Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ Z ] / Zamanlara

Zamanlara перевод на португальский

313 параллельный перевод
Paris müzikhollerinde çıktığım zamanlara ait eski plaklarımdan birini koyuyorum.
E coloco um dos meus velhos discos,... dos dias quando eu esgotava todas as bilheterias do teatro de Paris!
Christine'nin olmadığı zamanlara...
À época em que a Christine não existia.
Şuandan itibaren önemli olan planlanan zamanlara uymaktı. Hamle hamle.
A partir de agora, havia que ser muito preciso.
Burden Adası'nda yaşadığımız iyi zamanlara.
A todos os bons momentos que tivemos em Burden's Landing.
Peki ya yemek yapmak istediği zamanlara ne demeli ona hiç izin vermedin.
E quando ela quis fazer o jantar para o meu irmão?
Yani ilk zamanlara göre.
Mudei?
Eski zamanlara ve dostuğa içelim.
Vamos beber aos velhos tempos e à amizade.
Son zamanlara kadar hayır.
Não até à pouco tempo.
Farklı zamanlara ölü veya hissiz bedenler gönderen araştırmacılar şimdi, çok güçlü zihnî izlenimler edinmiş insanlar üzerine yoğunlaşıyordu.
Tendo enviado só corpos inertes ou insensíveis através de diferentes zonas do Tempo os inventores concentravam-se em proporcionar fortes imagens mentais aos humanos.
Umarım ikiside aynı zamanlara denk gelir.
Espero que ambos cheguem ao mesmo tempo.
Eski zamanlara, ne egzotikti ama.
Aos nossos tempos, Norbert!
Çok uzun mesafelere ve zamanlara götürebilir.
Podia estar a transportá-lo através de grandes distâncias ou através do tempo.
Bu kasabanın kökeni çok eski zamanlara dayanır.
As origens desta cidade perdem-se na névoa dos tempos.
Bizim işimizde, korkarım, asla gelecek zamanlara güvenemezsin.
Na nossa profissão, não podemos contar com o momento que há-de vir.
Sana sıramı verdiğim zamanlara ne demeli? Sana sıramı verdim. Jerry'nin yanına kadar yaklaşmanı sağladım!
E da vez que te dei o meu lugar?
Benim sana bir hikaye anlatmamı istiyor. Dünyada bir kadın ve erkek dışında hiç bir şeyin olmadığı zamanlara ait bir hikaye.
Ele quer que eu Ihe conte uma história de quando não havia nada no mundo exceto um homem e uma mulher.
İşte o zamanlara kardeşimin mor periyodu adını taktım.
Costumo dizer que foi o período azul do meu irmão.
Kimse benim buraya geldiğimi bilmemeli o yüzden zor zamanlara hazırla kendini!
Ninguém pode saber da minha presença aqui... Por isso baixem a bolinha!
Eski zamanlara ait mükemmel bir tanık. Evet, efendim.
Parece que temos pelo menos uma coisa em comum.
Bir kaç milyon yıl öncesine dalın hayatın, bu mükemmel fikrin henüz gerçekleşmekte olduğu zamanlara...
Mergulhai alguns milhões de anos para trás quando o momento, ou a vida, eram uma ideia maravilhosa a tornar-se realidade.
ne de Willard. Sanki bitki örtüsünün yer yüzünde ilk canlandığı ve büyük ağaçların kral olduğu zamanlara bir yolculuk gibiydi.
Nem o Willard. quando a vegetação proliferava na Terra e as grandes árvores reinavam.
İşte şimdi tüm zamanlara adını yazdırdı.
Agora, pertence às gerações.
Kardasyalılar hala buradaydı. O zamanlara ait bir şey bulamazsınız.
Os cardassianos ainda estavam aqui.
O zamanlara ait hiçbir şey bulunmadığına inanmak zor.
Custa-me acreditar que não existam registos dessa época.
Tony ile Queens, New York'ta tanıştığınızı söyledi ve son zamanlara kadar yalnızca hayatında bir kere Phoenix, Arizona'dayken torununu gördüğünü söyledi.
Disse que conheceu Tony no Queens, em Nova York... e até recentemente, diz só ter visto o neto... uma vez na vida, em Phoenix, Arizona.
Onu tanımana rağmen... beraber çalıştığınız zamanlara rağmen... bunun tam olarak nasıl bir şey olduğunu kimsenin anlayabileceğini sanmıyorum.
Tão bem como tu o conheces, por terem trabalhado tanto tempo juntos, Acho que mais ninguém percebe o que isso deve ser.
Son zamanlara kadar bunlardan hiçbirini tespit edememiştik.
Só há pouco tempo pudemos determiná-lo.
