English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ A ] / As it were

As it were Çeviri Türkçe

3,580 parallel translation
And... we would have you be our ambassador in this, vet him, as it were, on our daughter's behalf.
Ve de... Bu hadisede bizim elçimiz olmanı istiyoruz. Kızımızın yerine onu incele.
Do things off the books, as it were.
Kayıt dışı işler yapmaya istekli biri diyelim.
A foundation, as it were.
Temel taşı olarak düşün.
There is a-a legendary alchemical mixture... A-a potion, as it were...
Efsaneye göre simyevi karışım bir ilaç vardır.
We had to find each other, as it were.
Güya birbirimizi bulmalıydık.
Okay, as much as I hate to say it... and, trust me, I really hate to say it... you were right.
Pekala, her ne kadar itiraf etmekten nefret etsem de söylemekten gerçekten nefret etsem de.. Haklıydın.
As you said earlier, it's a shame it hadn't worked out, and you were right, it hadn't worked out, not yet, anyway, so here's the fun part.
Ne yazık ki planlananı yapamadığımızı söylemiştiniz, haklıydınız da. Yapamamıştık. En azından o an için.
So it's a crime to want our family to be as we were?
Ailemizin eskiden olduğu gibi olmasını istemek bir suç mu yani?
I thought it would be okay if I stayed at my own house while my parents were gone, but I got locked out, and apparently breaking a window to get in isn't as easy as it seems in the movies.
Ailem gelene kadar kendi evimde kalmamın daha iyi olacağını düşündüm ama kapının dışında kaldım. Pencereyi kırıp içeri girmek filmlerdeki kadar kolay değilmiş.
It's just funny that, after all these years, we can just pick up as if it were yesterday, huh?
- Belki. - Tüm o yıllardan sonra dünkünün en özel gün olması biraz garip.
It's as if she were our daughter...
Sanki bizim kızımızmış gibi...
It could have happened to the couple from Bromolla who were bidding on it as well.
Bromolla'dan teklif veren çiftin başına da gelebilirdi.
Don't you think it's just a little odd that just today the bus lines were closed to this diner, giving you as much privacy as you need?
Bu sence tuhaf değil mi bugün.. .. otobüs hattı kapalı ve burda hem de
I thought, as funny as it sounds, I thought we were mates.
Kulağa ne kadar tuhaf gelse de arkadaşız diye düşündüm.
Well, the big question is whether it's just harmless residual activity from when we were connected... Or is it the first sign of a larger problem?
Asıl soru şu ki, bu bağlandığımızda oluşan zararsız bir artık faaliyet mi yoksa daha büyük bir problemin habercisi mi?
But if you're innocent as you claim... the people responsible... will know immediately that it were just a trick on my part.
Sen deli misin be? Ben öyle bir şey demedim. Elbette demedin, ama eğer ki iddia ettiğin gibi masumsan sorumlu kişiler benim numara yaptığımı anlarlar zaten.
It's as if our meeting were more than a mere coincidence.
Tanışmamız sıradan bir tesadüften fazlasıymışçasına...
It's as if we were meant to be together.
- Beraber olmak alınyazımızmış gibi...
And it was as if you were saying to me " Mum, you know best.
Sanki bana diyordun ki... "Anne, en iyisini sen bilirsin."
And the people before... it's as if they had no idea they were on the water.
Bizden önce burada oturanların denizden haberi yokmuş gibi.
Because you were given the gifts of beauty and intelligence, you feel you owe it to your sex and to your culture to rise as far as you can in the world.
Çünkü sen güzellik ve zekayla lütuf edildin. Kadınlığına ve kültürüne, dünyada yükselebildiğin kadar yükselmeyi borçlu gibi hissediyorsun.
Kati, regarding fashion, tell Diane that when I said her wraps looked like they were for falafels, that I meant it as a compliment.
Kati, modaya istinaden, Diana'ya, sarmal kıyafetleri nohut köftesi gibi gözüküyor derken bunu aslında bir iltifat olarak kullandığımı söyle.
I thought we were friends until that day. But when we were relieved of our duties as 00-series cyborgs, it was the Japanese wonder boy they kept at the Foundation.
En iyisi olduğumu sanıyordum o güne kadar.
Dr. Gilmore, minutes ago, a USN nuclear submarine declared they were going to help humanity start over as told by His Voice, and then went silent. The Pentagon and White House are both scrambling to locate it, but at this rate, they'll be too late.
USN nükleer denizaltı gemisi... yoluna devam ediyor. ama burada onlar için çok geç olacak.
You say that as if you were the first man alive to think it.
Bunu aklına getiren ilk canlı adammış gibi söylüyorsun.
And all of those coming together along with the little key, the Calumet baking soda can, is why I just happened to tune to it as we were driving up out of that underground parking garage just off Leicester Square.
