English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ B ] / But someday

But someday Çeviri Türkçe

707 parallel translation
But someday I might -
Ama bir gün geleceğim...
But someday I'll be the first comic, after you.
Ama bir gün senden sonra birinci sınıf bir komedyen olacağım.
But someday theyll erect a statue to me -
Bir gün heykelimi dikecekler...
" But someday, in a better world, he will.
Fakat bir gün, daha güzel bir dünyada görecek.
But someday, I'll run across them again and when I do I'm going to skin them alive. - Uh-huh.
Ama bir gün, onlarla tekrar karşılaşacağım ve işte o zaman canlı canlı derilerini yüzeceğim.
Maybe not, but someday you'll wish I hadn't missed my shot today...
Şimdi değilse bile onu öldürmemiş olmamdan bir gün pişmanlık duyacaksın.
You can joke about it, angel but someday you'll find out who your friend is.
Sen dalga geç bakalım, meleğim ancak bir gün dostunun gerçek yüzünü göreceksin. Tek dileğim bunun çok geç olmaması.
I didn't know you had one. I haven't. But someday after the war and I'm back in Virginia I'll get married and have a son.
Oğlunun olduğunu bilmiyordum yok savastan sonra bir gün... virginada evleneceğim ve bir oğlum olacak ve birgün o büyüyecek iç savaşta bana ne yaptığımı soracak ve ben ona bunu okutacağım
But someday I'll be kissed
Ama bir gün biri çıkıp beni öpecek
But someday I'll be kissed
Ama bir gün biri çıkıp beni öpecek.
But someday he is meeting someone different.
Günün birinde farklı biriyle tanışacak.
But someday, he'll learn there's only three things on earth worth fightin'for :
Bir gün bunu öğrenecek. Dünyada uğrunda dövüşülecek üç şey vardır.
But someday you're gonna marry him, aren't you?
Ama bir gün onunla evleneceksin değil mi?
But someday, Mister, you're going to run into one who hates men and she's gonna finish you.
Fakat bir gün, Bayım, erkeklerden nefret eden biriyle karşılaşacaksın ve o kadın seni bitirecek.
You look mighty fine on your horse, Major Terrill, but someday somebody's gonna pull you off.
Atının üstünde çok iyi görünebilirsin, Başkan Terrill, ama bir gün biri seni ondan indirecektir.
Maybe not for hundreds of years but someday.
Belki yüzlerce yıl içinde değil ama bir gün.
But someday I'm going to make them all feel that way.
Fakat bir gün bunu başaracağım.
Oh, I'll admit I'm not proud of it, but I hope to do better someday.
Kabul ediyorum bundan gurur duymuyorum ama umarım bir gün daha iyi olurum.
But, Audrey, you will have many of them someday.
Ama Audrey, bir gün senin de olacak.
There's nothing we can do but hope that someday the government... ... will take measures to protect the life and property of its citizens.
Hükümetin vatandaşlarının canını ve malını koruyacak tedbirleri almasını ummaktan başka bir şey yapamayız.
I'm not a talker, but I admire him so discreetly he'll have to take notice someday
Çenem kuvvetli değildir ama ona olan hayranlığımı bir gün mutlaka fark edecek.
Someday, you all gonna be big musicians just like me, but you gotta practice.
Bir gün hepiniz benim gibi müzisyen olacaksınız. Ama çalışmanız gerekiyor.
Maybe never, but maybe someday.
Belki hiç olmaz. Ama belki de birgün olabilir.
- But I don't want it someday.
- O günü beklemek istemiyorum.
I can only offer you that frail hope that someday the miracle will happen... and he'll come back to you, not as Charles Rainier, but as...
Zayıf olmakla beraber, bir ümit verebilirsem o da şu : bir gün bir mucize olabilir... ve sana döner, Charles Rainier olarak değil de, neydi o...
[Singing] We come home, we come home some of us are gone some of us are lost but we are friends our blood is on the earth together someday, someday we shall meet again farewell and then at quarter to 6 in the morning on november 7th, 1936 18 years later, 500 of us Germans were walking through the Madrid streets on our way to fight the fascist swine along the Manzanares river.
