English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ B ] / Bring him out

Bring him out Çeviri Türkçe

531 parallel translation
Bring him out in the fresh air.
Temiz hava alsın. İyi anlaşacağız.
- Bring him out here, Leonard.
- Onu buraya getir, Leonard.
They bring him out of the court fainted.
Mahkemeden çıktığında beti benzi atmıştı.
Bring him out.
Getir onu buraya.
Bring him out. Bring him out.
Getir onu buraya.
All right, bring him out.
Pekala, atı dışarı çıkarın.
If Jim Hawkins is there, bring him out.
Eğer Jim Hawkins oradaysa, onu açığa çıkar.
- Couldn't you bring him out?
Onunla konuştum.
Wait till it's absolutely safe and then bring him out dead?
Tamamen güvenli olana kadar bekleyip onu ölü olarak mı dışarı çıkaralım?
Alex, turn down the lamp, and when the horses come, bring him out.
Alex, lambayi kis ve atlar gelince onu disari cikar.
- Bring him out!
- Onu dışarı çıkartın!
Bring him out.
Sen çıkar.
Bring him out.
Çıkarın onu.
Bring him out just after I go out.
Ben çıktıktan sonra onu dışarı getir.
- Did you bring him out here last night?
- Diin gece onu sen mi getirdin?
All right, bring him out to the tree.
Ağaçtan sallandırın.
- Bring him out.
- Dışarı çıkarın.
Pick up Billy Hyatt and bring him out to the old mission.
Billy Hyatt'i al ve eski misyonerliğe getir.
Bring him out.
Onu dışarı çıkartın.
You bring him out so I can see he's still alive.
Onu ortaya getir de hala sağ mı göreyim.
Bring him out.
Dışarı çağırın.
You go back in and tie him up, and bring him out here to me.
İçeri dön ve onu bağla, ve onu buraya getir.
All right, bring him out.
Pekala, çıkar onu.
Hold your fire, we'll bring him out.
Ateş etmeyin, onu dışarı çıkaracağız.
Tell me what room you think he'll be in... when they bring him out of surgery.
Ameliyattan sonra onu muhtemelen... alacakları odayı söyleyin.
Find out all you can and bring him to the ammunition dump.
Bulabileceğin tüm bilgileri topla ve onu cephaneliğe getir.
He got so mad, because they were trying to cheat him... he said he was gonna bring soldiers out to make them behave.
O da çıldırdı, çünkü onları kendisini kandırmaya çalışmakla suçladı onları yola getirmek için askerleri getireceğini söyledi...
The only reason Mr. Chambers said he'd bring out the soldiers... was because Wolf Pelt tried to sell him back the horses he had stolen from the railroad.
Bay Chambers'ın askerleri getirmesinin nedeni... Wolf Pelt'in demiryolu kampından çaldığı atları geri satmak istemesidir.
Bring him to and find out where his accomplice is.
Bu adamı ayıltın ve suç ortağını bulun.
Take him out and bring him to.
Dışarı çıkarıp ayıltın onu.
Tell him his mother will be back soon. She'll bring money for a lawyer, so he can get out quickly.
Ona annesinin yakında döneceğini söyle " ve avukata vermek için para getirecek böylece çabucak çıkacak.
- Cut that bay out and bring him to me.
- Atı çözün ve onu bana getirin.
Whitey, go get the champion and cool him out and bring him in.
Whitey, şampiyonu soğut ve buraya getir.
Bring the man out where I can see him!
Adamımı dışarı çıkar, görebildiğim bir yere!
He was lost until he found those pylons, those three bony fingers of death sticking out of the earth, waiting to bring him down.
O pilonları keşfedene dek kaybolmuş bir hâldeydi. Azrail'in o üç kemikli parmağı yeryüzünden dışarı çıkmış ve onun yere çakılmasını bekliyordu.
- He went out hunting he will be back anytime now. What did you bring him for?
Onu ne için getirdiniz?
Maybe she'll cook chili for him, or bring out the crystal ball.
Bilmem, belki ona acılı pişirecek veya billur küreyi çıkartacak.
Now we have to go out and bring him back.
Şimdi gidip onu geri getirmeliyiz.
WE'RE GOING TO BRING HIM BACK. YOU'RE OUT OF YOUR M IND!
Düzelteyim, henüz tam olarak ölmüş değilsin.
I'll bring that sheriff back out here in a half hour if I gotta drag him out.
Sürüklemem gerekse bile o Şerif'i yarım saat içinde buraya getireceğim.
Bring him in Yes... hey you, come out
getirin onu peki... hey sen, gel!
Alex, I'm going out and find Vindicator... and bring him back here until this weather lets up.
Alex, ben Vindicator'ü bulmaya gidiyorum ve onu bu hava düzelene kadar onu getireceğim.
Why don't you bring Chloe out here and show her to him?
Neden Chloe'yi getirip Ona göstermiyorsun?
All right, now, everybody go out, get one German each, bring him back here before dawn.
Pekala, herkes dışarı çıksın. Her biriniz şafak sökmeden birer tane Alman getirin.
Take him out to the yard, bring Alexandra.
Onu avluya getirin. Alexandra'yı da.
They found out that Benesch and Kleyer were friendly, so they put it on the teletype to bring him in for questioning.
Benesch ve Kleyer'ın yakın arkadaş olduğunu öğrendiler sorgulamaya getirmek için adamın peşine düştüler.
You can bring him oranges on Sunday and in five years... you'll be right there when he comes out.
Her pazar ona portakal götürürsün. Ve beş yıl sonra çıkışta kavuşursunuz.
And yet the whole Family can't bring him down out of that...
Tüm bunlara rağmen, Aile onu çıkartamıyor oradan... O...
They told me to bring him here but I can't let him out of my sight.
Bu onu gözümün önünden ayırabileceğim anlamına gelmiyor.
Select the most interesting letter, bring for plane the candidate... and we give him the opportunity to carry out his fantasy here in the program.
En ilginç mektubu seçiyoruz ve bu adaya... programda en gizli isteklerini gerçekleştirme şansı veriyoruz.
Through the use of, uh, the maximum military force that we could bring to bear on him, through the bombing, through the mining of the harbors, through the cutting of his lines of communication, by moving in and cleaning out his sanctuaries,
Maksimum seviyede askeri güç kullanarak onları bombalayarak, limanları havaya uçurarak iletişim yollarını ve tedarik kanallarını keserek onları tapınaklarından zorla dışarı çıkararak savaşın yükünü onların üstüne yığacaktık.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]