Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ B ] / Buraya

Buraya перевод на португальский

145,623 параллельный перевод
- Hemen buraya geliyorsun.
- Vem já aqui.
- Bu leş nasıl buraya geldi?
- Como é que isto aqui chegou?
Biri onu buraya kadar taşıyıp bırakmış olmalı.
Alguém teve de a arrastar até aqui e depois deixá-la.
Buraya kadar geldim ve sadece naneli dondurma var.
Agora que aqui estou, vejo que só há de menta.
- Sırf buraya gelmek için bir buçuk saat araba kullandım çünkü elemanlarınızdan biri şam fıstıklı dondurma olduğunu söyledi!
Conduzi uma hora e meia para vir de propósito a este supermercado porque alguém me disse que tinham gelado de pistácio!
Geçen hafta O'Connor ailesi buraya kahvaltıya geldikten sonra eve gittiklerinde mücevherlerini, televizyonlarını ve müzik sistemlerini bulamamışlar. Haberin var mı?
Sabias que, na semana passada, após os O'Connor tomarem o brunch, chegaram a casa e descobriram que lhes tinham roubado as joias, a TV e a aparelhagem?
Bak, bulaşıkçı olduğunu biliyorum ama şunu bir netleştirelim buraya gelen insanların belli başlı beklentileri oluyor.
Eu sei que só lavas pratos, mas para que fiquemos esclarecidas as pessoas criam expetativas quando vêm a um sítio como este.
Çocukken babamla buraya gelirdik.
Vinha cá em miúdo com o meu pai.
Ne demeye çalışıyorsun Jonah, akbabaları gözlemlemek için leşleri buraya getirdiğini mi?
Jonah, estás a dizer que andas a arrastar animais mortos para aqui para estudares abutres?
Kötü haber ise daha sonra buraya uğrayıp maçı izleyeceğim ve 50 papel kaybetmiş olacaksın.
E as más notícias são que vou voltar daqui a pouco para ver o jogo, após o qual, ficará com menos 50 dólares.
ışlerin buraya varacağını düşünmemiştin.
Isto não vai acabar como pensavas.
Buraya kusabilirsin.
Descarrega-a aqui.
Birileri onu kasten buraya bıraktı.
Alguém o deixou aqui de propósito.
Benden izin almadan buraya girebileceğini kim söyledi?
Quem disse que podias vir aqui sem a minha autorização?
Madem silah sevmiyorlar, neden buraya taşındılar?
Porque raio se mudaram para cá se não gostam de armas?
Bu zaman zarfında buraya taşındığını gördüğüm her onun bunun çocuğu tatsız bir beladan kaçıyordu.
E durante esse tempo, todos os filhos da mãe que vi virem para cá estavam a fugir de algo desagradável.
Buraya yağmur yüzünden gelmemiştir.
Acho que ele não está aqui por causa da chuva.
şikago'dan buraya kadar niye gelmiş?
Porque veio de Chicago até aqui?
Sizi buraya hangi rüzgâr attı?
O que vos trouxe para cá?
Niye buraya taşındın?
Porque se mudou para cá?
Buraya geldim.
Vim para cá.
Buraya gelip defterleri bir açtım ki hepsinin tertemiz olduğunu gördüm.
Eu abri os livros... E estão imaculados.
Her siktiğimin yılı buraya geliyorlar ve arkalarından çöplerini topluyoruz.
Todos os anos, eles vêm e nós apanhamos o lixo deles quando vão embora.
- Herif ölene kadar buraya gelme.
- Não voltes até ele estar morto.
Yüksek güvenlikli bir hapishaneden buraya nakledilmiş, yani...
É uma transição de uma prisão de segurança máxima, portanto...
Buraya geldiğimizden beri senin arkanda durdum.
Tudo o que fiz até agora foi apoiar-te.
Del daha yollarsa buraya ihtiyacımız olacak.
Precisaremos deste sítio quando o Del enviar mais.
Gel buraya evlat.
Anda cá, rapaz.
- Sesini kes ve buraya gel.
- Cala-te e vem aqui.
Buraya gelmen lazım.
Preciso que venha cá.
Buraya gelin.
Venham cá.
Buraya gelin.
Cheguem aqui.
Şikago'dan buraya direksiyon salladım.
Trouxe-o de Chicago.
Şu kutuyu buraya yerleştireyim.
Deixa-me pregar isto aqui.
Bu gece buraya hiç gelmedin.
Não esteve cá esta noite.
Bana biraz zaman ver, sonra onu buraya getir.
Dá-me algum tempo e depois trá-lo cá.
Buraya gelirken Martin Byrde'ü gördüm.
Cruzei-me com o Martin Byrde quando vinha para cá.
Buraya yatırım yaptı değil mi?
Ele investe neste sítio, certo?
İnandırıcı bir nedene gerek yok, Del Rio'yu bir şekilde buraya çekebilirsek Marty Byrde'ün elimize düştüğünü o da görür.
Se prendermos o Del Rio por algo, não tem de funcionar, desde que ele veja que também temos o Marty Byrde.
Buraya ilk geldiğimde gösterdiğiniz şu derenin batıya doğru aktığını fark ettim.
E a primeira vez que cá vim, referiu este ribeiro aqui e eu reparei que corria para oeste.
Başını buraya koyacaksın.
Põe a cabeça dele aqui.
Bak, buraya geliyorsun, terlisin, gerginsin... -... ucu açık ayakkabı giyiyorsun, üstünde şort, tişört. - Tamam.
Entraste aqui a suar, a tremer, estás de sandálias, calções e t-shirt.
Ağabeyim John, kendisi polistir ve o buraya gelene kadar hiçbir şey yapmamı istemiyor, o yüzden...
Com o meu irmão John, ele é polícia. Ele não quer que eu faça nada até ele chegar.
Buraya geldin, cesedin başında dikilen birini gördün.
Entraste e viste alguém ao pé do corpo.
Ben buraya geldiğimde birbirlerine bağırıyor olsunlar.
Estavam a discutir quando eu cheguei.
Eve gidip John'u alacağım, sonra tekrar buraya geleceğiz. Anladın mı?
Vou a casa buscar o meu irmão John e voltamos, percebeste?
Senle ben Kevin... Buraya kadar.
Eu e tu, Kevin estamos acabados.
Buraya sadece...
Estou aqui...
Buraya sadece kendini koruyabilmen için sana bir fırsat vermeye geldim.
Estou aqui para te dar a oportunidade de te protegeres. Calma.
Buraya daha önce sadece bir kez geldim.
Eu só tinha estado aqui uma vez.
Buraya ilk ağabeyini aramaya gelmiştin. Yerini öğrenmek istiyordun.
Primeiro veio à procura do seu irmão mais velho.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]