Eve geldik, eve geldik bazılarımız yok bazılarımız kayıp ama bizler dostuz kanımız toprağa birlikte aktı birgün, birgün tekrar kavuşacağız Veda ve sonra 7 Kasım 1936'da sabah saat altıya çeyrek kala 18 yıl sonra, bizim taraftan 500 tane Alman Madrid sokaklarında yolumuzdaki faşist domuzlarla savaşmak için Manzanares Nehri Boyunca yürüyorlar.
We've all got to die someday.. ... but, if we knew the day. Even if it was 20 years off...
Hepimiz bir gün öleceğiz eğer o günü bilirsek, 20 yıl önceden bile olsa... 20 sene şahane bir hayat geçirirdim.
Someday I will, but not now.
Bir gün anlatırım ama şimdi olmaz.
I always knew you'd have to leave someday... but now that it's come, I just can't bear it.
Bir gün gitmek zorunda kalacağını hep biliyordum ama şimdi o gün geldi ve ben buna dayanamam.
But Charlie... you'll have to start again with nothing anyway someday.
Ama Charlie, bir gün zaten yeniden sıfırdan başlamak zorunda kalacaksın.
But my boy, someday he get out.
Fakat benim oğlum, bir gün dışarı çıkar.
Do you remember... The Greek built the Statue of God they didn't know. But hope someday would come to them.
Hatırlar mısınız bir gün onlara ulaşır umuduyla hiç bilmedikleri bir Tanrının heykelini yapmışlardı?
But I think, I'll know someday.
Ama sanırım bir gün öğreneceğim.
But at least I'd like to hope that someday I'd get a chance to try.
Hayır, ama en azından bir gün bunu deneyebilme fırsatına sahip olmak istiyorum.
But I'm putting a little aside now every month... and someday, a very distant one, when I've retired from my job...
Ama artık her ay kenara biraz para atıyorum. Bir gün, epey bir zaman sonra emekli olduğum zaman...
But like I told you hundred times someday you are going to get us all in a trouble
Bal gibi de taşınıyorsunuz. Bu öğleden sonra birkaç kiracıdan duydum.
Someday in the far future I may be able to remember it with tender indulgence, but not now.
İleride bir gün bunu müşfikane bir hoşgörü ile anabilirim ama şimdi değil.
But maybe someday it'll get better and stronger.
Ama belki bir gün daha iyi ve daha sert olur.
I've never found the right one, but I will someday.
Doğru olanı hiç bulamadım ama bir gün bulacağım.
I no longer dream of winning back my throne. But my son shall sit on it someday if he's as good as I think he is and time alone will tell that.
Taht benim artık umrumda değil, ama oğlum benim düşündüğüm kadar iyi oldugunu kanıtlamak zorunda.
I mean, we're going to be married someday, but...
Yani bir gün evleneceğiz, ama...
But they will someday
Ama bir gün fark edecekler
I know that land ain't worth much... but then someday I just might up... and put my own fence around her... and call her Little Reata.
O toprağın pek değerli olmadığını biliyorum ama belki bir gün talihim döner ve etrafını çitle çevirip orayı Küçük Reata yapıveririm.
Someday, but not now.
Bir gün, ama şu an değil.
We don't have time for a drink... but we've been thinking that we'd have you over for supper someday.
İçki içmeye vaktimiz yok bir gün bize yemeğe gelirsin diye düşünüyorduk.
We haven't done anything with these yet but maybe someday, if we expand.
Buraya henüz el atmadık ama gerek duyduğumuzda bunu düşünürüz.
But I hope they will learn to understand and someday approve.
Ama umarım bir gün anlamayı ve kabullenmeyi öğrenirler.
But that bridge table's gonna get you someday.
Fakat şu briç masası bir gün seni alacak.
- No doubt. - But, Mr. Gallagher, you do think that... someday you really might consider giving up what you've been doing?
- Bay Gallagher, günün birinde... şu anki işinizi bırakmayı düşünür müsünüz?
Someday you'll be a great supervisor, but by then our youth will have vanished.
Günün birinde büyük bir idareci olacaksın ama o zaman kadar gençliğin solacak.
Maybe not now, but like Rutledge says, "Someday."
Belki şimdi değil, ama Rutledge'ın söylediği gibi, "Birgün."

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]