Ve bütün bunların hepsinin "Calumet" kabartma tozu kutusu gibi küçük bir anahtarla bir araya gelmesi o yeraltı araba parkından Leicester Meydanı'na çıkarken bana bunları düşündüren şey oldu.
But as I thought about the film afterwards... and even when I wasn't thinking about it... there were things that bothered me about it.
Ama sonradan film üzerinde düşününce ki, bunu bile düşünmüyordum, bu konuda beni rahatsız eden bir şeyler vardı.
The site is supposed to be located on an Indian burial ground, and I believe they actually had to repel a few Indian attacks as they were building it.
Bölgenin bir yerli mezarlığı üzerinde olduğu sanılıyor. Ve sanırım, gerçekten de inşa edilirken birkaç yerli saldırısını püskürtmek zorunda kalmışlar.
It is a small miracle Queen Mera and Doctors Roquette, Spence and Vulko were able to re-engineer a cure and vaccine at all!
Kraliçe Mera ve doktorlar Roquette, Spence ve Vulko küçük bir mucize gerçekleştirip bir tedavi ve aşı geliştirebilirler.
You treat life as if it were inexpendable.
Hayatını yok pahasına tehlikeye atıyorsun.
Scratching could not make it worse, an'twere such a face as yours were.
Yüzü sizinki gibiyse tırnaklanınca daha kötü olmaz.
It were as possible for me to say I loved nothing so much as you.
Ben de dünyada senden çok sevdiğim yok diyebilirim.
I figured you that were just crying wolf or pulling strings, but I never imagined that you'd be willing to throw it all away.
Asılsız şeyler anlattığını ya da ipleri elinde tutmaya çalıştığını anladım ama asla tüm bunlardan vazgeçeceğine ihtimal vermedim.
It was as if I were on a divine mission.
Sanki ilahi bir görevdeydim.
Insiders say she had a flu for two weeks before passing away, but they were totally unprepared for the dramatic turn the illness took just as it seemed she was recovering.
İçerideki kaynaklar vefatından iki hafta önce gribe yakalandığını söylediler. Ancak hastalığın dramatik sonucuna hazırlıklı değillerdi çünkü iyileşir gibi görünüyordu.
We were in a bomb shelter out back, and I squeezed his neck as hard as I could, and I got to tell you, it was not...
Arka bahçedeki sığınaktaydık ve boğazını tüm gücümle sıktım.
As much as I hate to admit it, you were right about Tyler.
Kabul etmekten ne kadar nefret etsem de Tyler konusunda haklıydın.
And because of it, the tigers were treated as outcasts by the other cat clans.
Bunun yüzünden kaplanlar diğer kedi klanları tarafından dışlandı.
It showed me who my true friends were.
Bana asıl dostlarımın kimler olduğunu gösterdi.
I threw the pictures down and they worked because they were about something specific, but they allowed me a complete freedom to do... it was as though I was there.
Resimleri yayımladım ve etkili olmuşlardı. Çünkü hepsi kendine özgüydü. Yapabilmem için tam anlamıyla özgür olmamı sağladılar.
That couch you were on in there is all slave meat, slave skin, as it should be.
Oturduğun sedir hep köle eti köle derisi. Öyle de olmalı.
As we were towing it, he wanted to go
Biz yedeği çektirirken, o gitmek istedi.
So it's five days since Joe and Vera met, and they were very much in love.
Joe ve Vera tanışalı 5 gün olmuştu. - Ve hemen birbirlerine aşık olmuşlardı.
Matter of fact, they were so much in love, they risked it all.
Aslına bakarsan, o kadar aşık olmuşlar ki her şeyi riske atmışlar.
I always thought those two crazy kids were gonna make it.
Yazık. Bu çılgın aşıkların bir şekilde kaçacaklarına inanmıştım.
We ran it down and came on the house they were using as a hideout.
Biz de gizlendikleri eve gittik.
So it was unfair of me to yell at him as if he were my father since he's not.
O yüzden benim ona sanki babammış gibi bağırmam adil değil. Çünkü babam değil.
I feel her heart beating as though it were my own.
Kendi kalbimmiş gibi kalbinin attığını hissediyorum.
I knew if you were convinced I was dead, Dooku would believe it as well.
Eğer öldüğüme sen ikna olursan, Dooku'da buna inanacaktı.
Um, I know it's late, and actually I don't know if you were serious about using your studio as a rehearsal space, but, um, if you were...
Aa biliyorum geç oldu, ve aslında bilmiyorum. Prova yeri için stüdyoyu kullanmam konusunda ciddi miydin, ama, ıı, eğer ciddi...
And it was as if those horrible prison bunks were like the palm of your hand, and you were just cradling me.
O berbat hapishane yataklarında bile, sanki sıcacık avuçlarınla, beni kucaklamışsın gibiydi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]