Zor zamanlara hoş geldin.
Bem-vindo aos tempos difíceis, pai.
Argonautica'ya! Hep iyi zamanlara.
Ao "Argonautica", para sempre as maiores venturas!
Daha nazik, daha kibar zamanlara ani bir geri dönüş Pleasantville maratonunda olacak. Bu cuma sadece TV Saati'nde...
É um recuo no tempo a dias mais cordiais e tranquilos, na Maratona Pleasantville esta sexta-feira, em exclusivo na TV Tempo.
" Haydi eski kötü zamanlara dönelim...
" Vamos voltar aos bons maus dias
Tüm bunları uyku, yemek yıkanmak, oy kullanmak sevmedikleri insanlara hediye almak için harcadıkları zamanlara eklersen, boş zamanları konusunda neden titiz olduklarını anlarsın.
Acrescenta isso ao tempo que perdem a dormir, a comer, a lavar-se, a votar e a comprar prendas para pessoas de que nem sequer gostam, e percebes porque são tão esquisitas com o modo como passam o seu tempo livre.
Ta ki aynı yatakta, bir beden olup, derinime sızdığın zamanlara değin.
"até termos caído naquela cama e estares dentro de mim."
a ki aynı yatakta, bir beden olup, derinime sızdığın zamanlara değin. Ve attığımız her adım, bizi birbirimize daha da yaklaştırıyor.
Cada passo que demos só estava a aproximar-nos mais, até termos caído naquela cama
Eski zamanlara ait.
É antiga.
Sokaklarda beraber çalıştığımız zamanlara dair senin en çok neyini hatırlıyorum biliyor musun?
Sabe que lembrança mais de ti... de quando trabalhávamos juntos na rua?
Kötü bir öpücüğün veya bir sigaranın veya saçma hayallerin insanların bir parçası sayıldığı zamanlara ne oldu?
Que é feito da época em que um beijo mau ou um cigarro ou um sonho ridículo faziam parte do portfolio de uma pessoa?
Farklı zamanlara ait iki kişinin birbirine aşık olduğu ile ilgili.
É sobre duas pessoas de diferentes épocas que se apaixonam, entre outras coisas.
Dünyadan elektronik bir iletişim. Tüm zamanlara ait.
É comunicação electrónica da Terra, de todas as épocas.
Holllywood porno dükkanları Hollywood porno shops ve yenilik dükkanları ve bilim dükkanları arasına sıkıştırılmış altın çağları uzun süren kayıt dükkanları arasında anlaşmaları uzun devam eden üretmemiş sinema yazarları ve hayalleri bir gün son zamanlara kadar kimsenin okumak istemediği romanları yazmanın gerçek bir iş olduğuna inanan Byron Tiller'in olduğu bir denetlemeyi geçmek olan duygularında kötü aktörlein öğretim teknikleri olan başka kötü aktörler.
Enfiado entre as casas pornôs de Hollywood, as lojas de novidades... e o comércio de Cientologia... Espremido entre os estúdios cujos dias de glória se foram... entre roteiristas frustrados cujos contratos venceram... entre maus atores que passam técnicas ruins a outros maus atores... que sonham ser aprovados num teste... acomoda-se Byron Tiller, que há pouco achava que escrever romances... que ninguém queria ler era um emprego de verdade.
Bak, Phoebe, söylemediğim için özür dilerim ama gerçek şu ki son zamanlara kadar Cole'a gerçekten güvenmedim.
Olha, Phoebe, desculpa não te ter dito, mas a verdade é que até há pouco tempo, eu não confiava muito no Cole.
Keşke Einstein olsaydım, o zaman bir zaman makinesi icat edip senin iyi olduğun zamanlara geri dönerdim.
Se fosse o Einstein, inventaria uma máquina do tempo e voltaria para quando eras simpática.
Geminin her bölümü, farklı zamanlara bölündü.
Isso fracturou a nave em diferentes períodos de tempo.
Eski zamanlara gidince Anılarım yine aklımda uçuşuyor
De volta aos tempos de sonho os meus pensamentos de novo voam
Dediğim gibi,... son zamanlara kadar onunla yakın bir ilişkimiz yoktu.
Já lhe disse, eu e ele não tínhamos grande relação até há pouco tempo.
Sevgi ve destek görmediğim zamanlara.
Onde não tinha nenhum amor e apoio
- Son zamanlara ait yok.
- Nada de recente.
İyi zamanlara. - İyi zamanlara.
A tempos melhores!
O zamanlara geri dönemeyiz!
Já há uma data de tempo!
Mutlu zamanlara.
Aos tempos de felicidade.
İyi zamanlara!
Para sempre!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]