que je devrais faire quoi?
Her neyse şimdi ne yapmalıyım? Hadi ama.
Enfin, qu'est-ce que j'y connais?
Ne yapmalıyım? Bitirirken ne yapmamı istiyorsun?
Qu'est-ce que je dois faire à la fin?
Vod düşünüyorumda bence bunu kendi başıma yapmalıyım.
Ok, Vod, j'ai réfléchi et je pense que je devrais peut-être faire ça toute seule.
Fedaral bir soruşturmayla işbirliği falan yapamam. Ama ne ile uğraştığımı izah etmek için bir şeyler yapmalıyım.
Je peux pas coopérer dans un enquête fédérale, mais j'ai quelque chose à faire pour justifier l'affaire, dans laquelle j'étais impliqué.
Lütfen. Ne yapmalıyım?
- Je vous prie, que dois-je faire alors?
Bunu ben yapmalıyım.
Je vais le faire!
Seninle tatile çıkmak için ne yapmalıyım?
Comment partir en vacances avec toi?
- Bir şey yapmalıyım.
- Je dois faire quelque chose.
- Ayarlamaları yapmalıyım.
Je vais jouer mon set.
Gidip seks yapmalıyım.
Je dois aller baiser.
Seymour, bu şişman adam ve çocuk seni cezalandırmak için yalancıktan ölmemi istediğinde, tabii, bunu yapmalıyız dedim.
Seymour, quand le gros et son gamin m'ont demandé de feindre ma mort pour te punir, j'ai dit, "Bien sûr, c'est la chose à faire."
İşte o zaman farkına vardım, 100 yıllık büyük bir olaydı ve biz de üzerimize düşeni yapmalıydık.
Et c'est ainsi qu'on a réalisé que cent ans, c'était un événement important, et que nous devrions en faire partie.
Bir şeyler yapmalıyız. "Biz" mi, tatlım?
"Nous", mon cher?
# Yapmalı mıyım bana yapmamı söylediklerini #
I drink it all day Should I do the things he ll tell me to
Asıl bizim yaşımızda böyle kutlama yapmalıyız derim.
A notre âge, je dirais plutôt que nous devons faire la fête.
İşte bu yüzen, o çocuğa yardım etmek için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız.
C'est pourquoi nous devons faire de notre mieux pour aider le garçon.
Elimden geleni yapmalıyım.
Parfois, je m'emporte. Je dois faire de mon mieux.
Owen Hunt'a kendim gitmeliydim, ve bunu günler önce yapmalıydım.
J'aurais dû aller voir Owen Hunt moi-même. Et j'aurais dû le faire il y a des jours.
- Ne yapmalıyım?
Qu'est-ce que tu vas me faire?
Tamam bunu gerçekten yapmalımıyız?
- On devrait le faire?
Manifestomuza baktım ve bence birkaç değişiklik yapmalıyız.
J'ai jeté un oeil sur notre manifeste et je pense qu'on a besoin de faire quelques changements.
- Yapmalı mıyız?
Devrions-nous?
Yapabileceklerimizden o kadar etkilenmiştim ki yapmalı mıyız diye hiç düşünmedim.
C'est un grand pouvoir que nous possédons. C'est un grand et terrible pouvoir..
yapmayacağım 170
yapma 5445
yapmalısın 91
yapmadım 132
yapma ya 98
yapmadın 55
yapmak istiyorum 29
yapmak istemiyorum 51
yapmayın 745
yapmalıyız 39
yapma 5445
yapmalısın 91
yapmadım 132
yapma ya 98
yapmadın 55
yapmak istiyorum 29
yapmak istemiyorum 51
yapmayın 745
yapmalıyız 39
yapma ama 158
yapmaz 37
yapmazsan 25
yapmamalısın 52
yapmayacaksın 53
yapma böyle 70
yapmak zorundayım 47
yapma be 35
yapma bunu 151
yapmam 83
yapmaz 37
yapmazsan 25
yapmamalısın 52
yapmayacaksın 53
yapma böyle 70
yapmak zorundayım 47
yapma be 35
yapma bunu 151
yapmam 83