In your condition Çeviri Türkçe
507 parallel translation
Don't tell me you expect to go out again in your condition.
Bu durumda yeniden dışarı çıkmamızı bekleme.
Especially now, in your condition.
Özellikle şimdi, durumunuz malum.
If you give yourself up to the police in your condition, there's no afterwards for either of us.
Eğer bu durumdayken teslim olursan tedavi olamazsın artık.
- But in your condition -
- Ama senin durumunda biri -
In your condition, you've got to keep your temper.
Bu haldeyken, sinirlerine hâkim olmak zorundasın.
- In your condition it's crazy!
- Senin durumunda bu çılgınlık!
In your condition, you shouldn't fast.
Bu durumunla oruç tutmamalısın.
After all, in your condition, alone here all day, and walking that dog...
Ne de olsa senin durumunda bütün gün burada yalnızken ve o köpeği dolaştırırken...
Lots of girls in your condition have to work and take care of a family.
Senin yaşındaki bir sürü kız, çalışıp ailesine bakmak zorunda.
It seems to me a lad in your condition should be in hospital, not roaming the streets.
Bana göre, senin durumundaki biri sokaklarda koşturacağına hastanede yatmalı.
Brother, if I was in your condition, I would pay less attention to the flesh and more to the salvation of my eternal soul.
Kardeşim, senin durumunda olsaydım... bedeni ihtiyaçlarımdan çok... ruhumun kurtulmasına önem verirdim.
Not in your condition.
Bu durumdayken olmaz.
Can you walk in your condition?
Böyle bir durumdayken yürüyebilir misin?
But there's no way you can get there in your condition.
Fakat bu durumda senin devam etmene imkan yok.
I don't see why you have to travel all that way in your condition.
Bu halde olmana rağmen neden bu seyahati yaptığını bir türlü anlamıyorum.
In your condition you won't make it very far.
Bu halinle fazla uzağa gidemezsin.
No, don't. In your condition, you shouldn't move.
Senin durumunda biri, haraket etmemeli.
Lifting such a locomotive in your condition!
Sizin durumuzda bir kadın için lokomotif sayılır semaver.
Madame Vavilova, you can't go barefoot in your condition!
Madam Vavilova! Bu haldeyken çıplak ayakla gezemezsiniz.
In your condition?
Senin halinle mi?
You know, tiny, in your condition, I could lay you out flat. Very quickly, without any trouble.
Minik, seninde bildiğin gibi, bu durumda iken gayet hızlı bir şekilde ve sorun yaşamadan seni boylu boyunca yere serebilirdim.
Signora, a woman in your condition shouldn`t have to do all this.
Sinyora, sizin durumunuzdaki bir bayan ağır kaldırmamalı..
Sir, in your condition, I should call the police.
Efendim, sizin durumunuz için, polisi çağırmam gerekiyor.
Madam, in your condition, I'd call a plastic surgeon.
Madam, sizin durumunuz için ise, bir plastik cerrahı aramalıyım.
In your condition?
Bu durumda mı?
Think you can... think you can handle it in your condition?
Şu halinle bunu becerebilecek misin?
Well, sir, in view of your reputation on this side of the water... I had an idea that my body in its present condition... might be very interesting to you.
Bu bölgedeki ününüzü dikkat alınca vücudumun şu anki durumu ilginizi çekebilir diye düşündüm.
I never realised that such a deplorable condition existed in your home.
Sizin evde, böyle içler acısı bir durumun olduğunu hiç fark etmemiştim.
If you'll permit me to say so, your lordship, your parents'graves are in a disgraceful condition.
Söylememe izin verirseniz efendim, ailenizin mezarı utanç verici bir durumda.
I don't want to be a crepe hanger, but in your weakened condition, you're subject to all sorts of maladies.
Kötüyü düşünmüş gibi olmayayım ama böyle güçsüz durumdayken, her türlü hastalıkla karşı karşıyasınız.
If it isn't, you'll get your property back in better condition.
Olmazsa mülkünüzü çok daha iyi bir durumda geri alacaksınız.
Please, Mr. Carlisle, try to understand... that these delusions of yours in regard to me are a part of your mental condition.
Lütfen Bay Carlisle anlamaya çalışın benimle ilgili bu kuruntularınız ruhsal rahatsızlığınızın bir parçası.
Buddy, tell everyone how Tommy Drake was murdered... how the murderer took advantage of your condition... and planted a gun on you and then worked on you... till he convinced you you'd killed Drake... and how, with murder on your conscience, you went to pieces.
Buddy, herkese Tommy Drake'in nasıl öldürüldüğünü... katilin senin durumundan nasıl faydalandığını... ve nasıl üzerine gizlice silah yerleştirip... Drake'i öldürdüğüne seni ikna ettiğini... ve cinayeti vicdanına sığdıramayarak nasıl delirdiğini anlat.
With him in this condition, though there doesn't seem to be much point in your staying, Rupert.
Philip'in bu durumu nedeniyle artık burada kalmasan iyi olur, Rupert.
Except for occasional trouble with my left sinus, I am in excellent physical condition. How's your digestion, son?
Sol sinüsümde ara sıra nükseden sorun dışında hiçbir fiziksel sorunum yok.
Or your young man, whose ever young man he is, in this nasty, messy condition.
Ya da seninkine, kirli elbiseyle gideceğini düşünemiyorum.
In your delicate condition, Milly?
Hem de bu hassas durumdayken mi?
I question your freedom to drink yourself into a condition in which you'll not be fit to be crowned.
Kendinizi düşürdüğünüz durumdan bahsediyorum ki bu yüzden taç giymeye uygun olmayacaksınız.
Dannreuther, I'm delighted to see you're alive, but your wife is in a fainting condition.
Dannreuther, seni canlı gördüğüme çok sevindim. Ama eşin baygın halde.
With Oscar's help, I can let it be known your script wasn't worth shooting and that you were in no condition to shoot it
Oscar'ın yardımıyla, senaryonun kötü ve seninde çekim yapamaz durumda olduğunu söyleyebilirim.
Write down also in your head that the Polish government owes me for one heart in very weak condition, one wrecked nervous system, and if the Germans catch me, one entire Jacobowsky.
Kafana şunu da yaz, Polonya hükümeti bana çok zayıf durumda bir kalp, çökmüş bir sinir sistemi, ve eğer Almanlar beni yakalarsa bir adet Jacobowsky borçlu.
Your husband is hanging around the pub in a most bestial condition.
Kocan pub'ın etrafında bağlı bir hayvan durumunda.
I see you keep your billiard table in excellent condition.
Bakıyorum bilardo masanızı en mükemmel şekilde tutuyorsunuz.
Your daughter is in a very nervous condition.
Ne yazık ki kızının sinir sistemi çok kötü.
He heard about your condition and wasted no time in challenging us.
Senin durumunu öğrendi ve saldırmak için zaman kaybetmedi.
And nothing could be worse for a girl in your unstable condition..... to be mixed up with a man in my unstable condition.
Senin dengesiz durumundaki bir kız için, benim dengesiz durumumda bir adamla ilişkiye girmesinden daha beter bir şey olamaz.
In your opinion, Colonel, in such a condition, can a man tear his shirt up, make a rope out of it, and hang himself from a window?
Sizin görüşünüze göre, Albay Bu durumdaki bir insan gömleğini yırtıp bir ip yapabilir ve kendisini onunla asabilir mi?
I also hold here an order of executive clemency signed by the governor, ordering a stay of execution on the condition that you offer proof of your willingness to provide evidence that can be used in the prosecution for numerous capital offences of one Lewis George Parma.
Ayrıca elimde vali tarafından imzalanmış merhamet anlaşması olarak sayılan Lewis George Parma'nın soruşturmada kullanılabilecek kanıtlanmamış sermaye suçlarına kendi isteğinle tanıklık etmen şartıyla yürütmeyi durdurma emri var.
I forbid you to go near the twins in your present condition.
Yıllardır büyük sorun yaşıyoruz.
Not in view of your condition.
Sen bu durumundayken değil.
As long as you haven't succeeded in elevating your dear husband to this nonsensical emancipated condition of yours, then you can be sure he has been saved just in time.
Özgür görünme takıntın yüzünden onu yüceltemedin ve adam tam zamanında kendini kurtardı.
in your mouth 17
in your dreams 215
in your 51
in your hands 23
in your heart 60
in your own time 47
in your house 29
in your face 181
in your own words 44
in your absence 21
in your dreams 215
in your 51
in your hands 23
in your heart 60
in your own time 47
in your house 29
in your face 181
in your own words 44
in your absence 21